Sessiz bir sorun: ‘Seçici Konuşmazlık’ (Selektif Mutizm

Konuşmanın beklendiği okul, anasınıfı, yuva gibi belirli sosyal ortamlarda ısrarcı ‘konuşamama’ hali ile tanımlı bir kaygı durumudur

23 Aralık 2016 - 11:11

Dr. Timur Şefketoğlu

Çocuk ve Ergen Psikiyatr Uzmanı

Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi

Konuşmanın beklendiği okul, anasınıfı, yuva gibi belirli sosyal ortamlarda ısrarcı ‘konuşamama’ hali ile tanımlı bir kaygı durumudur. Bu çocuklar ev gibi tanıdık güvenli yerlerde ebeveynleri ve bazı yakınları ile rahatlıkla sohbet etmektedirler. Seçici konuşmazlık en çok okul gibi eğitsel veya atölye, etkinlik, grup çalışmaları gibi sosyal iletişimde sıkıntı yaratmakta ve okulun sadece ilk bir ayı ile sınırlı kalmamaktadır. Mutizm, yani sessizlik bir okula uyum sorunu değildir, sıradan bir utangaçlık ile de açıklanamaz. Buradaki sessizlik en az 1 aylık bir süre devam ediyor olup konuşulan dili anlamama, bilmeme, kekemelik veya bir diğer iletişim sorunu ile de açıklanamaz bir durumdur.

Seçici konuşmazlığı olan çocukları nasıl fark edebiliriz? Toplumda ve sosyal etkileşimde iletişim başlatmaz, sohbet etmez, susar konuşmaz, karşılıklı konuşmayı sürdürmez. Etkinliklere katılmayı istemeyip göz temasından kaçınabilir, ebeveynin ardına gizlenebilir. Sık sık kaygılı olup baş ağrısı karın ağrısı gibi bedensel şikayetler dile getirebilir. Evde yabancı misafir olduğunda konuşmaz veya ebeveynin kulağına fısıldar. Çocuklarda daha sık görülmekle beraber yetişkinlikte de sürebilmektedir. Genellikle evde, yakın aile bireylerinin varlığında normal hatta bazen aşırı bir şekilde konuşurlar ancak sıklıkla arkadaş veya aile dışı uzak akrabaların varlığında çok az ya da hiç konuşmazlar. Çoğuna yoğun bir sosyal kaygı eşlik eder. Okulda, sınıfta konuşmayı çoğunlukla ret eder, bu da okulda eğitim ve akademik başarıda sıkıntılar yaratır. Öğretmen bu çocukların okuma becerilerini değerlendirmekte zorlanır. Sözel olmayan homurtu, kafa sallama, işaret, yazı gibi bazı iletişim şekillerini kullanabilir, sözel iletişim gerektirmeyen belirli okul etkinliklerine katılmak isteyebilirler.

Konuşmama dışında bu çocuklarda *yoğun bir utangaçlık, *sosyal ortamlarda küçük düşme endişesi, *içe çekilme, *yetişkine yapışma davranışı,* tekrarlayıcı bazı hareketler, *konuşmaya zorlandığında öfke nöbeti ve tutturma, *hafif düzeyde karşı gelmeler görülebilmektedir. Genelde dil becerileri iyi olmakla beraber bazen iletişimsel bozukluk da söz konusu olabilir. Klinik görüşmelerde neredeyse her zaman bu çocuklar ek bir kaygı bozukluğu tanısı daha almaktadır, en sık da sosyal fobi eşlik eder.

Seçici konuşmazlık diğer psikiyatrik durumlara göre çok sık karşılaşılan bir durum değildir. Sıklığını belirleme çalışmalarında okul, klinik veya toplumda %0.03 ile %1 arasında bulunmuştur. Sıklığında kız erkek farkı belirgin olmayıp hafif sıklık kızlardan yana görünmektedir. Çocuklarda mutizm ergen ve yetişkinlere göre daha fazla görülmektedir. Çok sık bir durum olmamakla beraber birçok eğitmenin meslek hayatında benzer belirtileri olan öğrencilerle karşılaştığını klinik değerlendirme için merkezimize gönderilen vakalardan izlemekteyiz.

Genelde belirtiler 5 yaş öncesi başlamakta ancak dikkat çekmesi okul başlangıcını bulabilmektedir. Okul ortamı yüksek sesle okuma, şarkı söyleme, beraberce grup çalışmalarına katılma gibi sosyal etkinlik ve beklentilerin olduğu bir yerdir, bu durum çocuklarda kaygı yaratır. Seçici konuşmazlığın devamlılığı değişken olup tam olarak seyri bilinmemekte ancak klinikte izlenen vakalardan çoğunun durumu aşabildiğini gösteriyor. Bazı durumlarda seçici konuşmazlık geçse de sosyal kaygı bozukluğu şeklinde sıkıntı devam etmektedir.

