"Yalnız yaşayanlar daha fazla zorlanıyor"

Korona virüsü hastalığını atlatan kişilerin psikolojik olarak “normal” hayatlarına dönebilmesi oldukça zor ve önemli. Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikolog Dr. Serap Altekin, hastalığı atlatanların dikkat etmesi gerekenleri anlattı

24 Aralık 2020 - 18:54

Birçok kişi korona virüsü hastalığına yakalanıp atlatsa da vücuttaki etkileri devam ediyor. Fiziksel etkilerin yanı sıra virüsün psikolojik etkileri de sürüyor. Bu nedenle hastalığı geçirmediğimiz zaman uyduğumuz kurallara, geçirsek dahi uymaya devam etmek büyük önem arz ediyor.

BÜYÜK STRES KAYNAĞI 

Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi, Türk Psikologlar Derneği İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Dr. Serap Altekin, Covid-19 salgınıyla ilgili “Varlığımızı, sağlığımızı ve bütünlüğümüzü tehdit eden her tür dış etken bizim için bir stres kaynağıdır” diye başladığı sözlerine şöyle devam ediyor: “Salgın hastalıklar insanları alarm durumuna geçiren büyük stresörlerden biridir. Böylesine bir pandemi ortamında da salgın olan hastalığa yakalanmak travmatik bir stresör olarak tanımlanabilir. Herkesin kendi yapısına, mizacına, kişiliğine ve yaşamsal gelişim hikayesine göre stres tepkisi farklı olabilir. Bu salgın karşısında kimi insanların korkuları çok daha yoğun, zihinsel meşguliyetleri aşırı olurken, kimi insanlar riski ciddiye almama, gerçeklikten kaçma eğilimindeydi. Kimi insanlar ise korku ve kaygıdan neredeyse paralize olmuş durumdaydı.”

Hastalığı atlatan kişiler üzerindeki psikolojik etkileri az da olsa gözlemleyebildiklerini belirten Altekin, uzun vadede ne gibi etkileri olacağına bakmak gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Hastalığı deneyimleyip iyileşen insanlarda, gerek hastalık sırasında gerekse sonrasında ortaya çıkan psikolojik etkiler, öncelikle insanların hastalık sürecinin seyriyle yakından ilintili. Yalnız yaşayan insanların, ailesiyle, eşiyle, sevgilisiyle ya da ev arkadaşıyla yaşayan insanlara göre daha fazla zorlandıkları gözlemlerimiz arasında. Diğer yandan evinde aile büyükleri olan ya da kronik bir hastalığı bulunan küçük çocuğu olan bir insanın yaşadığı stres ve zorlanma da ağır düzeyde olabiliyor. Hastalığın seyrini çok ağır yaşayan insanlarda, kısa ve uzun süreli etkiler haliyle çok daha derin ve ağır olabiliyor. Bir yandan korkular, kaygılar, güvensizlikler artarken, diğer yandan hayata bakış açısının değişmesi, önem ve öncelik verdiği, anlam yüklediği şeylerin değişmesi gibi travma sonrası büyüme ve olgunlaşma yönünde etkiler de yaygın gözlenen değişimler arasında.”

Bazı insanların hastalığı daha hafif semptomlarla atlatmasından kaynaklı enerjilerini ve dayanıklılıklarını diri tutabildiğini söyleyen Altekin, “Dolayısıyla, psikolojik sağlığı ve sağlamlığı belirleyen en önemli değişkenler, öz kaynaklarımızın ve baş etme repertuarımızın çeşitliliği, esnekliği, sosyal ve ilişkisel destek kaynaklarımızın derinliği ve zenginliği.” diyor.

AFET, GÖÇ, SALGIN...

