Türkiye'de HIV vakaları artıyor

Dünya genelinde düşüşe geçen fakat ülkemizde sayıları artan HIV vakaları, toplum sağlığı açısından büyük risk oluşturuyor. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Asuman Şengöz İnan, HIV ile yaşayan bireylere karşı yapılan damgalama ve ayrımcılığın hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını ve bu kişilerin HIV testlerini yaptırmalarının sağlanması gerektiğini söyledi

01 Mart 2024 - 07:46

Dünyada düşüşe geçen HIV vakaları son dönemde Türkiye'de artıyor. Dünya genelinde 38 ila 40 milyon kişi ölümcül olabilen AIDS enfeksiyonu taşıyor. Vaka sayısı küresel ölçekte düşüşe geçerken Türkiye'de ise olumsuz bir tablo ile karşı karşıyayız. Konuya ilişkin gazetemize konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Asuman Şengöz İnan, “Toplumun her kesiminde HIV/AIDS hakkındaki farkındalık eksikliği, damgalanma ve ayrımcılık, insanların test yaptırmaktan kaçınması, cinsel yol ile bulaşan enfeksiyonların önlenmesi konusunda erken yaşlarda yeterince eğitim verilememesi vakaların artmasına sebep oluyor” dedi.

HIV hakkında bilgi paylaşan İnan, “HIV yani Human Immonudeficiency Virus / İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü, hastalığa neden virüsün adıdır. Virüs bulaştıktan sonra HIV enfeksiyonuna neden olmaktadır. Virüsü alan kişiler tanı alıp, tedavi olmazlarsa yıllar içerisinde bağışıklık sisteminin çökmesi sonucu tedavi zorlaşır. Tedavisi zor olan fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler gelişir. AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome), HIV ile yaşayan bireyin tedavi edilmezse yıllar içerisinde ulaşacağı son evredir” dedi.

Dünyada günümüze kadar yaklaşık 40 milyon kişinin HIV/AIDS sebebiyle hayatını kaybettiğini söyleyen İnan, “Halen 39 milyon kişi HIV ile yaşyor. Geçen yıl bir milyon 300 bin yeni vaka ortaya çıktı, 84 bini çocuk olmak üzere 630 bin kişi hayatını kaybetmişti” ifadelerini kullandı.

İnan, “Enfeksiyonun kişiden kişiye bulaşması başlıca korunmasız cinsel temas, tedavi almayan anneden bebeğe geçiş ve damar içi madde kullanımı sırasında ortak enjektör kullanımıyla olur. HIV enfeksiyonu sarılmakla, dokunmakla, ortak havlu, ortak diş fırçası ya da ortak havuz kullanımı ile bulaşmaz” dedi.

“BU ARTIŞ SORGULANMALI”

İnan, dünyada sayıları giderek azalan fakat ülkemizde artışa geçen HİV vakaları hakkında şunları söyledi: “Dünyanın birçok ülkesinde HIV ile yaşayan kişilerin sayısı azalırken, ülkemizdeki artış eğiliminin devam etmesi ve bu artış eğiliminin nedenlerinin sorgulanması gerekiyor. Konuyla ilgili çözüm arayışı içine girmek oldukça önem taşımaktadır. Vaka artışının nedenlerine bakıldığında toplumun her kesiminde HIV/AIDS hakkındaki farkındalık eksikliği, damgalanma ve ayrımcılık, insanların test yaptırmaktan kaçınması, cinsel yol ile bulaşan enfeksiyonların önlenmesi konusunda erken yaşlarda yeterince eğitim verilememesi, gönüllü danışma ve test merkezlerinin sayısının yeterli olmaması ve HIV enfeksiyonu bulaşması açısından yüksek riskte olan kilit gruplara ulaşılamaması gibi nedenler göze çarpıyor.”

