İspanya, Arjantin’i finalde yenerek 2019 FIBA Basketbol Dünya Kupası’nın kazananı oldu. Arjantin, 1950 yılında şampiyon olduğu organizasyonda üçüncü kez final oynadı ve kupaya sadece bir kez ulaşabildi. Bu şampiyonluk ise İspanya’nın ikinci şampiyonluğu.
Şampiyonanın en iyileri
Çin’de düzenlenen turnuvayı 16,4 sayı, 6 asist ve 4,6 ribaunt ortalamalarıyla tamamlayan İspanyol Ricky Rubio, MVP ödülüne layık görülürken şampiyonanın ilk 5’inde Rubio dışında şu isimler yer aldı: Bogdan Bogdanovic (Sırbistan), Evan Fournier (Fransa), Luis Scola (Arjantin) ve Marc Gasol (İspanya).
Türkiye de 2019 FIBA Basketbol Dünya Kupası’na katılan takımlar arasındaydı. ABD’ye karşı oynanan oyunla göz dolduran milliler, E Grubu’nun üçüncü maçında Çekya’ya 91-76 son 16’ya kalamayarak turnuvaya veda etti.
2019 FIBA Basketbol Dünya Kupası’ndaki hayal kırıklıklarını, en iyileri, şaşırtan performansları ve sonucu spor yazarları Doğa Üründül ve Berkay Kazak değerlendirdi:
• Hayal kırıklığı yaratan takım hangisiydi?
Doğa Üründül: En büyük hayal kırıklığını, NBA 2018-2019 sezonunun en değerli oyuncusu olan Giannis Antetokounmpo’yu kadrosunda barındıran Yunanistan yaşadı. Yarı-final oynaması beklenen takım, ilk gruplarda aldığı Brezilya mağlubiyetiyle turnuvada ilerlemesini zora soktu ve ikinci gruplarda elendi. Bildiğimiz basketbola uygun olmayan rotasyonları hayal kırıklığının hazırlayıcısı oldu. Giannis’i maksimize etmeleri gerekirken, takım zamanın BBG’sindeki Eraycılar-Melihcilere döndü. Bir tarafta savunma ribaunduyla birlikte geçiş hücumlarını zorlamak isteyen Giannis’in takımı diğer tarafta sete yerleşip hücum saatini kullanmak isteyen Calathes’in takımı oluştu.
Berkay Kazak: Eğer Amerika ve Sırbistan turnuvaya çeyrek finalde veda etmeseydi muhtemelen bu yazın en çarpıcı ve dramatik öyküsü NBA MVP’sini turnuvaya getiren Yunanistan’a ait olacaktı. Keza Yunanistan diğer iki madalya adayı rakiplerinin aksine çeyrek finale bile yükselemeden turnuvaya 2. tur grup aşamasında veda etti.
Birçok otoriteye göre bunun detaylı olarak farklı farklı nedenleri olsa da temel sebebi gerek Giannis’e uygun bir ideal beş bulamama ve Giannis’in liderlik rolünü sırtlanamamasına bağlanıyor.
En iyi performans Çekya’dan
• Beklenilenden daha yüksek performans gösteren, sürpriz takım ya da oyuncu kimdi?
D.Ü.: Turnuvalar yıllar sonra kazananıyla veya peri masalını yazan takımlarıyla hatırlanır. Grubumuzda yer alan ve ilk defa Dünya Kupası’na katılan Çekya’nın ABD’nin bile önünde bitirmesi kolay kolay hafızalardan çıkmaz. Futbol efsanesi Johan Cruyff’un, ‘Futbol basit oyundur zor olan ise basit oynamaktır’ sözlerinin basketbol parkelerindeki yansımasını Çekya bize gösterdi.
B.K.: Kesinlikle Çekya. Muhtemelen çoğu otoritenin belki de gruptan çıkmasını zor gördüğü Çekya, turnuvada çeyrek final oynadı ve Dünya Kupası’nı 6. olarak bitirdi. Turnuvada bu kadar az beklentiye sahip olan Çekya, bize sistemin her zaman daha başarılı olacağını gösterdi.
Gasol ve Rubio’lu İspanya...
• İspanya, 2. kez kupayı kazandı. Onları ve biraz da Arjantin’i ayrı değerlendirecek olursak neler söylersiniz?
D.Ü.: Önce finalle başlamak gerek, iki takım arasında ciddi fark vardı. Hatta Arjantin için finali kaybetti demeye içim el vermiyor. Güney Amerika takımının kadrosu açıklandığında en çok gözüme çarpan, takımdaki uzun eksikliğiydi. EuroLeague’den aşina olduğumuz Campazzo’nun ateşi, Deck’in eşleşme problemleri yaratan fiziği ve Scola’nın yaşına rağmen keskin bitiriciliğiyle keyif veren takımlardan biri olacağını düşünüyordum. Fakat Nijerya maçıyla birlikte, savunmadaki fiziksel dezavantajlarını, atletizm (çabukluk, alan değişimi ve korelasyon) ile kapatabilen ve sürekli rakip garda baskı kurabilen bir takım gördük. İşte tam bu nokta aslında final maçındaki sıklet farkını da açıklıyor. Arjantin, Rubio-Llull oyun kurucu ikilisine baskı kursa bile Gasol’ün tepeye çıkıp forvetler üzerinden yönettiği setlere en ufak bir çözüm üretemedi. Buradan İspanya’ya geçersek, onların hikayesi biraz daha turnuva olgunluğu ile açıklanabilir. Açıkçası ilk maçlar sonunda oyunu izlerken en çok sıkıldığım takımdı. Bu sıkılgan oyunun sebepleri içinde Marc Gasol’u dinlendirme gayesi, Llull’un ve Fernandez’i belli anlarda kullanılmasının da etkisi var. Turnuva olgunluğundan kastım işte tam olarak bu. Koç Sergio Scariolo, kesin performans beklediği oyuncuları biraz daha arka planda tuttu ve takımın geri kalanına, süre ve sorumluluk vererek maçlar ilerledikçe onların da oyununu yukarı çekmesine olanak sağladı.
