65 yaş üstü kişilerin ve onların ailelerinin korkulu rüyası ‘kalça kemiğinin kırılması’. Yaşlılarımız düşüp kalçalarını kırmaktan korkuyorlar. Aileleri ise hem ameliyat hem de iyileşme sürecinden oldukça endişe duyuyorlar. Biz de Medicana Kadıköy Hastanesi’nden Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Umut Yavuz ile kalça kırığı hakkında ufak bir sohbet ettik ve merak ettiklerimizi sorduk.
Kalça kırığı, 65 yaş üstü hastalarda “osteoporoz” dediğimiz kemik kalitesinin bozulmasına neden olan kemik erimesi hastalığına bağlı olarak kalça çevresinde, özellikle evde düşme gibi hafif travmalarla oluşan kırıklara kalça kırıkları diyoruz. Ama tabi ki genç hastalarda trafik kazası ve yüksekten düşme gibi yüksek şiddetli travmalarda da kalça kırığı görülebilir. Dediğim gibi nedene bağlı olarak iki çeşit kalça kırığı var; en sıklıkla gördüğümüz yaşlılardaki kemik erimesine bağlı kalça kırığı ve daha az olmakla beraber genç hastalarda yüksek şiddetli travmalarla meydana gelen kalça kırıklıkları.
“ Yaşlılarda kalça kırığı ölüm sebebi mi ? ” diye sorduğumuzda ilk müdahale anından, hastanın kalkıp yürüdüğü ve hareketli hale geldiği zamana kadar, damarlarda oluşacak herhangi bir pıhtının kalbe, akciğere ve beyne atmasının sonucu ölümcül olabilir. Emboli yani pıhtı atması da denilen bu durum erken dönemdeki en çok görülen ölüm sebebidir. Malumunuz yaşlı hastaların kalp, şeker, KOAH ve astım gibi farklı risk içeren sistemik hastalıkları var. Alınan anestezi ile bu hastalıkların varlığı ölüm riskini de beraberinde getirebiliyor.
Ama kalça kırığının kendisi özellikle bir ölüm sebebi değil. Daha çok onunla beraber oluşan pıhtı atmasına bağlı akciğer embolisi veya mevcut hastalıkların anestezi ile birlikte aktive olması sonucu ölüm görülebiliyor. Bazı hastalarda özellikle kalça kırığından sonra erken yürümeye başlamazsa veya iyileşmesi için gereken besinleri alamazsa yani halk tabiriyle yemeden içmeden kesilirse sistemik problemleri artmaya başlıyor. Buna bağlı olarak da erken dönem dediğimiz ilk üç ayda ölüm oranını artıyor. Bu riskleri minimale indirmek için hastaların kalçası kırıldığında ameliyat olması gerekiyor ve daha doğrusu ameliyat olmama gibi bir şansları yok !! Ameliyat öncesi ve sonrası kan sulandırıcı tedavisini optimum düzenlediğimiz ve erken yürütmeyi sağlayan doğru ameliyatı yaptığımızda bu risk minimal değerlere iniyor.
İLERİ YAŞ HASTALARDA İKİ ÇEŞİT KIRIK
Özellikle ileri yaş hastalarda iki çeşit kırık var; kalça kemik boynu dediğimiz “femur boynu kırığı” ile onun daha altında olan ‘İntertrokanterik’ kırık. Femur boynu kırığında sıklıkla daha fazla kemik erimesi değeri oluyor ve orada bir zayıflık oluşabiliyor. Zamanla kemiğin kalitesine bağlı olarak bu kemik zayıflığı tüm boyuna yayılıyor ve kişi düşmeden de kırılabiliyor. Kendi kendine olan kırıkların en sık görüleni boyun kırıklarıdır. Çok ileri yaşlarda ve çok ileri kemik erimesinde görülür. Hatta bazen kişiler ayaktayken bile bazen ‘çıt’ dediğimiz bir sesle düşebiliyor.
İntertrokanterik kırık, kemik boynunun arka tarafında daha güçlü travmalarla meydana gelen kırıklardır. Daha çok bir şiddet veya düşmeyle beraber oluyor.
