Yaşlılar kentlerden neden kaçıyor?

TÜİK verilerine göre her yıl 120 bin kişi uyum sorunu yaşadığı için İstanbul’dan “kaçış” planları yapıyor. Prof. Dr. Alper Ünlü, bu göçün nedenlerini ve çözüm yollarını konuştuk

31 Ekim 2018 - 10:22

Geçtiğimiz haftalarda Kadıköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen Sağlıklı Kentler Birliği Konferansı’nda aktif yaşlanma konusu uzmanlar tarafından tartışılmıştı. Konferansın konuşmacılarından biri de Prof. Dr. Alper Ünlü’ydü. Ünlü, yaşlı bireylerin, yaşadığı semtle olan ilişkilerini, kentsel dönüşüm süreçlerinin yaşlılar üzerindeki etkilerini katılımcılarla paylaşmıştı. Konferans sonrası Ünlü ile bir söyleşi yaptık ve kentsel tasarımın yaşlıların yaşamına olan etkilerini konuştuk.

“40 YAŞ ÜZERİ İSTANBUL’DAN KAÇIYOR”

Yaşlılık ve mimarlık denilince ne anlamalıyız? 

Bu sorunun yanıtı aslında gerontoloji biliminin içeriğinde saklı. Bilimsel açıdan gerontoloji yaşlılık bilimi anlamına geliyor. Birbirinden kopuk iki alan olarak görünen yaşlılık ve mimarlık, özellikle çevresel kalitenin sorgulanması adına, çevrede oluşan ve yaşlıyı tüm ortamlarda etkileyen baskı unsurlarını konu ediniyor. Mimar da bu baskı unsurlarını tasarımı ile yok etmeye çalışan kişidir.

Gerontoloji ile mimarlık arasında sıkı bir ilişki var o halde.

Yaşlının fizyolojik yetkinliği dâhil tüm savunma mekanizmalarını sonlandıran çevresel baskı ve mimari tasarım bina ölçeğinde biraraya geliyor. Mimarlık, sadece fiziki şekillenmenin yapılanmasına hizmet eden bir teknolojik-sanat değildir. Bugün mimarlık, çağdaş mimarların en önemli etik sorunlarından bir tanesi olan kamuya yönelik çıkar gütmeyen ürünler ortaya koymak olgusudur. Mimar, insan-toplum bilimleri bağlamında bina yapmak, toplum bireylerine sağlıklı ve kaliteli bina ve yakın çevreler sunmak zorunda. Bu bağlamda, yaşamsal döngünün iki uç noktasında olan çocuklar ve yaşlılar, mimarın etik açıdan da yaklaşmak zorunda olduğu son derece hassas kullanıcı gruplarıdır. Dolayısıyla, gerontoloji ve mimarlık bu anlamda iki disiplinin ara kesitinde üretilen teori ve modellerin ışığında özellikle mimari tasarımın araştırma ve çalışma alanlarını belirler, bu anlamda gerontolojinin mimarlık ile ilişkisi son derece yakındır.

Sunumunuzda “ekolojik adaptasyon” kavramı üzerinde durmuştunuz. İstanbul’daki yaşlı nüfusun çevreyle adaptasyonu sizce nasıl yürüyor?

Ekolojik Adaptasyon Teorisi bağlamında önce İstanbul’da yaşlı nüfusun çevreyle nasıl bir adaptasyon süreci geçirdiği için “karşı göç” istatistiklerine bakmakta yarar var. Daha önce ‘köprüden önce son çıkış’ olarak görünen ‘İstanbul’dan kaçış’ rotasının geçmişte Bodrum, Antalya olması, bugün ise TÜİK verilerine göre, öncelikle İstanbul’a yakın, Çanakkale, Tekirdağ, Sakarya, Yalova gibi kentlerin yüksek oranda göç almasını gösterebiliriz. Bugün bu oranların İzmir ve çevresine doğru yönelmesi, her yıl ortalama 120 bin kişiyi bulması, sadece yaşlılar değil, 40 yaş ve üstü bireylerin İstanbul gibi bir metropoliten alanda, çevresel baskı ve yetkinlik etkileşiminde uyum düzeyinden çok uzakta, uyumsuz (maladaptif) davranışlar gösterdikleri saptanıyor. Bu bağlamda ‘göç’ olgusu bireye, yeni ve çevresel baskısı az olan bir yerleşimde uyum düzeyini yeniden yakalamasına fırsat veriyor. Bu nedenle ‘göç’ ya da ‘taşınma’ olgusu da kaçınılmaz oluyor.

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE YAŞLILAR

Mimarlıktan yola çıkarsak, İstanbul’daki kent mimarisinin yaşlılar için uyumlu olduğunu söylememiz mümkün mü?

İstanbul her gün değişiyor ve sadece bilinen çevresel baskı unsurlarının dışında yeni ulaşım güzergâhları ve yeni kentleşme ve yapılaşma modelleri ile ‘kentsel hafıza’ açısından da sorunlu olabilecek bir yapıya dönüşüyor. Bu denli büyük bir kent içinde yaşlılık olgusunu tanımlamak son derece zor. İstanbul’un uyum düzeyine yakın yaşam biçiminin, 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ile sona erdiğini düşünmekteyim. Kentten göçün bu yasa ile hızlandığı da kesindir. Kentsel Dönüşüm Yasası, kent içinde gittikçe ortadan kaybolan sosyal donatı ve alt yapı bileşenleri ile yaşlının yaşam biçimini ve kentle barışık yapısını bozuyor, yaşlılar çevresel baskıya karşı duramıyorlar ve gitgide eve kapanıyorlar.

