Simge KANSU
Korona virüsü hayatımızın her alanında etkisini sürdürmeye devam ediyor. Ne zaman biteceği tam olarak bilinmeyen salgın hastalık, yaşamımızı ciddi anlamda kısıtlamış durumda. Uzmanlar korona virüsü sürecinde bağışıklık sisteminin önemini her fırsatta vurguluyor. Bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerin virüse yakalanma tehlikesi çok daha yüksek. Ramazan ayının gelmesiyle birlikte oruç tutmaya başlayan vatandaşlar, vücut direnci konusunda endişeli durumda. Diyet uzmanı Aynur Memiş, Ramazan ayı boyunca yapılması gerekenleri Gazete Kadıköy’e anlattı.
“ORUÇ RİSKİ ARTTIRMAZ”
Yaklaşık 30 yıldır diyet uzmanı olarak görev yapan Aynur Memiş, bireyin oruç tutup tutamayacağına doktorların karar vermesi gerektiğini vurguladı. Memiş, Kronik hastalığı olanların (kalp damar hastalıklar, şeker hastalığı, hipertansiyon, KOAH gibi akciğer hastalığı olanlar, kanser hastaları vb.) ve düzenli ilaç kullanmak zorunda olan hastaların oruç tutma konusunda doktorlara danışmaları gerektiğini belirterek, “Yeterli ve dengeli besleniyorsanız, kronik bir hastalığınız yoksa, sigara içmiyorsanız, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uyuyorsanız oruç riski arttırmaz.” dedi.
Oruç tutan sağlıklı bireylerin bu süreçte bağışıklıklarını kuvvetlendirmek için önerilerde bulunan Memiş, “İftar ve sahur menülerinde bol proteinli, bol posalı, sebze ve meyve açısından zengin bir diyet uygulanmalıdır. Ramazan ayında bağışıklık sistemini kuvvetli tutmak ve kilo almamak için protein açısından zengin (et, tavuk, balık, süt vb.), az yağlı, bol posalı bir program uygundur. Tatlı konusuna gelince haftada bir ya da iki kez, bir porsiyonu geçmeyecek şekilde tüketilmesi gerekir. Ekmek grubu (ekmek, pilav, makarna, patates vb.) yiyecekleri her öğünde iki porsiyonu aşmayacak şekilde tüketilmelidir. Bağışıklığı desteklemek amaçlı haftada iki kez B12, demir, çinko (yulaf çinko açısından zengindir.) alınması gerekir. Bu karantina döneminde yeteri kadar güneş alma imkanımız olmadığından haftada iki kez D vitamini takviyesi yeterlidir” şeklinde konuştu.
“SIVI TÜKETİMİ ARTMALI”
İftar ve sahur arasındaki sürenin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Aynur Memiş, “İftarda çorba ile başlayan hafif bir yemekten sonra sahura kadar olan dönemde sıvı tüketimini arttırıp meyve ve taze sıkılmış meyve suları, koyu olmamak kaydıyla çay tüketilebilir. Bir avuç miktarını geçmeyecek şekilde kuruyemiş (ceviz, badem, siyah kuru üzüm, fındık vb. ) tüketilebilir. Sahurda genel alışkanlık hamur işi tarzı gıda tüketme yönündedir. İlla hamur işi tüketilecekse tam buğday, kepekli ve yulaflı karışımlar kullanılarak yapılan hamur işleri kullanılmalıdır. Ya da bol yeşillik eşliğinde kahvaltı seçenekleri tercih edilebilir.
“GENEL TAVSİYE DOĞRU OLMAZ”
Diyet Uzmanı Aynur Memiş, bu süreçte yapılan yanlışlara da değindi. Bağışıklığı kuvvetlendirmek için sosyal medyada paylaşılan tavsiyeleri ve çevremizdeki insanların tavsiyelerini kişisel sağlık durumuna bakmadan uygulamaya kalkmanın büyük bir yanılgı olduğunu belirten Memiş şunları söyledi: “Gerekli gereksiz vitamin, mineral takviyeleri alınması, değişik tarifler denenmesi sağlığı düzeltmek yerine tam tersine bozabilir. Çünkü birçok uygulama tansiyon yükseltebilir veya aşırı düşürebilir. Ayrıca sindirim sistemi bozukluğuna, kalp ritmi bozukluğuna sebep olabilir. Bahsi geçen tüm bu konulardan dolayı, herkesin kişisel sağlık durumunun farklı olması sebebiyle özel bir program uygulanması gerekiyorsa bir uzman kontrolünde yapılmalıdır. Zaten kronik hastaların, doktor kontrolünde verilmiş olan programlarını uygulaması yeterlidir. Genel bir tavsiye herkes için doğru olmaz. Bu süreçte yeterli ve dengeli beslenmek, fiziksel hareketi azaltmamak, bol su tüketmek, ruhsal dengeyi korumak adına sevilen ya da ertelenen şeylerle meşgul olmak yani morali yüksek tutmak bedensel ve ruhsal sağlığımız için önemlidir.”