Tüm yönleriyle Eris varyantı

Sağlık Bakanlığı, dünyada hızla yayılan Eris varyantının Türkiye’de 9 kişide görüldüğünü, endişelenecek bir durumun olmadığını açıkladı. TTB COVİD-19 İzleme Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, “Açıklanan 9 sayısı hem test sayısı hem varyant analiz sayısının düşüklüğü nedeniyle gerçek durumu yansıtmamaktadır” dedi

20 Eylül 2023 - 12:55

Covid-19’un Eris varyantı, dünyada ve ülkemizde giderek yayılıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Eris varyantının dokuz kişide görüldüğünü ve bunun endişe yaratmadığını dile getirmişti. Fakat hem test sayısındaki hem de varyant analiz sayısındaki düşüklük sebebiyle vaka sayılarının açıklanandan daha yüksek olduğu düşünülüyor.

İstanbul Tabip Odası COVID-19 İzlem Kurulu’nun ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi COVID-19 Dayanışma Kurulu’nun üyesi olan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç ile Eris varyantının tüm yönlerini konuştuk.

Doç. Dr. Aykaç, yaygın test yapılmadığı veya yapılan testlerin de çok azına varyant analizi yapıldığı için Eris varyantının saptanma sıklığını bilmenin mümkün olmadığını belirterek, “Haziran ayında dünya genelinde görülme sıklığı yüzde 7.6 iken bu sıklık Ağustos ayında yüzde 26.1’e ulaşmıştır” dedi.

Şu an Eris varyantının dünya genelinde en yaygın varyant olduğunu, bu varyanta karşı aşılama ile korunma yönteminin benimsenmesi gerektiğini hatırlatan Doç. Dr. Aykaç, Sinovac ve Turkovac aşılarının koruyucu özelliğinin kalmadığını, etkili olan BioNTech aşınının da ithal edilmediği için bu korumanın da olmadığını kaydetti. 

“EN YAYGIN GÖRÜLEN VARYANT”

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) mayıs ayında COVID-19 için ‘Küresel Acil Durumu’ sonlandırdığını hatırlatan Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, “Bu, salgının bittiği anlamına gelmiyor. Aksine DSÖ, salgını ve salgın kapsamında ortaya yeni çıkan COVID-19 varyantlarını yakından izliyor. Bilindiği üzere DSÖ, varyantları, ‘İzlenmesi Gereken’ ve ‘Dikkat Çeken’ varyantlar olarak ikiye ayırmaktadır. DSÖ’nün Ağustos ayında yayınladığı raporda Eris adıyla bilinen EG.5 varyantının durumu ‘Dikkat Çeken Varyant’ olarak yer aldı. Eylül raporunda ise Eris de dahil olmak üzere üç varyantı ‘Dikkat Çeken’, yedi varyantı ise ‘İzlenmesi Gereken’ varyantlar olarak güncelledi. Dünya genelinde, Eris (EG.5) şu anda en yaygın görülen varyanttır” dedi.

“ RAKAMLAR GERÇEĞİ YANSITMIYOR”

Türkiye’de yaygın test yapılmadığı ve pozitif testlerin çok azına varyant analizi yapıldığı için ülkemizde Eris’in saptanma sıklığını bilmenin mümkün olmadığını söyleyen Doç. Dr. Aykaç, “Ancak dünya ile uyumlu biçimde arttığını ve artacağını tahmin ediyoruz. Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 16 Eylül tarihinde yaptığı açıklamada COVID-19'un Eris varyantının dokuz kişide görüldüğünü ve bunun endişe sayılmayacak bir gelişme olduğunu bildirmiştir. Ancak kuşkusuz açıklanan dokuz sayısı hem test sayısı hem varyant analiz sayısının düşüklüğü nedeniyle gerçek durumu yansıtmamaktadır.”