Yaşlı nüfus için mimarinin olanakları nasıl kullanılmalı?

Mimarlıkta gizli (prostetik) çevre standartları son derece yaygın bir biçimde kullanılıyor. Özellikle rampa eğimleri, kapılar, merdivenler, banyolar, tuvaletler ve yangın merdivenleri dâhil mimarlar engelli tasarımı dâhilinde yaşlılara yönelik ‘gizli çevre’ standartlarını kullanıyor, binalarının tasarımında bu standartları uyguluyorlar. Mimari tasarım bu anlamda sadece fiziki ve mekanik bir sorunun çözümü bağlamında standartları kullanmaktadır. Bu standartlar yaşlının psişik ve sosyal sorunlarını çözüyor mu? O konuya baktığımızda, günümüzde yaşlıların sorunlarının çözümünde mimarlık disiplini gibi sadece fiziksel çevre sorunların çözümüyle yeterli olduğunu söylemek olanaksız. Örneğin Kadıköy’de yaşlıların üçte biri evlerinde yalnız yaşıyor. Sosyal kurumlarda yaşamayan yaşlıların en önemli sorunu ‘yalnızlık’tır. Geçmişten bugüne toplumsal yapımızdaki değişimler, aile ve bireyleri arasındaki zayıflayan bağlar, bugün yaşlıyı ‘yalnızlık’ kafesine itmiştir. Yaşlı, sadece kentteki ve binasındaki nitelik sorunları çözümlense bile, sosyal çevreden hızla geri düşen “Alzheimer” ve “demans” korkularıyla beraber ‘yalnızlık’ korkusunu yaşıyor. Mimarlığın çare etmediği bu sorunda sadece mimarların çözüm yollarının dışında, yerel yönetim gibi kurumsal merkezli sosyal projelerle üstesinden gelinebilecek uzun vadeli projeler üretilmeli. Bu bağlamda, mimarlık disiplinin gerontoloji, psikoloji ve sosyoloji gibi diğer çalışma alanlarıyla beraber yürüyebileceği interdisipliner stratejilere ihtiyacı vardır, mimarlık o zaman yaşama anlam katan bir disiplin olabilir.

Yaşlı nüfus için en önemli sorunlardan biri de ulaşım. Mimarlık ve kent tasarımı bu konuda hangi çözüm yolları geliştirebilir?

Kadıköy özelinde konuya baktığımızda, son 6306 sayılı yasa ile uygulanan Kentsel Dönüşüm projelerinden sonra, ilçenin hemen tüm caddeleri dâhil ulaşım alt yapısı ve yaya bağlantı ve yollarında ciddi bir tahribat söz konusu. Bu konuda yapılacak en önemli çaba yerel yönetim ile birlikte semt ve mahalle gönüllülerinin yaya yolları iyileştirme projesini tüm ilçe çerçevesinde planlama ve tasarım boyutunda ‘katılımcı strateji’ ile gerçekleştirme yoluna gitmektir. Şu anda yaşlıların ilk ve en temel isteği kaldırımların birer engelli standartlarına göre yeniden düzenlenmesidir.

YAŞLILARA ÖZEL TASARIM OLMALI

Yaşlılar için dizayn edilen mimari yapıların genelde gri renkte hastane görünümünde olduğunu söyleyebiliriz. Ama siz sunumunuzda sıcak renklerin kullanılmasını ve bireyleri izole edecek tasarımlardan kaçınılması gerektiğini ifade etmiştiniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

Yaşlıların kaldıkları ev ve yurtlardaki tasarıma dikkat edilmesi düşüncesindeyim. Öncelikle bazı kurumlarda yaptığımız araştırmalarda, mimarın öngördüğü tasarım düşüncesinin bu tesislerde uygulanmadığını, daha da net konuşursak mimarların yaşlıların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda tasarım yapmadığını görüyoruz. Yaşlıların genelde sosyal ihtiyaçlarını karşıladıkları mekanların mimarın öngörmediği yerler olduğunu, buna karşın mimari tasarımda yapılan bazı mekanların ise kullanılmadığı ve boş kaldığı gerçeği ile yüz yüzeyiz. Yaşlılar yaşadıkları binanın kaçta kaçını kullanmaktadır, ya da onlara öngörülen işlevlere uygun kullanmakta mıdır? Özetle yaşlılık kurumlarında bina performansı ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Büyük mekânlarıyla, devasa hol ve çok uzun koridorlarıyla ‘ev’den ziyade baskın bir kurum kimliğine kavuşmuş bina görünümünü ve bunun ötesinde ‘hastane’ görünümünden yaşlılar hoşlanmıyorlar ve yaşlılar evine gitmeyi tercih ediyorlar. Bugün çağdaş yaşlılar yurdu örneklerini incelediğimizde çocuk yuvası ile beraber çözümlenmiş mimari örnekleri görüyoruz. Çocuk yaşamı, yaşlıların yaşamında canlılık katan önemli bir tasarım planlamasıdır. Bu tip örnekler Avrupa’da gitgide çoğalıyor. Özellikle iç mekan tasarımında canlı ve sıcak renklerin kullanılması, iç mekanda yaşlıların hareketlerine dinamizm ve canlılık katmakta, bahçe ve tarım olanaklarının peyzaj tasarımıyla ele alınması ile, yaşlıların toprakla uğraşısı özendirilmekte, böylece yaşlılığın çevresel baskıya karşı yetkinlik düzeyini arttıran eylemler mimari tasarımla birlikte ele alınmalı.


ARŞİV