Sağlık hizmetinde iki asır

Kökleri Osmanlı dönemine dayanan Haydarpaşa Numune Hastanesi, kuruluşunun 80. yılında hastalarına şifa vermeye devam ediyor

05 Şubat 2016 - 09:17
Gökçe UYGUN
Bundan 80 yıl önce, 1 Şubat günü, İstanbul’un en köklü sağlık kurumlarından Haydarpaşa Numune Hastanesi hizmete açılmıştı. Biz de bu vesileyle başta Kadıköy’ün olmak üzere, İstanbul’un en meşhur sağlık kurumlarından olan bu hastanenin geçmişine baktık…
Hastanenin eski başhekimlerinden rahmetli Dr. Müfid Ekdal, “Tıbhâne’den Nümûneye” adlı kitabına göre Osmanlı sultanlarından II. Sultan Abdülhamid Han’ın hastanelere olan duyarlı kişiliği bu günkü Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 1800’lü yıllardaki temelinin atılmasına vesile olmuş. Tıp eğitimi 1827’de Tıbhane adı altında Şehzadebaşı’nda bir konakta başlamış. 1832’de de Topkapı Sarayı’nda bir cerrahhane açılmış. 1839’da ise bu iki mektep birleştirilerek bugün Galatasaray Lisesinin olduğu binada Mekteb-i Tıbbiye olmuş. Sonra da bu kurumun eğimi yetersiz görülüp Tıbbiye İdadisi kurulmuş. İlerleyen yıllarda farklı binalarda Askeri ve Mülki Tıbbiye beraber eğitime devam etmiş, 1903’te de “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” adıyla Haydarpaşa’ya taşınmış. Bina 1903’den 1908’e kadar Askeri Tıbbiye olarak, 1908’den 1933’e kadar İstanbul Tıp Fakültesi olarak görev yapmış.
1933 Üniversite reformu sırasında Tıbbiye İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak Çapa’ya taşındı. Haydarpaşa Tıbbiye’si binası Haydarpaşa Lisesi’ne (bugünkü Marmara Üniversitesi) verildi; hemen karşısında bulunan Tıbbiye’nin eğitim hastanesi ise Numune Hastanesi’ne dönüştürüldü. 1936’ta da Haydarpaşa Numune Hastanesi merasimle 225 yataklı olarak faaliyete başladı.

SAĞLIKTA İLK’LER…
Bugüne dek milyonlarca hastanın yararlandığı Haydarpaşa Numune, sağlık hizmeti sunumunda bir çok ilke imza atan bir kurum. Türkiye’nin ilk Reanimasyon Kliniği 1959 yılında burada kuruldu. Yine, Türkiye’de ilk mide rezeksiyonu hastanede yapıldı. İlk diplomalı plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanı bu hastaneden çıktı. 1968’de ilk silikon meme protezi, 1991 yılında (kadavradan) böbrek nakli ile kamuda yapılan ilk böbrek transplantasyonu burada gerçekleşti.

PROF. TOPUZLU ANLATIYOR
İbrahim Ceylan, “Türklerde Cerrahinin Gelişimi” kitabında, Prof. Dr. Cemil Topuzlu’nun Haydarpaşa Numune’de görev yaparken başına gelen bir vakaya şöyle yer veriyor; “Bir köşkte acele apandisit ameliyatı yapmak icap ediyordu. Hazırlandık, hastayı masaya yatırdık, fakat şimdiki gibi, elektrik, hatta havagazı bile bulunmadığından, ameliyat masasının iki başında iki kişi petrol lambaları tutuyorlardı. Hastanın karnını açtığım sırada birden bire bir gürültü koptu. Hastanın bir akrabası baygınlık geçirerek yere yuvarlanmış ve yere düşen lamba parlamış, alevleri etrafı sarmıştı. Ömrümde bu kadar büyük tehlike geçirdiğimi ve bu derece müşkülata maruz kaldığımı bilmiyorum. Bir anda kendimi topladım, yarayı kompreslerle kapattım, ev halkına: “Çabuk, yorgan, halı, şilte getirin, alevlerin üzerine atınız” diye bağırdım. Bereket versin, dediğim derhal yapıldı, alevler söndürüldü. Aniden aldığım bu tedbir sayesinde uyumakta olan hastayı muhakkak bir ölümden ve köşkü yanmaktan kurtardım.”

“AH SELANİK…”
Derin Tarih Dergisi’ndeki bir makalede, yazar Ömer Seyfettin’in Haydarpaşa Numune’de vefat edişi şöyle anlatılıyor; “Şeker hastası olmuştu ve daha kötüsü bu maraz hızla ilerliyordu. Fakat bundan ne kendisinin ne de o devir doktorlarının haberi vardı. Olamazdı da zira o zamanlar diyabet ve insülin dünyada bile bilinmiyordu. Her doktora gittiğinde şekerin yaptığı eklem ağrıları için romatizma tedavisi uyguluyorlar ve çıkarken sıkı sıkı tembihliyorlardı: "Aman azizim bol bol portakal, mandalina ye, üzüm hoşafı iç" diye. Böyle diye diye 23 Şubat 1920’de yazarı bir daha kalkmamak üzere yatağa düşürdüler. Ve Ömer Seyfettin 6 Mart’ta Haydarpaşa Hastanesi’nde "Ah Selanik!" diye inleye inleye son nefesini verdi...”

ARŞİV