Hipertansiyonun her yaşta görülebileceğini ama ileri yaşlarda daha sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Gülşah Şaşak Kuzgun, “Özellikle 60 yaşından sonra hipertansiyon sorunu giderek artmakta. İleri yaşlarda neden artıyor? Çünkü yaşla birlikte damar duvarında sertleşmeler meydana geliyor. Bu özellikle büyük tansiyonun yükselmesine neden oluyor. Korkumuz ne? Kalp hastalığı, felç, böbrek yetmezliği gibi sakat kalma ve ölüm riskini artırıyor. O yüzden son derece önemsiyoruz.” dedi.
Tansiyon hastalığının sebebinin tam olarak bilinmediğini, genç yaşta tanı konulmuşsa altta yatan hormonal bazı hastalıkları ile uyku apnesi, böbrek problemi gibi nedenlerin arandığını ifade eden Kuzgun, bilgilendirmeyi şöyle sürdürdü: “Tedavi edebilmek için önce tanısının konulması gerekiyor. Tek bir ölçümle hipertansiyon var demiyoruz. Aynı gün içinde üç ölçüm alınması gerekir. Toplamda da 9 ölçüm istiyoruz. Ya da 24 saatlik tansiyon aleti takıyoruz. Bilekten değil koldan ölçen aletler kullanılmalı. Tansiyon ölçümünde dikkat edilmesi gerekenler var. Öncesinde dinlenmiş olmalıyız. Yarım saat öncesinde çay, kahve ve sigara içilmemeli. Tuvaletinizi yapmış olmalısınız. Oturur pozisyonda kolunuz kalp hizasında olmalı, ayaklarınız yere basmalı, kıyafetler dar ve sıkı olmamalı. İlk ölçerken her iki koldan da ölçüyoruz. Daha sonra evdeki ölçümlerde hangi kolda daha yüksekse o koldan devam edilmeli.”
“KİŞİYE GÖRE TEDAVİ DEĞİŞİYOR”
Hipertansiyon tanısı konulduktan sonra kişiye göre tedavinin değiştiğini belirten Doç. Dr. Gülşah Şaşak Kuzgun, “Tanı konulduktan sonra sağlıklı beslenme yaşam tarzı haline getirilmeli. Sigara ve alkolden uzak durulmalı. Sebze ve meyve alınmasını ve yağlı gıdalardan uzak durulmasını öneriyoruz. Tuz azaltılmalı. Fiziksel aktivite artırılmalı. Haftada üç ya da dört gün yarım saat yürüyüş yapılmalı.” diye konuştu.
İleri yaşta özellikle ortostatik hipotansiyon denilen ayağa kalkınca yaşanan baş dönmesinin yaşandığı rahatsızlığın çok görüldüğünü ve bunun sonucunda da düşme riskinin arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Gülşah Şaşak Kuzgun, “Baş ağrısı, özellikle ensede başlayan ağrı şikayetleri yüksek tansiyonu, ani baş dönmesi ve denge problemlerinin de düşük tansiyonu işaret ediyor. O yüzden mutlaka tansiyon ölçümü yapılmalı.” uyarısında bulundu.
“YAŞLANMA DÜŞMEYİ TETİKLİYOR”
Fizik Tedavi Uzmanı Doç. Dr. Sadiye Murat Acar ise ileri yaşlarda düşme riskini artıran faktörler ve alınabilecek önlemleri anlattı. Yürümenin sağlıklı yaşam için çok önemli olduğunun altını çizen Acar, “Yaşla birlikte denge bozukluğunda artma, kas ve iskelet sistemi ile ilgili ağrılar, kireçlenme ve ek dahili hastalıklar gibi durumlar düşme riskini artıran durumlar. Normalde yürürken kollarımızı sallayarak yürürüz ama yaşla beraber bu salınım daha da azalıyor. Öyle olunca bastığımız yerdeki dengeyi korumamız zorlaşıyor. Ayrıca yaşla birlikte duruşumuzda bir bozulma, öne doğru eğilme, adım genişliğimizde bir azalama oluyor, daha küçük adımlarla yürüyoruz. Bunların hepsi sağlık problemleri de varsa düşme riskini artıran risk faktörler oluyor.” dedi.
Yaşlanmanın düşmeyi en çok tetikleyen faktörlerden biri olduğunu söyleyen Acar, “Yaşla beraber bir takım vücuttaki değişiklerle beraber harcadığımız enerji miktarı artmaya başlıyor. Denge bozukluklarımız, dizimizde ağrımız, kalçamızda ve ayak bileğimizde ortopedik bir problemimiz ya da bel fıtığından dolayı düşük ayak varsa düşme riskimiz yaşla ilişkili olmadan da artmış oluyor. Düşme riskiniz varsa yardımcı cihazları kullanmak gerekiyor. Çok az desteğe ihtiyacınız varsa baston, daha çok desteğe ihtiyacınız varsa üç ayaklı, dört ayaklı ya da wolker denilen daha geniş yüzeyli cihazlar yürümeye destek sağlar.” ifadelerini kullandı.
Acar düşme için alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı: “Kas gücünü artırmak, çevresel faktörleri düzenlemek ve egzersiz gibi biri takım önlemlerle düşme riskini azaltabiliriz. Yaşla birlikte kas kütlesi azalıyor. Bu da düşme riskini artırıyor. Egzersiz çok önemli. Kas kütleniz ne kadar iyi olursa düşme olasılığınız o kadar azalıyor. Diz probleminiz varsa yürüyüş yapamazsınız ama yüzme gibi bir sporu yapabilirsiniz. Mutlaka hayatınızda yapabildiğiniz bir egzersiz olmalı. Hafta da üç gün 30 dakika yapmak gerekiyor.”
“ZEMİN KAYGAN OLMAMALI”
Evde de denge koordinasyonunu sağlayan egzersizlerin yapılabileceğini belirten Sadiye Murat Acar, bilgilendirmeyi şöyle sürdürdü: “En basit tek ayak üzerinde durmak, düz bir çizgide yürüme, geri geri yürüme. Desteksiz yapamıyorsanız birilerinin desteği ile yapabilirsiniz. Sandalyeden oturup kalkmak. Ana hedefimiz bunları desteksiz yapmak. Evi ve çevreyi de düzenlemek gerekiyor. Olur da düşülürse diye ulaşabilir bir telefon olmalı. Kapılar içeriden kolayca açılabilmeli. Takılabilecek küçük halılardan uzak durmak lazım. Kaymayan halılar kullanılmalı. Banyolar kaygan zemin için riskli yerler. Kablolar her yerde olmamalı. Evdeki eşyalar dağınık ve kalabalık olmamalı. Ayakkabı seçimi de önemli. Ayakkabıların altı köseli ve kaygan olmamalı, rahat ve yumuşak deriden olmalı. Terliklerin de ucu kapalı olmalı. Açık olduğunda düşme riskini artırır. İhtiyacınız olan eşyalar bir yere uzanmak ve bir şeye çıkarak alabileceğiniz yerde olmamalı. Askılar kol mesafesinde olmalı. Yaşla birlikte gece uyku problemleri ve kalkmalar çok olur. O yüzden iyi bir aydınlatma gerek.”