Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı ilk altı ayına ilişkin bütçe verileri, şehir hastanelerine aktarılan yüksek kira ve hizmet bedellerinin sağlık sisteminde ciddi bir dengesizlik yarattığını gözler önüne serdi. Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle işletilen 18 şehir hastanesine ödenen 52 milyar lirayı aşan dev kaynak, birinci basamak sağlık hizmetleri ve koruyucu sağlık alanına ayrılan payın çok üzerinde kaldı.
Sahim-SEN Genel Başkanı Özlem Akarken, “Bütçenin büyük kısmının şehir hastanelerine aktarılması, ne randevu krizini çözüyor ne de sağlık çalışanlarının yükünü azaltıyor. Koruyucu hizmetlerin ve birinci basamağın güçlendirilmesi hem sistemi rahatlatacak hem de toplumsal sağlıkta gerçek bir iyileşme sağlayacaktır. Sağlık sistemimizin asıl gücü, koruyucu hizmetlerin öncelikli olması ve sağlık çalışanlarının haklarının güvence altına alınmasında yatıyor.” diyerek, mevcut tablonun yapısal sorunları derinleştirdiğine dikkat çekti.
“RANDEVUYA ERİŞİM KOLAYLAŞTIRILMALI”
Şehir hastanelerinin sunduğu konforlu fiziki imkanların, hizmete erişimdeki yapısal sorunları çözmeye yetmediğine de dikkat çeken Özlem Akarken, “Şehir hastanelerine bu kadar yüksek bütçe ayrılmasına rağmen randevu erişim sorunları çözülmedi. Vatandaşlar hâlâ haftalar, hatta aylar sonrasına randevu bulabiliyor. Bu durum hem hastalar için mağduriyet, hem de sağlık çalışanları için sürdürülemez bir iş yükü anlamına geliyor.” dedi.
Akarken şöyle devam etti: “Randevu krizini çözmemekle birlikte, olası bir şekilde randevu bulunup tetkik aşamalarından sonra gerekirse yatış ve yatış sonrası ya da ameliyat sonrası sağlık bakım hizmetlerinde; ayrıca diğer branşların konsültasyonlarında yaşanan sorunlar her geçen gün artmakta. Bu durum, yalnızca erişim değil, tedavi süreçlerinde de ciddi bir aksama ve yük oluşturmaktadır.”
“ÖNLEMEYE DE KAYNAK AYRILMALI”
KÖİ modeliyle işletilen şehir hastanelerinde randevuya ulaşmanın zorluğunun, doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının üzerindeki baskıyı artırdığını belirten Akarken, “Sistemi hızlandırması beklenen bu model, ne yazık ki sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını ağırlaştırdı. Özlük haklarında ve ekonomik güvence alanında ise hiçbir iyileşme sağlamadı.” dedi.
“Sağlık sadece tedavi değil, önleme sürecidir” diyen Akarken, koruyucu hizmetlerin artırılmasının uzun vadede sağlık harcamalarını da azaltacağını ve vatandaşların yaşam kalitesini yükselteceğini vurguladı.
Akarken, “Sağlık hizmetinin sürdürülebilir olması için sağlık personelinin hak ettiği değeri görmesi şart. Bu sadece çalışanların refahı için değil, aynı zamanda vatandaşlarımızın daha hızlı ve kaliteli hizmet alması için de gerekli.” diye konuştu.