Ergenlik hepimizin yaşadığı fakat çok bilgiye sahip olmadığımız bir süreç. Toplumda endişe uyandıran bir tarafı da var. Hatta “ergen misin” gibi kırıcı söylemlerin kaynağı da olabiliyor. Hakkında az şey bildiğimiz, kaygıya neden olan ergenlik nedir? Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi’nde Uzman Klinik Psikolog Buket Zengin ile ergenliği konuştuk.
-Ergenlik nasıl bir süreç?
Ergenlik yaşamın bir sürecidir. Bu süreç bireye özgüdür. Herkes farklı yaşar. Fırtınalı, stresli ve sancılı bir evre olabilir. Kişi fiziksel, hormonal ve psikolojik açıdan birçok değişikliğe uğrar. Kişinin büyüyeceği ve değişeceği bu süreç tıpkı bir ıstakozun kabuk değiştirmesi gibidir. Ergenlik dönemi bireyler açısından farklılık gösterir. Bireyin biyolojik ve duygusal süreçlerindeki değişikliklerle başlayıp, cinsel ve biyolojik olgunluğa doğru erişmesi ile sonlanır. Kronolojik şekilde süren ergenlik, normal bir gelişim ve değişim dönemidir.
Fiziksel değişiklikler ergenlik döneminde ortaya çıkan psikolojik ve sosyal değişikliğin başlatıcısı ve düzenleyicisi olduğu için de büyük önem taşır. Buluğ çağındaki gencin vücudunda boyunu ve yapısını değiştiren hızlı değişiklikler olur, zihinsel yapısında ve ilgilerinde gelişmeler görülür, her iki cins de fizyolojik olarak cinsel gelişimlerini tamamlar.
“PSİKOLOJİK SÜREÇ GÖZLENMELİ”
Ergenlik dönemi bilişsel gelişim açısından da büyük önem taşır. Çünkü bu dönem ergenin yetişkin düşüncesine özgü bilişsel yetiler kazandığı dönemdir. Bilişsel gelişim denilen olgu, ergenin yalnızca kendini, ailesini, yaşıtlarını, arkadaşlarını ve öğretmenlerini değil dünyasını görme biçimi üzerinde uzun süreli etkiler yaratır. Bir diğer önemli konu ise bireylerin cinsiyet rolleridir. Cinsiyet rolleri önce anne ve baba tarafından daha sonra da arkadaş grupları tarafından öğretilir. Özellikle ergenlikte arkadaş grubunun onaylaması ya da onaylamaması gösterilecek cinsel tutum ya da tavırların üzerinde önemli bir güçtür.
-Ergenlik döneminde en sık karşılaşılan ruhsal durumlar nelerdir?
Kişinin bedenindeki değişiklikler, nasıl davrandığını ve neler hissettiğini etkilediği gibi nasıl göründüğünü de diğer insanların ona karşı davranışını da etkiler. Ergenin vücudundaki değişiklikler, bu değişikliklerin kendi alıştığı kontrolün dışına çıkması, bazen utanma, suçluluk duygusu, korkma ve hatta panik yaşamalarına neden olur. O psikolojik süreci gözlemlemek gerekir. Bazı çocuklar içine kapanırken, bazı çocuklarda öfke gözlemliyoruz. Bunları ergen açısından psikolojik sorun olarak değerlendirmiyoruz. Çünkü biz bunları zaten ergenden bekliyoruz. Kendisini bulması için olması gereken durumlar.
“ÖFKE, ÜZÜLME SÜRECİN PARÇASI”
Ergenlik döneminin karmaşık ruhsal özellikleri incelendiğinde ortaya dengesiz ve sağlıksız bir görünüm çıkar. Sinirlilik, birden tepki gösterme, öfke patlamaları, çabuk sevinip, çabuk üzülme, içe kapanma ile coşku arasında gidiş gelişler, bencillik, kaygılar, güvensizlik, kararsızlık ve birçok özellik... Öyle ki bu özellikler bir yetişkinde toplandığı zaman o kişiye ruh sağlığı bozuk ya da uyumsuz tanısı konabilir. Fakat bir ergen için geçerliliği yoktur. Çünkü bunlar sorun değil sürecin parçası.
Ergen, bu çağda anne ile babası ve diğer yetişkinler tarafından ne tam yetişkin ne de çocuk olarak algılanır. Anne ile baba ve yetişkinler ergenin neleri yapabileceği ya da yapamayacağı hakkında birbirinden farklı yaklaşımlar ileri sürer. Ayrıca ergenin kendi gözündeki kendisi ile başkalarının gözündeki kendisi arasındaki bağdaşmazlık da bireyin kimlik krizi yaşamasına neden olur.