Bu duruma yol açan risk faktörleri incelendiğinde; ailede utangaçlık ve sosyal içe çekilme, kaygı öyküsü olabilmektedir. Ailede ayrıca seçici konuşmazlık benzeri öykü ve belirtiler çocuklukta olmuş olabilir. Hafif alıcı dil zorlukları tariflenmektedir. Ailelerdeki sosyal çekilme çevresel bir etken olarak çocuk için model işlevi görebilir, ayrıca bu aileler diğer ailelere göre daha korumacı veya kontrolcü olarak da tanımlanmıştır. Süreçte ‘suskunluk’ kaygıyı azaltıcı bir baş etme mekanizması olarak işlev görüp öğrenilen bir durum da olabilmektedir. Sosyal kaygı bozukluğu ile ortak genetik yük de söz konusu olabilir.

Şu anda ülkemizin de bir gerçeği olan, başka bir dilin konuşulduğu bir ülkeye göçen veya sığınan çocuklarda ilk başlarda o ülkedeki konuşulan dili bilmeme nedenli konuşmaktan kaçınma veya ret etme görülebilir. Bu çocukların sınıflarda sessiz kalması son derece olağandır. Seçici konuşmazlık tanısı ancak konuşulan dili bilmesine rağmen konuşmayı ret etme devam ederse düşünülmelidir. Seçici konuşmazlık konuşma bozukluklarından farklı olduğu için ayrılmalıdır. Kekemelik gibi durumlarda mesela konuşma zorluğu sadece sosyal ortamlara özgü değildir, her yerdedir.

Uzun süreli bu suskunluğun sonuçları düşünüldüğünde, bu çocuklar diğer arkadaşları ile karşılıklı sosyal etkileşime geçmeyip kaçındıklarından ya da daha az etkileşime geçtiklerinden sosyal yetersizlikler görülebilir. Büyüdükçe sosyal içe kapanma ve soyutlanma artabilir, okulda sınıf ortamında çoğu zaman anlamadığını sormama, derse aktif katılmama gibi nedenlerle akademik yetersizlikler de eklenir. Yapılan çalışmalarda bu çocukların okul başarısı düşük bulunmuştur. Okuldaki sosyal yaşantı sıkıntılarının yanında sessizlikleri nedeniyle bazen yaşıtlarından zorbalığa varan kötü davranışlara maruz kaldıkları da bildirilmektedir. Tüm bu sayılan nedenlerle selektif mutizmde kaçınma davranışları tamamen yerleşmeden erkenden durumun tanınması ve yardım alınması önemlidir, zamanla durum kötüleşir.

Seçici konuşmazlığın tedavisinde psikoterapi ve ayrıca kaygıyı hedef alan ilaç tedavileri mevcuttur. Terapilerden davranışçı ve bilişsel yöntemler arasında aşamalı olarak olumlu davranışı ödüllendirme, konuştuğu kişi sayısını sürekli olarak artırma, konuştuğu mekan sayısını genişletme, rahatlama teknikleri, sosyal beceri eğitimi gibi yaklaşımlar mevcuttur. Ayrıca çocuğu abartılı kaygılandıran düşüncelerin de terapinin bir aşamasında ele alınması 7 yaş üstü çocuklar için uygun olacaktır. Çocuğun özgüveninin desteklenmesi de yararlı yaklaşımlar arasında sayılmaktadır. İlaç tedavileri de seçenekler arasında olup eğer terapi çok yavaş ilerliyorsa, sosyal kaygı gibi birden fazla kaygı bozukluğu varsa, konuşmazlık çok şiddetli ise, çocuğun yaşı büyükse düşünülmelidir. İlaç tek başına ya da davranışçı yöntemlerle beraber kullanılabilmektedir.

Tüm bu müdahalelerin yanında okulla ve çocuğun öğretmeni ile işbirliği yapılması ve beraberce ortak bir tedavi planı yürütülmesi çok önemlidir, seçici konuşmazlık söz konusu olduğunda okulların ve öğretmenlerin işbirliği ile hem iyileşme hızlanacak hem de okulda sosyal ve akademik durum düzelecektir. Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi olarak bölgemizdeki kreş, anasınıfı ve okullarla ortak çalışmalarımız, öğretmenlerimizin de özverili katkılarıyla tüm hızıyla devam etmektedir.


ARŞİV