1938’de Fransa’da düzenlenen kupanın üzerinden tam 12 yıl geçmişti. Bu süre içerisinde dünya ortak bir trajediyi yaşadı. Savaşlar, inanılmaz acılar yaşandı. 1950’ye gelindiğinde dünya hâlâ kaotik bir yerdi tabii ama en azından savaş denen illet artık son bulmuştu. 2. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle birlikte 1946’da toplanan FIFA, 1950’de kupanın tekrar yapılmasına karar verdi. Adaylar arasından savaş alanlarından nispeten uzakta kalmış ve kupanın ekonomik şartlarını kaldırabileceğini taahhüt eden Brezilya’da karar kılındı. Uzun zamandır istediği organizasyona kavuşan Brezilya hemen kolları sıvadı ve dünyanın futbol mabetlerinden biri olarak kabul edilecek Maracana’yı inşa etmeye başladı. Ancak bambaşka bir sorun katılımcı ülkeler için çözülmeyi bekliyordu.
EKONOMİ VE UZAKLIK
1930 yılında Uruguay’da düzenlenen ilk kupada olduğu gibi bu organizasyona da uzaklık ve ekonomik şartlar damga vuracaktı. 2. Dünya Savaşı’ndan çıkmış dünya tam anlamıyla ekonomik bir darboğazdan geçiyordu. Yıkılan şehirlerin, konutların, fabrikaların tekrar inşası, devasa boyutlara ulaşan işsizlik ülkelerin önündeki en büyük sorun olarak duruyordu. Spor bir şekilde yapılıyordu ancak yakıcı gündelik şartlar altında ikinci plana itildiği de çok oluyordu. Türkiye için de durum dünyanın geri kalanından farksız değildi. Ekonomi sokaktaki insanın hayatını olumsuz etkiliyor, siyaset de ise iktidardaki CHP ile muhalefette ki DP arasında 1950 seçimlerine giden yolda gerilim artıyordu. Bu şartlar altında futbol da kendi payına düşeni aldı.
TARİHİMİZİN EN FARKLI ZAFERİ
1950’ye katılmak için önümüzde iki engel vardı: Suriye ve Avusturya. Bunlardan Avusturya engel olmaktan aldığı kararla kendisi çıktı. Alman işgalinden yeni kurtulan ve savaşın etkilerini halen yaşayan ülke elemelerden çekildiğini açıkladı. 1950 Brezilya için
artık önümüzde tek bir engel vardı, komşu ülke Suriye. 20 Kasım 1949 tarihinde Ankara’da oynanan ilk maç tam bir şölen havasında geçti. Dönemin gazetelerine göre sabahın ilk ışıklarında stadyum çevresine akın eden vatandaşlar maçın başlamasıyla beraber bir gol sağanağına tanıklık etti. Kadro tam bir yıldızlar topluluğuydu. Fenerbahçe’den Lefter Küçükandonyadis, Galatasaray’dan Gündüz Kılıç ve Bülent Eken ile Beşiktaş’tan Fahrettin Cansever takımın lokomotifleriydi. Suriye neye uğradığını şaşırmıştı; Fahrettin (3), Bülent, Lefter, Erol ve Gündüz’ün golleriyle sahadan 7-0 galip ayrıldık. Maç sonunda taraftarların futbolcuları otellerine kadar omuzlarda taşıdığını yazıyordu gazeteler. Maçtan günler sonra bir şaşırtıcı gelişme daha yaşandı. İlk maçın sonucundan dolayı mı yoksa 20 Aralık 1949 tarihinde yaşadıkları askeri darbeden dolayı mı bilinmez Suriye rövanş maçına çıkmama kararı aldı. Türkiye, 1950 Brezilya Dünya Kupası’na katılma hakkını elde etmişti. Müthiş bir sevinç yaşandı, başarmıştık. Ancak bu başarı tarihimizde bir ilk olsa da ağzımızda buruk bir tat bıraktı. Siyaset, gerekçesi olarak Brezilya’nın uzaklığı, seyahatin zorluğu ve ekonomik sebepleri göstererek kupaya katılmama kararı aldı. Bizimle birlikte İskoçya ve Hindistan da kupaya katılmama kararı alan diğer ülkelerdi.