Dünya Çevre Günü’nün bu yılki teması, “Ekosistemin Restorasyonu” olarak açıklandı. Ekolojik onarım, bozulmuş doğanın aslına uygun bir şekilde yeniden tasarlanmasını amaçlarken, konu sağlığımızı da yakından ilgilendiriyor. Türkiye Solunun Araştırmaları Derneği (TÜSAD), çevreyle ilgili tahribat sonucu gelişen çevre ve hava kirliliğinin insanlık için büyük bir tehlike oluşturduğunu vurguladı.
PANDEMİNİN BİR NEDENİ DE KİRLİLİK
Dünya Çevre Günü nedeniyle bir açıklama yapan TÜSAD, hava ve çevre kirliliğinin şu anda içinde bulunduğumuz COVID-19 da dâhil, pek çok solunum hastalığının temel nedenlerinden biri olduğuna ve özellikle çocuk ve ileri yaş grubundaki kişilerin risk altında bulunduğuna dikkat çekti. TÜSAD Mesleki ve Çevresel Solunum Hastalıkları-İş Sağlığı Çalışma Grubu tarafından yapılan açıklamada, şu bilgilere yer verildi: “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre; dünyada her yıl toplam 8 milyon insan iç ve dış ortam hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklar nedeniyle erken ölüyor.
Hava kirliliği sonucunda astım, kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH) ve akut bronşit gibi hastalıkların görülme sıklığında artış yaşanıyor. Akciğer kanseri ve mesane kanseri gibi hastalıklara yakalanma riskinin artmasında da hava kirliliğinin etkisi var. Hava kirliliğine, özellikle de yüksek konsantrasyonda nitrojen dioksite (NO2) kısa süreli maruziyet şiddetli astım ataklarına sebep olurken, bu maddeye uzun süreli maruz kalınması durumunda ise astım ve diğer solunum yolu enfeksiyonlarına yatkınlık artıyor. Özellikle astımlılar, çocuklar ve yaşlılar büyük risk altında.”
EKO TAHRİBAT SÜRERSE YENİ PANDEMİLER OLACAK
Ekosistemin doğal dengesine yönelik insan müdahalesinden kaynaklı tahribatın iklim krizinin yanı sıra, pandemilerin artıp yayılmasına da neden olduğu belirtilen açıklamada, şu uyarılara yer verildi: “İnsanlarda hastalığa neden olan bin 500’e yakın bulaşıcı mikroorganizma var. Bunların yarısından fazlası zoonotik, yani hayvanlardan insanlara geçen ve hastalık oluşturan mikroorganizmalar. Son zamanlarda ortaya çıkmış olan MERS, SARS, H1N1, HIV ve COVID-19 gibi hastalıklar, insanların vahşi yaşamla etkileşimi yoluyla bulaştı. İnsanların doğal alanlarda yarattığı tahribat, zoonotik enfeksiyon ve hastalıkların bulaşmasını hızlandırıyor. Arazi kullanımındaki değişiklik ve tahribat, doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve bununla bağlantılı küresel biyolojik çeşitlilik kayıpları, insanlık olarak gelecekte başka pandemilerle yüz yüze kalacağımızı gösteriyor.”
Açıklamada, COVID-19 gibi salgınların çevre ve hava kirliliğinin önlenmesi için küresel ölçekte acilen harekete geçilmesi gerektiğini gösterdiği vurgulanarak, şu bilgiler paylaşıldı:
Hava kirliliği koşullarının virüsün yayılmasını kolaylaştırdığı varsayımı pek çok araştırmayla desteklenmiş durumda. SARS salgını sırasında Çin’de yapılmış bir araştırma, Guangdong, Shanxi, Hebei, Beijing ve Tianjin bölgelerinde 2003’ün Nisan-Mayıs döneminde hava kirliliği indeksi ile SARS nedeniyle ölüm oranı arasında doğrusal ilişki olduğunu ortaya koydu.
İtalya’da yapılan başka bir çalışma da Kuzey İtalya'nın bazı bölgelerinde bulaşıcı virüsün artış yayılımının hava kirliliği koşullarına bağlı olabileceğini gösterdi. Araştırmada, yasal standartların üzerinde atmosferik partikül maddenin ölçüldüğü İtalya’nın kuzeyinin Covid-19’dan daha fazla etkilendiği belirlendi. Bu ve benzeri çalışmaların hava kirliliği ile Covid-19’a bağlı ölümler arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koyduğunu söylemek mümkün.
Pandemi sırasında sokağa çıkma yasakları, sınırlamalar ve kapanmanın etkisiyle toplumsal hareketlilik azalınca hava kirliliğinde de belirli oranda azalma oluşmuştu. Bu azalmanın kalıcı olması adına havayı kirleten ulaşım araçları yerine yürümek ve bisiklete binmek teşvik edilmeli, elektrikle çalışan otobüs, tramvay ve motosiklet kullanımı artırılmalı.