B.K.: Belki bundan 1 ay önce sorsak bu iki takımın birbirleri ile finalde karşılaşacağını kimse tahmin etmezdi. İspanya turnuvaya kadroda bazı genç oyuncular olsa da 8-9 kişilik bir rotasyon için iddialı ve güçlü bir takım ile katıldı. 39 yaşındaki Luis Scola bu turnuvada 19 sayı ortalaması ile oynadı ve Dünya Kupası tarihinin en çok ribaund alan oyuncusu konumuna geldi. Yine Dünya Kupası tarihinde en çok sayı atan ikinci oyuncu olarak adını tarihe yazdırdı. Arjantin bu mücadele ve eforunu gümüş madalya ile süsledi, birçoklarına göre de gönülleri fethederek ‘Gönüllerin Şampiyonu’ oldu.
• Özellikle ABD, onun dışında Sırbistan’ın beklenileni verememesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
D.Ü.: Bir çok karşıt görüşe rağmen, hayal kırıklıklarına ABD’yi yazmayı doğru bulmuyorum. Futboldaki dünya kupalarının aksine, basketbolun milli takımlar seviyesindeki en özel turnuvası olimpiyatlar. Lakin 2020’deki Tokyo Olimpiyatları’yla rekabet etmek isteyen FIBA’nın Dünya Kupası’nı olimpiyat öncesi yıla koyması ABD tarafında ilgiyi çok düşürdü. FIBA turnuvalarındaki esas nokta olan ya oyununla domine et ya da rakibin oyununu onlardan daha iyi oyna kısmında tökezlediler. Sırbistan için durum daha vahim. Her pozisyon için alternatifi olan kadroda, koç Aleksandar Djordjevic kendi kurduğu akıl oyunlarına yenik düştü. Önce İspanya’nın onların zihinlerine girmesine izin verdiler. Oyunu sürekli İspanya pota altına yıkmaya çalıştılar ama Clever ve Gasol’ü geçemediler. Ardından, turnuvanın boy ortalamalarına bakıldığında en kısası olan Arjantin’e ve onların tek üst düzey uzunu 39 yaşındaki Scola ile bir türlü eşleşemediler. Koç Aleksandar Djordjevic’in sahada Micic ve Bogdanovic ile kalmak yerine sürekli Simanovic ile kalması, uzun rotasyonundan Milutinov ve Marjanovic’e toplam 5 dakika süre vermesi anlaşılacak gibi değildi. Düşünebiliyor musunuz, turnuvanın en kısası ile en uzunu maç yapıyor ve uzun olan bu avantajını maçın başları hariç asla kullanmıyor!
• Son olarak Türkiye’ye de ayrı bir parantez açalım. Türkiye’nin performası hakkında neler söylersiniz?
D.Ü.: ABD’yi yenmemiz 12 Dev Adam’ın tek maçlar baz alındığında en büyük başarısı olurdu. Aslında bizim için hedef maçlar Çekya ve Japonya müsabakalarıydı. Çekya gibi genetiğine top paylaşımı, boş şutörü bulma işlemiş olan takıma karşı dakikalarca alan savunması yapmamız ise çaresizliğimizden değil, koç ekibinin maça yanlış hazırlanışıyla açıklanabilir. Yakaladığımız kuşağa gelirsek, Semih ve Ersan’ın son turnuvaları olabilir ve alttan gelen uzunların lokal liglerde ne kadar süre alacağı problemlerimizden biri. Üzerine, oyun kurucu olarak da yeterli üretimden çok uzağız. Çizdiğim negatif tabloya rağmen, Cedi-Furkan-Melih ile birlikte muhteşem 3’lümüzü bulduk. Ufuk Sarıca’dan bahsetmek gerekirse turnuvada aynı oyuncular gibi ritim bulmakta çok zorlandı. Özellikle oyuna sürekli müdahale edebilen basketbol koçlarının sezon içinde kulüp takımlarında çalışması gerektiğini düşünüyorum.
B.K.: Olimpiyatlara doğrudan katılım hedefi ile gittiğimiz turnuvadan eleme oynama hakkı ile döndük. Tam olarak istediğimiz şekilde dönemesek de son 2 maçta etkili performans sergileyerek moral tazeledik. Amerika maçındaki dramatik mağlubiyet bizim adımıza turnuvanın sonu oldu. Gelecek adına çok şeyi geliştirdiğimiz ve bu çekirdeğin bize bir gün başarı getireceğine emin olduğumuz bir turnuva geride kaldı. Umarız ki Olimpiyat Elemeleri’nde en iyi şekilde mücadele ederek olimpiyat vizesini de alırız.