Düştüğümüzde kalçamızı kendimize doğru çekemiyorsak, ayağa kalkmak istediğimizde ayağımızın üzerine basamıyorsak o zaman kalçamızı kırmış olma ihtimalimiz çok yüksek. Bununla beraber bir ayağımız tam karşıya bakıyorken diğer ayağımızın ucu genelde tam yan tarafa bakıyor ve kısalmışsa kalçamızı kırmış olduğumuz anlamına geliyor. Ayağın şeklinden ve basamamadan rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Tabi ki var, sonuçta kemik erimesi sadece bir kalçada olmaz her iki kalçada da olur. Eğer kalça kırıldıktan sonra kemik erimesinin erken tespitini yapar ve ona yönelik ilaçlar verir, ev içi bir takım önlemler alırsak, hastanın kalçasını korursak diğerinin kırılma ihtimali düşüyor. Ama asla bitmiyor. O yüzden bir kalça kırılırsa diğer kalça da kırılabiliyor, öyle olan bir çok hastamız var maalesef.
KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Kalça kırılması genetik değildir. Ama erken menopoz genetiktir, anneden kıza geçebilir. Kadınlardan bahsediyorum çünkü erkeklerdeki kemik erimesi genellikle 75 ila 80 yaşından sonra ortaya çıkar. Kadınlarda ise menopoz sonrası ilk üç dört yıl sonra risk artmaya başlıyor. Çünkü östrojen hormonu olmayınca kemiğe kalsiyum koyacak başka bir hormon kalmıyor, sadece D vitamini kalıyor. O yüzden kalça kırığı erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülüyor.
Kadınlar menopozdan sonra kemik erimesi olmak istemiyorlarsa, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarıyla beraber ilerlemeleri gerekiyor. Hormon tedavisi gibi birtakım önlemler alabilirler. Hormon almak istemiyorlarsa; yaşam şekline ve yürüyüşüne dikkat edecek, güneşini alacak D vitamini hiç düşük kalmayacak. Yürüyüş bizim için çok önemli, siz yürüdükçe kemik yapım yıkım dengesi yani sistem aktif çalışıyor. Vücuttaki kemik yapım yıkım dengesi bozulmuyor. Ama siz yürümeyi bırakıp sakin bir hayata geçerseniz, hareket etmekten uzaklaşırsanız bu sefer kemik yıkımı devam ederken kemik yapımı azalıyor. Maalesef kemik erimesi daha da ilerliyor. Kadınlar menopozu atlamamalı ve daha ileri yıllarda senede bir veya iki senede bir kemik ölçümünü yaptırmaları gerekiyor.
Kalça kırıklarına her zaman protez ameliyatı yapmıyoruz. Bazen kemiği içerde tutan çivi ameliyatları yapıyoruz. Çivi ameliyatlarında kırılan kemiği almıyoruz, içeriye çivi sistemi kurarak kemikleri birbirine kaynatıyoruz. Boyun kırıklarında kırılan parçayı alıyoruz, kısmi/parsiyel kalça protezi ameliyatı yapıyoruz. 65 yaş altı genç gruplarda da kırılma oluyor. Onlarda öncelikle kırık ameliyatı yapıyoruz ancak başarı sağlayamazsak total kalça protezi yapıyoruz. Daha ileri yaşlarda genelde 70 ila 75 üzerinde ise parsiyel protez yapıyoruz.
Hastaların ameliyatını sabah yaptıysam akşam ya da bir sonraki sabah mutlaka yürütüyoruz. Tabii önce röntgenini çekiyoruz. Hastayı ‘Walker’ dediğimiz yürüteçle yürütüyoruz. Hasta eğer kendine güveniyorsa üçüncü veya dördüncü haftada yürüteci bırakıp ev içinde küçük adımlarla yürümeye başlıyor. Kendine güvenmiyorsa değnek ve bastonu yanına arkadaş olarak alıp yürüyebilir. Ama hastamız kendine güvenemiyorsa altı haftaya kadar tabiki yürüteci kullanabilir. Hastalarımda gördüğüm genelde ikinci veya üçüncü haftada ufak ufak bırakıyorlar.
