Obezite, günümüzde küresel bir sağlık sorunu olarak hızla yayılıyor ve özellikle çocukluk yaşlarından itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, bu hastalıkla mücadelede kritik bir rol oynuyor. Bireylerde obezite ile mücadelede çocukluk yaşlarından itibaren beslenme bilincinin artırılması konusunda çalışmalar yürüten Klinik Diyetisyen Serkan Aksoy, obezite hastalığı ve hastalığın nasıl önlenebileceği hakkında gazetemize konuştu. Aksoy, “Ülkemizde yetişkin her 100 kadından 39’u, yetişkin 100 erkekten 25’i obezdir. Eğer bireyler sağlıklı beslenip, hareketli bir yaşam şekline sahip olursa obezite önlenebilir.” dedi.
Obezite hastalığı hakkında bilgi veren Aksoy, “Obezite, vücutta aşırı yağ birikimi ile karakterize edilen kronik, multifaktöriyel bir hastalıktır. Önceleri vücut kitle indeksi (VKİ), yani kilonun metrekareye oranı 30 ve üzeri bireyleri obez olarak nitelendiriyorduk. Fakat şu an vücutta bölgesel veya toplam olarak yağ dokusundaki fazlalık olarak bakılması gerektiği önem kazanmıştır. Kadınlarda yağ oranının yüzde 32’den, erkeklerde yüzde 25’den fazla olması veya bel çevresinin ülkeden ülkeye değişmesi ile birlikte; Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) belirlemiş olduğu, kadınlarda 88 cm ve üzerinde, erkeklerde 102 cm ve üzerindeki ölçümlerin santral (abdominal ya da visseral) obezite olduğunu söylemekteyiz.” dedi.
Obezitenin her yaş grubunda ve her cinsiyette görülebileceğini ancak bazı bireylerin daha yüksek risk altında olduğunu söyleyen Aksoy, “Sedanter (hareketsiz) olan, ailesinde obezite görülenler, yüksek kalorili, şekerli, yağ oranı yüksek yiyecekler, gazlı içecek tüketenler, metabolik ve hormonal bozuklukları olanlar, bilinçsiz ilaç kullananlar, uyku düzeni bozuk ve sürekli stres altında olan bireylerde görülme sıklığı daha fazladır. Genetik olarak ailesinde obez olan bireylerde görülme ihtimali fazla olsa da çevresel faktörler de çok etkilidir. Eğer bireyler sağlıklı beslenip, hareketli bir yaşam şekline sahip ise obezite önlenebilir.” ifadelerini kullandı.
“KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR”
Aksoy, “Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 32’si obezdir. Avrupa Obezite Raporuna göre Türkiye Avrupa’nın obezite sıklığının en yüksek olduğu ülke konumundadır. Cinsiyet olarak bakıldığında kadınlarda daha yüksek olduğu görülmektedir. Dünya geneline bakıldığında, obez bireyler nüfusun yüzde 13’üne denk gelmektedir. İstatistiki veriler obezitenin genel olarak 45-60 yaş arasında yaygın olduğunu söylüyor. Bu dönemde özellikle fiziksel aktivitenin azalması, metabolik esnekliğin bozulması, hormonal değişimlerin olması, daha önceki yıllarda yetersiz ve dengesiz beslenmelerin olmuş olması bu durumunun nedenleri arasındadır.” dedi.
“SAĞLIKLI YİYECEĞE ULAŞMAK ZORLAŞIYOR”
Aksoy, obezitenin nasıl önlenebileceği hakkında şu önerilerde bulundu: “Gıda fiyatları hızla artıyor ve sağlıklı yiyeceklere ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor. İnsanlar daha ucuz ve kolay bulunan hazır gıdalara yöneliyor. Ancak bu tür yiyecekler genellikle yüksek kalorili, besin değeri düşük ve sağlıksız olduğu için kilo almayı kolaylaştırıyor. Bir de buna hareketsizlik ve stres eklenince obezite kaçınılmaz oluyor. Öncelikle doğal ve evde pişirilen tencere yemekleri yenilmelidir. Düzenli fiziksel aktivite gerçekleştirilmelidir. Her gün erkeklerin 40 dakika, kadınların ise 30 dakikalık yürüyüş yapması kaçınılmazdır. Her birey günlük olarak kilogram başına 35 ml su, yani yaklaşık 2 -3 litre su tüketmelidir. Günlük ortalama 8 saat ışık olmayan bir odada uyunmalıdır. Akşam yemeği olabildiğince erken saate çekilmelidir. Fast food, abur cubur olarak bilinen işlenmiş besinlerden uzak durulmalıdır. Asitli ve içerisinde nişastalı fruktoz içeriği olan içeceklerden uzak durulmalıdır. Stresi kontrol edip doğru yönetmek ve en önemlisi alkol ve sigaradan uzak durmak gereklidir. Sağlık kontrollerinizi ihmal etmemek, özellikle aile hekiminizin gözetimi altında olmak sizleri bu dünya pandemisi olan hastalıktan koruyacaktır.”
MODERN YAŞAM NASIL TETİKLEDİ?
● Evden çalışmalar ile birlikte sedanter (hareketsiz) yaşama merhaba denilmiş olundu.
● Ofis ortamındayken daha fazla merdiven kullanıyor, araç ile ev arasında hareket ediliyordu.
● Ayrıca teknoloji bizleri ekrandaki mavi ışığa mahkum etti, bu durum beynimizde gündüz algısı uyandırarak bizleri buzdolaplarının önüne çekmeye başladı.
● Evlerde sürekli yiyeceğe ulaşılması, kalorisi yüksek besinlerin seçilmesi, öğün düzeninin olmaması, hedonik (psikolojik) açlığın çok tetiklenmesi, hızlı uygulamalarla siparişler verilmesi, evdeki akıllı aletlerin işi yapmaya başlaması, geç saatlere kadar bilgisayar başında çalışarak uykusuz kalınması gibi sebepler kalori fazlalığı sebebiyle obeziteye olan yolculuğumuzu başlatmış oldu.