Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’la Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı, Türkiye’de askeri darbe yıllarının karanlığının halen devam ettiği, Sezen Aksu’nun Firuze ile kulakların pasını sildiği, banker krizinin patladığı yıldı 1982. Dünya Kupası 13 Haziran – 11 Temmuz tarihleri arasında İspanya’da gerçekleşti. TRT’nin ilk renkli yayınlarından bazıları da bu kupanın maçlarından seçilince forma renklerini dünya gözüyle görme fırsatı yakaladı tüm Türkiye.
İlk kez 24 ülkenin katıldığı kupada yine ilk kez uygulanan bir uygulamayla takımlar ilk turda 4’erli 6 gruba ayrıldılar. Bu gruplarda ilk iki sırayı alan takımlar 3’erli 4 grup oluşturdular. Bu gruplarda ilk sırayı alan takımlar ise yarı final oynamıştı.
BREZİLYA KADROSU HERKESİ KORKUTUYOR
1958, 1962 ve 1970 kupalarında mutlu sona ulaşan Brezilya, 1982’ye de tüm otoritelerin favorisi olarak giriyordu. Bu durum sadece geçmiş başarılardan kaynaklı değil aynı zamanda 1982 kadrosunun korkutucu yetenek havuzuydu. Zico, Doktor Socrates, Eder ve Falcao’lu kadronun rakiplerini gollere boğarak kupayı kazanması doğal sonuç olacaktı. O günlerde de bugün hâlâ olduğu gibi 1982 Brezilya kadrosu kupalar tarihinin gelmiş geçmiş en yetenekli kadrolarından biri olduğu kabul edilmişti. Ama işler hiç de beklendiği gibi gitmedi.
Sovyetler Birliği, Yeni Zelanda ve İskoçya’nın olduğu ilk grubu 3’te 3 yaparak geçen Brezilya rakip ağlara 3 maçta 10 gol göndermeyi de başardı. İkinci tur grubunda ise rakipleri İtalya ve kadrosunda dünya futbol sahnesine sürdükleri yeni genç yetenek Diego Amando Maradona bulunan Arjantin oldu.
İlk turlar sona erdiğinde kimsenin ne aklında ne gündeminde Brezilya’nın elenmesi gibi bir ihtimal bulunmuyordu. Gündem daha çok Batı Almanya ile Avusturya’nın ilk turda el ele imza attıkları ‘Gijon rezaleti’ ile Cezayir’i kupa dışına itmeleriydi.
ŞİKE CEZASI DÜŞÜRÜLEN ROSSİ SAHNEDE
2. tur grup maçlarının ilkinde İtalya ve Arjantin karşı karşıya geldi. İlk turda galibiyet dahi alamayan, 3 beraberlikle zar zor kendini bir üst tura atan İtalya eleştirilerin odağındaydı. 1980’de ülke genelinde başlayan Totonero şike skandalı nedeniyle Milan ve Lazio gibi kulüplerin küme düşürüldüğü İtalyan futbolu bir kez daha mı dibi görecekti? Ancak gök maviler Maradona’lı, Kempes’li, Ardiles’li Arjantin’i 2-1 yenerek ilk maçı kayıpsız geçti. İkinci maçta Zico, Serginho ve Junior ağları havalandırınca genç Maradona’ya ülkesinin yolları gözükürken dünya futbol tarihine de geçecek grubun final maçının adı konmuş oldu: Brezilya – İtalya.
5 Temmuz 1982’de Barcelona’da oynanan maçı kazanan yarı finale adını yazdıracak ve Polonya’nın rakibi olacaktı. Maç berabere bitmesi halinde ise averajla Brezilya yarı finale çıkacaktı. Belki de maçın kaderini de bu durum belirledi. Dünyanın en hücumcu kadrosu beraberliğe oynamayı bilmiyordu.
Totonero skandalında 3 yıl futboldan men cezası alan, cezası 2 yıla indirilince kupaya katılabilen Paolo Rossi daha 5. dakikada fileleri havalandırınca bu maçın hikâyesinin hiç de kolay yazılmayacağı anlaşılmıştı. Fazla değil 7 dakika sonra Zico ve Socrates işbirliği maça beraberliği getirdi. Tılsımlı sözcük geri gelmişti, beraberlik. Brezilya bir kez daha beraberliği oynayamadı ve sahneye bir kez daha çıkan Rossi skoru 2-1’e taşıdı. 68’de bu kez Falcao skoru 2-2 yaptı. Ancak senaryo bir kez daha tekrarlandı. Beraberliği oynayamayan Brezilya ve fırsatları değerlendiren Rossi… 74. Dakikada korner karambolünde topu ağlara dürten Rossi, Brezilya’yı evine gönderirken şike skandalıyla sarsılan ülkesinin mutlu sona ulaşacağı kupanın da kahramanı oluyordu.
Batı Almanya ile Avusturya’nın şikesiyle saf dışı bırakılan Cezayir ve dünyanın en heyecan verici kadrosu olan Brezilya’nın şike cezası suçlusu Rossi’nin 3 golüyle elenmesi 1982’nin ardında bıraktığı gerçeklerdi. Zico daha sonra bu durumu şöyle tanımlayacaktı: Futbolun ölümü…