“TEST YAPMADAN AYIRT ETMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Eris varyantının belirtilerinden de bahseden Aykaç, “Eris’i grip ya da diğer virüslere bağlı solunum yolu hastalıklarından ayırt edebilmenin tek yolu test yapmaktır. Çünkü solunum yolu virüslerinin yol açtığı yakınmalar benzerdir: Ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, kas-eklem ağrısı, halsizlik gibi yakınmalar viral solunum yolu hastalıklarının tümünde ortak özelliktir. Dolayısıyla test yapmadan ayırt etmek mümkün değildir. Öte yandan sonbahar / kış döneminde COVID-19’a yol açan SARS-CoV-2 ve Grip hastalığına yol açan İnfluenza virüsleri dışında benzer yakınmalara yol açan Rinovirüs ve RSV’de bulunmaktadır. Bu nedenle önümüzdeki aylarda ikili – üçlü virüs salgınları göreceğiz” dedi.

“MASKE EN ETKİLİ KORUNMA YOLU”

Aykaç, alınabilecek önlemler hakkında ise şunları söyledi: “Önümüzdeki aylarda herkesin ama özellikle 65 yaş üzerinde olanların, şeker – kalp – beyin – böbrek ya da akciğer hastası olanların, romatizma ya da kanser nedeniyle bağışıklık sistemini baskılayan / bozan tedavi gören kişilerin, HIV+ bireylerin, organ nakli yapılmış kişilerin ve gebelerin kendilerini sıkı korumaya alması gerekiyor. Söz konusu koruma önlemleri arasında mümkün oldukça kalabalık ortamlarda bulunmamak ya da eğer kalabalıktan kaçınmak mümkün değilse bu ortamlarda mutlaka maske kullanmak geliyor. Maske, sadece COVID-19’dan değil, tüm solunum yolu virüslerinden korunmanın en etkili yoludur. Ayrıca kapalı alanların havalandırılması ve bunun için pencere/kapı açılması çok önemli ve değerli bir koruma sağlıyor. Bununla birlikte öksürme ve hapşırma sırasında ağzı kapatmak gerekiyor. Son olarak saydığım risk grubu başta olmak üzere yumurta alerjisi bulunmayan herkesin grip (influenza) aşısı yaptırması gerekiyor.”

“AŞILAR KORUYUCU ÖZELLİĞİNİ KAYBETTİ”

Koronavirüs döneminde olduğumuz aşıların koruyu özelliğinin kalmadığına dikkat çeken Aykaç, “Virüsün değişimi nedeniyle Sinovac ve Turkovac aşılarının koruyucu bir özelliği kalmadı. mRNA (BioNTech) aşısı ise etkin. Ancak bu aşının Eris gibi son günlerde salgına yol açan değişmiş varyantlara etkili olabilmesi için yeni güncellenmiş şekli gerekli. Ne yazık ki Türkiye BioNTech aşısının bu güncellenmiş biçimini ithal etmedi. Bu nedenle halen ülkemizde olan şeklinin koruyuculuğu oldukça düşük. Bu düşük koruyuculuk düzeyine rağmen özellikle kanser tedavisi gören ya da organ nakli yapılmış kişilerin bu aşı ile aşılanması onlara bir miktar koruma sağlayabilir. O nedenle kanser tedavisi gören ya da organ nakli yapılmış hastaların aşılanma yönünden kendilerini takip eden hekimlerden bilgi alması gerekiyor. Öte yandan 50 yaş altında sağlıklı kişilerin COVID-19 açısından herhangi bir ek doz aşıya ihtiyaçları yok. 50 yaş üzerinde ve/veya kronik hastalığı bulunan kişilerin COVID-19’dan korunmasının yolu ise Türkiye’de mRNA aşılarının güncel yeni versiyonlarının bulunmasından geçiyor. Ülkemizde yaşayan insanların tıpkı çağdaş ve gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlar gibi yeni ve güncellenmiş aşı korumasına alınması gerekiyor. Çünkü bu bir sağlık ve insan hakkı” şeklinde konuştu.


ARŞİV