“ÖLÜMCÜL DEĞİL, KRONİK BİR DURUM”

HIV bulaşında tedavinin oldukça önemli olduğuna dikkat çeken İnan, “HIV enfeksiyonundan korunmada tek eşlilik, kondom kullanımı gibi yöntemler geçerli olsa da bugün için en etkin yöntem kişinin tedavi almasıdır. HIV enfeksiyonu olmayan kişilerin aldığı cinsel temastan önce, temastan sonra, anneden bebeğe geçişi önlemek için anne ve bebeğe ilaç kullanımının yanı sıra, HIV ile enfekte bireyin tedavi alması da kendi sağlığının yanında başkalarına bulaşı önlemektedir” dedi. İnan şöyle devam etti: “Günümüzde yan etkisi az, kullanımı kolay ve etkili ilaçlarla yapılan modern tedaviler ile HIV enfeksiyonu artık ölümcül değil kronik bir durumdur. Tanı alıp tedavi olan HIV ile enfekte bireyin uzun ve kaliteli bir yaşam sürmesi, evlenmesi, sağlıklı çocuk sahibi olması mümkündür. HIV ile yaşayan kişilerde, antiretroviral tedavi ile kandaki virüs düzeyinin 6 ay boyunca saptanabilir düzeyin altında olmasının cinsel yolla bulaşmayı önlediği birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Bu çalışmalar sonucu kabul edilen “Belirlenemeyen=Bulaştırmayan, B=B” yaklaşımı artık Dünya Sağlık Örgütü tarafından da resmi olarak onaylanmıştır. Bu kavramın toplumun her kesiminde bilinirliğinin artması sayesinde HIV ile yaşayan kişilere yönelik damgalanma ve ayrımcılık ortadan kalkacaktır.  Kişilerin korkmadan tanı almaları, tedavi olmaları hem kendi yaşam kalitelerini arttıracak hem de enfeksiyonun toplumda yayılımını azaltacak, hatta sonlandıracaktır.”

“ANONİM TEST MERKEZLERİ ARTIRILMALI”

HIV enfeksiyonunun her yaşta ve her cinsiyette görülebileceğini söyleyen İnan, “Kendimizin ya da sevdiklerimizin bu enfeksiyonu alabileceğini unutmamamız gerekir. Tüm dünyada kabul gören belirlenemeyen=bulaştırmayan ilkesi ışığında, tedavi alan kişilerin cinsel partnerlerine dahi virüsü bulaştırmadığı bilgisini de göz önüne alırsak, HIV ile yaşayan bireylere karşı her türlü damgalama ve ayrımcılığın hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı açıkça görülüyor. Kişilerin tedavi aldıklarında uzun ve kaliteli bir yaşam sürebileceklerini bilerek, çekinmeden HIV testlerini yaptırmalarının sağlanması gerekiyor. Bu testlerin kimlik bilgileri istenmeden anonim olarak yapılabildiği anonim test merkezlerinin sayılarının arttırılması da büyük önem taşıyor.

HIV VE AIDS BELİRTİLERİ

HIV, ilk olarak grip benzeri belirtiler ile kendini gösterir. Bu semptomlar sıklıkla, iki ile dört hafta içinde meydana gelir. HIV belirtileri şunlardır:

  • Ateş
  • Üşüme
  • Gece terlemesi
  • Kas ağrısı
  • Ağızda yara
  • Boğaz ağrısı
  • Lenf şişliği
  • Aşırı yorgunluk

Hasar gören bağışıklık nedeniyle HIV enfeksiyonu ilerleyen dönemlerde AIDS olarak devam eder. AIDS belirtileri ise şunlardır:

  • Hızlı kilo kaybı
  • Yüksek ateş
  • Gece artan terleme
  • Normalden fazla yorgun olmak
  • Lenf bezlerinde şişlikler
  • Bir haftadan uzun süren ishal
  • Ağız veya cinsel organlarda yara oluşması
  • Zatürre
  • Deri üzerinde, ağız, burun veya göz kapaklarının içinde mor lekeler
  • Hafıza kaybı gibi nörolojik bozukluklar
  • Depresyon gibi psikolojik problemler

ARŞİV