Olabildiğince erken yürütecek ameliyat yapıyoruz. Çivi ameliyatını iyi yaptığınıza inanıyorsanız onu da akşamına veya sabahına yürütebilirsiniz. Çünkü çivi ameliyatında kemik kaynamasa bile, çivi yükü taşıyor. Bir süre sonra kaynama olunca yükü kemik alıyor ve çivinin işi bitiyor. Yeni güncel teknolojiyle iki ameliyatta da hastaları erken yürütüyoruz.
Eğer ameliyatı erken dönemde yani ilk üç gün içinde yaparsanız kas erimesi yaşanmaz. Hastanın ameliyattan önceki kas gücü nasılsa ameliyattan sonra da bunu sağlayabilirsiniz. Ekstra bir kas gücü gelmez ama kayıp ta olmaz. Hasta ameliyat öncesi işlerini kendi hallediyorsa, sonrasında tekrar yapar. Hasta çok yatarsa kasları zayıflar, pıhtı riski artar. Ameliyattan sonraki başarı oranımız düşer.
Bazı durumlarda ameliyat için beklememiz gerekiyor. Hasta çok etkili kan sulandırıcılar kullanabilir. Bu yüzden ‘Aspirin’ kullanıyorlarsa iki gün, ‘Plavix’ veya başka türlü bir etkin bir ilaç kullanıyorlarsa dört ila beş gün ameliyat öncesinde maalesef ameliyatı beklemeleri gerekiyor. Bunun amacı da ameliyat sırasında olacak kan kaybını en aza indirmektir.
DOĞRU KİŞİYE DOĞRU PROTEZ
Tercih yaparken Ar-Ge çalışması yeterli yapılmış ve dünya çapında geçerli FDA onayı almış olan çivi yada protezlerin kendisinde bir sıkıntı görmüyoruz. Ameliyatın yapılma şekli ve kemiğin kalitesi de çok önemli. Ameliyat iyi yapılıp kemik kalitesi korunduysa protez ömrüyle ilgili bir sıkıntı yaşamayız. Sadece doğru kişiye, doğru protezin veya çivinin tekniğine uygun bir ameliyatla yapılması gerekiyor.
İçerde yapay bir malzeme var, her zaman dikkatli olması gerekiyor. Enfeksiyon riski her zaman var. Herhangi bir operasyonda kolonoskopide, endoskopide veya ürolojik işlemde her zaman içeride bir metal olunduğunun bilinmesi gerekiyor ve işleme yönelik olarak antibiyotik tedavisine önceden başlamak lazım. İçeride protez olduğunu ve bunun bir yabancı madde olduğunu, düşme sonucunda protez kırılmasa bile protezin çevresinden kemiğin kırılabileceğini bilerek her zaman dikkatli olmak gerekiyor. Protezin yerinden çıkabileceğini bilip ilk altı hafta ile üç ay arasında kontrollü davranmak ve dikkatli olmak gerekiyor.
Sonuçta içeride metal implantlar olduğu için her zaman enfeksiyon riski var. Vücut sisteminiz zayıfladı, başka büyük bir hastalık oldunuz, immün sistemi zayıflatan bir hastalığınız oldu. O zaman proteze enfeksiyon yapan mikroplar gidebilir. Çivi veya protez mikroplar için güzel bir büyüme ortamı diyebiliriz. O yüzden bizim için ‘protez var, artık rahatsınız’ değil, ‘protez var, enfeksiyon açısından her zaman risklisiniz’. Bu yıllar sonra da olabilir, ameliyattan hemen sonra da olabilir. O yüzden enfeksiyona ve protezin çıkmamasına dikkat edeceksiniz. Ani ağrı, sızı, kızarıklık, ısı artışı gibi şeylerde dikkatli olup hemen doktorunuza başvurmanız lazım.
EV İÇİ ÖNLEMLERİ
- Ev içerisinde düşmeye neden olacak ve kalçayı zorlayacak hareketlerden kaçınılmalı.
-Namaz kılıyorsa, ayağını lavaboya kaldırmamalı.
-Islak zeminde gezmemeli.
-Evdeki küçük halılar kaldırılmalı.
-Konforlu olmayan terlik giyilmemeli, gerekirse ev içi ayakkabıları giymeli.
-Cep telefonlarını boyunlarına asmalılar, aksi durumda yardım çağıramazlar