Altekin’e göre bu dönemde salgının birçok afet ve olayla birlikte gelmesi de insan psikolojisini olumsuz yönde etkiledi: “Özellikle son birkaç yılımız pek çok doğal afet, kaza, kriz ve toplumsal travma ile geçti. Depremler, savaş, göç, terör, uçak kazası, çığ felaketi, arka planda da gündemden hiç düşmeyen, hatta artarak devam eden kadına şiddet, çocuk istismarı, ekonomik kriz, işsizlik ve intihar haberleri üzerine geldi.”

Bu zor zamanlarda verilen tepkileri “anormal bir duruma verilen normal tepkiler” olarak niteleyen Altekin, “Salgın ne zaman bitecek?”, “Ne olacak?” gibi soruların da belirsizliğe yol açtığı ve psikolojiyi olumsuz yönde etkilediğinden bahsediyor. Fakat Altekin, tüm bu durumların atlatılacağını ve insanın yeni duruma da adapte olacağını ısrarla vurguluyor: “Sosyal mesafe kuralı, geçici bir yabancılaşma ve yalnızlaşma getiriyor gibi hissettirse de, ben bunun -en azından biz yetişkinler için- kalıcı olacağını düşünmüyorum. İnsan adaptif bir varlık. Çevremizdeki değişime bir şekilde uyum sağlamaya ve uyumlanarak hayatta kalmaya programlıyız. Bu nedenle de, nasıl ki zor da olsa karantina koşullarına, sosyal mesafeye, temassızlığa bir şekilde alıştıysak, er ya da geç bu salgın bittiğinde de tekrar temas etmeye, sarılmaya başlayacağız, yeniden alışacağız.”

NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Hastalığı atlatan kişilerde psikolojik sıkıntılar, hayatı sekteye uğratan aksilikler, panik, kaygı, huzursuzluk devam ediyorsa profesyonel bir yardımın yararlı olacağını söyleyen Altekin, salgın sürecinde insanların psikolojik bakımdan dikkat etmesi gerekenleri şöyle sıralıyor:

  • Yemek ve uyku düzenine dikkat edilmeli

  • Sosyal etkileşim, paylaşım ve insan ilişkilerini sürdürmek önemli

  • Evdeki vakti en iyi şekilde geçirmek (film izlemek, günlük tutmak, yazı yazmak, dans etmek, spor, yoga vb)

  • Bedeninizin verdiği sinyalleri fark etmek, onları takip etmek

  • Zaman zaman dijital detoks yapmak, telefona, bilgisayara ara vermek

  • Salgın dışında şeyler okumaya, izlemeye vakit ayırmak

  • Hobilere zaman ayırmak

  • Mizaha, dansa, ritme, müziğe vakit ayırmak

  • Alkol ve sigara anlık iyi hissettirirken, uzun vadede olumsuz etkileri vardır. En azından arttırmamak bu süreçte iyi olacaktır.

“SALGININ OLUMLU ETKİLERİ DE OLACAK”

Altekin, salgının uzun vadede sadece olumsuz etkileri olmayacağını, olumlu yönde de değişimlere etki edebileceğini vurguluyor: “Tarih boyunca insanlık pek çok benzer hastalık salgınını, krizleri, savaşları, soykırımları ve felaketleri atlatabilmiş ve bugünlere gelebilmiştir. Umutsuzluğa kapıldığımızda dönüp insanlık tarihine bir bakmak, gücümüzü yeniden toplamamıza ve inancımızı tazelememize yardımcı olacaktır. Hayat kendine her zaman bir yol bulur. Sanat ve mizah her zaman bu yaşam enerjisinin, direnişin, aktivizmin en değerli, en renkli, en güçlü araçlarından olmuştur. En büyük güç kaynaklarımızdan birinin de dayanışma olduğunu da unutmamak gerekir; hayatta kalmak kadar birbirimizi hayatta tutmak da önemli. Zaman kendimize de birbirimize de iyi bakma zamanı. Hepimize iyi gelecek olan: Kendimize dönmek, birbirimize dönmek ve doğaya dönmek…”


ARŞİV