Uzm. Dr. Gülden Kökümer, “Sedef Hastalığı, özellikle 20-40 yaşları arasında görülmekle birlikte her yaş grubunda rastlanmaktadır."
Mustafa SÜRMELİ
Sedef hastalığının deride kırmızı zemin üzerinde kabuk ve kepek oluşumuyla seyreden kronik bir cilt rahatsızlığı olup, genetik yatkınlık, stres, darbe, bası gibi fiziksel travmalar, boğaz enfeksiyonları, başka bir hastalıkla ilgili kullanılan ilaçlar nedeniyle her hangi bir yaşta ortaya çıkabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Gülden Kökümer, “Sedef Hastalığı, özellikle 20-40 yaşları arasında görülmekle birlikte her yaş grubunda rastlanmaktadır. Örneğin dede ile torunda ilk defa eş zamanlı olarak ortaya çıktığı vakalara rastlayabiliyoruz. Sedef bir cilt hastalığı dolayısıyla derinin herhangi bir bölgesinde yani tüm vücutta ortaya çıkabilir. Fakat fiziksel travmaya maruz kalan dirsek, diz, saçlı deri ve ayaklar sedefin özellikle görüldüğü bölgelerdir” dedi.
STRES ETKEN OLABİLİR!
Uluslararası On Klinik Dermatoloji Uzmanı Dr. Gülden Kökümer stresin sedef hastalığı üzerindeki etkilerine şu sözlerle anlattı: “Stres, birçok hastalıkta olduğu gibi sedef hastalığının ortaya çıkmasında da önemli bir etken. Sedef rahatsızlığı ile başvuran hastalarımızın bir çoğu yakın geçmişte bir yakınının vefatı, maddi sıkıntı, boşanma, eşiyle anlaşmazlık, sınav stresi gibi çeşitli problemlerle mücadele ettiğini söyleyebiliriz. Stres, sedef hastalığının ortaya çıkmasına neden olan önemli bir etken ve sedef hastalığının kendisi de strese yol açıyor. Sedef bulaşıcı olmayan bir rahatsızlık fakat hastalığın toplum tarafından bilinmemesi, hastalara gelen çeşitli sorular ya da kaygılı, meraklı bakışlar hastalarda daha çok strese yol açmakta. Öyle ki çoğu sedef hastası yaz dahi olsa lezyonlu bölgelerini kamufle edecek kıyafetleri tercih ediyor, havuz, kumsal, spor salonu gibi ortamlardan hatta ellerinde lezyonları bulunan hastalar tokalaşmaktan dahi kaçınıyor. Bu noktada hem hastanın kendisine, hem yakın çevresine, hem de topluma büyük bir sorumluluk düşüyor.”
TEDAVİDE YENİ YÖNTEM
Uzm. Dr. Gülden Kökümer kortizon, hormon içermeyen yeni bir tedavi metoduyla uzun süreli olarak lezyonlardan arınmanın mümkün olduğunu söyledi. Sedef hastalığının klasik tedavilerinin yanı sıra Lut gölünden elde edilerek hormon, kortizon, alkol içermeyen doğal bir tedavi metodu da mevcut olduğunu belirten Kökümer, bu metotla kronik yani ömür boyu süren sedef hastalığının, deride ve iç organlarda yan etkiler ve hasar oluşturmadan tedavi edilebildiğini sözlerine ekledi.
Kökümer, “Bu tedavi metodu Türkiye’de yeni olsa da tüm dünyada 25 yıldır uygulanıyor. Ortalama 3 aylık bir tedavi sonrasında, uzun süreli olarak lezyonlardan arınmak mümkün. Bu tedavi metoduyla hastaları etkinliği yıllara varabilen temiz deriye yani sedefsiz bir cilde kavuşturabiliyoruz. Bütün sedef hastalarına önerim, öncelikle sedefin kronik bir cilt rahatsızlığı olduğunu kabullenmeleri, hastalıkla barışmaları ve yeni tedavi metotlarıyla uzun süreli olarak lezyonlardan arınmanın mümkün olduğunu unutmamaları. Stresten uzak durmaya çalışarak, öncelikle kendilerini sonra insanları ve hayatı sevgiyle, pozitif kucaklamalarını tavsiye ediyorum” şeklinde konuştu.