Bu süreçte ergenler aynı anda hem fiziksel hem de aile ve yaşıtları ile olan ilişkilerinde zorluklar, karşı cinsle olan ilişkide güçlük, okulda arkadaşlık ettiği yaşıtlarının değişmesi, eğitimle ilgili talepler ve beklentiler, okul ve kariyer hakkında seçim yapmak gibi fikir değişiklikleri yaşar. Bu nedenle de ergenler yaşamın pek çok dönemine göre daha fazla problemle başa çıkmak zorundadır.
-Bu süreçte nasıl destek olunmalı?
Çocukluktan yetişkinliğe başarılı bir geçiş, biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimin bir arada olması ile gerçekleşir. Gençlik döneminde biyolojik, psikolojik ve cinsel gelişimin dengeli gerçekleşmesi de bu anlamda pek çok faktöre bağlı. Bunlardan biri ve en önemlisi de ailedir. Gencin kendisinin, ailesinin ve toplumun cinsel konular karşısında takındığı tavır, onun sosyal gelişimini büyük ölçüde etkiler. Ergen yeni akıl yürütme becerisi kullanarak kuralları, genel ahlak değerlerini sorgulamaya başladığında, aileler genellikle bundan endişe duymaya başlar, bu yüzden büyük tartışmalar çıkabilir. Dünya ve varoluşun nedenleri hakkında düşünmeye başlarlar. Kuralları sorgulamaya ve kuralların ardındaki mantığı tartışmaya başlarlar. İdeal ebeveynin nasıl olması gerektiği konusunda da akıl yürütmeye ve karşılaştırmalar yapmaya başlarlar ki bu da anne ile baba ve ergen arasındaki ilişkiyi daha da gerginleştirir.
Ergenlik dönemine ilişkin gelişimsel görevler, özerkliğin desteklendiği, ebeveynlerin ergen üzerindeki kontrolünün makul düzeyde olduğu, aile içi çatışmaların az, aile bireylerini hissettikleri sevgi ve destek düzeyinin yüksek olduğu aile ortamlarında başarılı bir biçimde tamamlanabilir.
“ÇOCUKLA GÜVEN İLİŞKİSİ KURULMALI”
Aileler ergenliği kesinlikle bilmeli. Okullarda rehberlik bölümü, öğretmenler de bu süreçte bilgiler vermeli. Çocuk normal bir süreç yaşıyor, onu yönetmek gerekiyor. Çocukla güven ilişkisi kurulmalı. Aileler de çocuklar da zorlanabilir. Okul, aile ve uzmanların ortaklaşa götürmesi gereken bir süreç. Ailelerin ve ergenin bilgilendirilmesi gerekiyor. Saklanılması ve konuşulmaması gereken bir şey değil. Tam tersine konuşmak gerekiyor. Konuşalım ki bu sürecin normal olduğunu aktarabilelim.
Aileler çocuğum bu süreci yaşayacak demeli. O yüzden ergenliği uzmanlardan öğrenmeli. İyi ve kötü dokunuşun ne olduğunu çocuklara anlatmak gerekiyor. Aileler ‘çocuklarla konuşmaya çekiniyoruz’ diyor. Bunlar çekineceğimiz şeyler değil. Çocuk bu bilgileri doğru kaynaklardan öğrenmeli ki kendisini koruyabilsin.
- Sürecin sağlıklı ilerlemesi için son olarak ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
Olgunluğa geçiş, bir bireyleşme sürecidir. Ergenler bir yandan kendilerini ayırırken, bir yandan da ailenin bir üyesi gibi kalmaya devam ederek bireyleşir. Özerk bir birey olmak ve ebeveynle birbirinden bağımsız bir ilişki kurmak, birbirini dışlayan iki durum değildir. Bunlar birbirini tamamlayan davranışlardır ve ergenlik sırasında gerçekleşen normal aile gelişiminin bir parçasıdır.
Ergenlik döneminin her genç için fırtınalı ve stresli bir dönem olmadığı düşünülse de, bu dönemin uyum sağlamayı gerektiren, çok yönlü değişikliklerin olduğu bir dönem olduğunu kabul etmek gerekir. Ergenlerin, ailelerin ve eğitim kurumları yetkililerinin (öğretmen ve yönetici) ergenlik dönemi konusunda bilgilendirilmesinin önemli olduğu düşünülmekte. Dönemin normalin üstünde bir kriz olarak değerlendirilmesi, ergenin yanlış algılanmasına ve sağlıklı olmayan çözüm yöntemleri geliştirilmesine neden olabilir. Ayrıca ergenlere yaşlarının gereği olan becerileri kazandırma amaçlı yapılacak eğitimlerin katkısı büyük olacak. Sosyal becerilere sahip, kendi kararlarını alabilen, yaşının gereklerini yerine getiren bireyler olarak yetişen gençler, sağlıklı yetişkinler olarak daha mutlu yaşayacaklar.