BEKLEYİN MARSEL GELİYOR!..

Tenis’te Türkiye’ye ilkleri yaşatmaya devam eden ‘Raketin Kralı’ Marsel, ‘Beni ilk haber yapan Gazete Kadıköy’dü’ dediği gazetemize özel açıklamalarda bulundu.

16 Şubat 2012 - 13:43

Tenis’te Türkiye’ye ilkleri yaşatmaya devam eden ‘Raketin Kralı’ Marsel, ‘Beni ilk haber yapan Gazete Kadıköy’dü’ dediği gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Yıllar sonra tekrar Marsel’i çok sevdiği kortlarda ziyaret ettik ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik. 

·       Hedefim 2012 Olimpiyatları, ekibimle hazırım. Bayrağımızı dünyanın her yerine götüreceğim.
·       Yurt dışında maç yaparken gururlanıyorum.
·       Dünyada en genç sporculardan biriyim. Hayal kurmak zararlı değil, hedefim Dünyada ilk 50. Tüm hayallerimi de gerçekleştirdiğimi belirteyim.
·       “Türk tenisçi, başarılı olamaz” diyorlardı. Bu düşünceyi yıktım. Şimdi tenis camiası beni tanıyor.
·       Kendimi hep profesyonel sporcu gibi gördüm.
·       Çocukken işe gider gibi antrenmana gittim ve şimdi karşılığını alıyorum.
·       Tenis benim işim. Günüm tenisle geçiyor. Haftasonları da dışarı çıkmadığım oluyor.
·       Tenis çok zor. Kendini vermezsen bir maçta işin biter. Seni kurtaracak takım arkadaşın bile yoktur.
·       Kız arkadaşım var ama teniste başarı, strateji gerektirir. Yaşantıma dikkat etmeliyim.
·       Basınla iletişime hep açık oldum. Dış basından çok ilgi var.
·       3 dil biliyorum. Kitap ve gazete elimden düşmez. Otobiyografiler ve psikoloji kitapları ilgimi çekiyor. Herkes okumalı, eğitim şart.
     Marsel İlhan’ın hep bir hayali vardı: Çok sevdiği teniste en iyi yerlere gelmek gibi… Çocuk yüreğiyle Semerkant’ı arkasında bırakıp, çok sevdiği annesini de yanına alarak Türkiye’ye geldi yıllar önce. Çıktığı zor yolda efendiliği, entelektüelliği, profesyonelliğiyle hedeflerine birer birer ulaştı. Henüz 25 yaşında, çok genç ama her haliyle olgun bir tavrı var. Şimdiden rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bir aksilik olmazsa, Marsel İlhan sporumuzun unutulmazları arasındaki yerini alacak. Yıllar önce daha kimse tanımazken kendisiyle röportaj gerçekleştiren Gazete Kadıköy, yıllar sonra tekrar Marsel’i kulübünde ziyaret etti. Marsel yine aynı Marsel’di, efendi, dürüst, ne yaptığını bilen… Değişen ise yaşını ifade eden rakamlar ve elde ettiği başarıların sayısındaki artıştı. Biz sorduk, o cevapladı. Ne de olsa O bizim eski bir dostumuzdu…
-Onca başarınıza rağmen sporda ve özel yaşamınızda kendi halinizdesiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Tenis kendinizi vererek yapabileceğiniz bireysel bir spor. Futbolda takım oyunu vardır ama teniste öyle değil. Bir yarışmaya katılıyorsun her şey bitiyor. Puan da gidiyor her şey gidiyor. O yüzden dışarıda fazla çıkmıyorum. Cumartesi pazar bazı günler çıkmadığım bile oluyor.
-İngiltere’de yaptığınız maçları gururla takip ediyoruz. İngiltere arenasında herkes raket sallayamaz. Siz bunu başardınız, duygularınızı alabilir miyiz?
İlk kez gittiğim turnuvada ilk turda kaybettim tabi çok üzüldüm. Üçüncü kez gittiğimde inanıyordum bir şey yapacağıma ve yaptım. Çok gururlandım. Hatta NTV canlı verdi. Türkiye’de birçok kişi beni takip etti.
-Sizin kadar genç sporcu var mı orda?
Şu an ortalama yaş 27. Ben ise daha 25 yaşındayım.
-Hedefinizi bizimle paylaşır mısınız nedir?
Hedef dünyada ilk 50 tenisçi arasına girmek. Zor ama tabi hayal kurmak zararlı değil. Ben hayal kuruyorum. Yani belki şampiyon olmayabilirim ama çeyrek final de o kadar uzak değil. Tüm hayallerimi de gerçekleştirdiğimi belirteyim.
-Hayal kurup gerçekleştiremediğiniz oldu mu?
Hayır, dediğim gibi çoğu şeyi gerçekleştirdim.
-İngilizler veya diğer ülke tenisçilerinin yaklaşımı nasıldı?
Şu anda çoğu kişi tanıyor artık. Bazı insanlar şaşırıyorlar elde ettiğim başarılara. Beklemiyorlardı. “Türk tenisçi başarılı olamaz” diye düşünüyorlardı. Ama şu anda alıştılar ve benden de başarı bekliyorlar. Basından yurt dışında ilgi görüyorum son zamanlarda.
-Herkese röportaj veriyorsunuz yani açıksınız.
Mecburum, zaten turnuvalarda basın toplantılarında falan veriyorum.
-Çok ünlü de olsanız görüşür müsünüz yine basınla?
Boş zamanla alakalı. Zaman olursa tabi röportaj veririm. Zaten ilk Gazete Kadıköy’de haberim çıkmıştı yıllar önce.
-Gününüz nasıl geçiyor?
Günüm çok basit geçiyor aslında. Sabah 06.30’da kalkıyorum kahvaltı ediyorum. 08.30’da burada (Yeşilyurt kortları) antrenmana başlıyoruz. Öğlene kadar sürüyor. Sonra yemek, kitap ve gazete okuma. Boş olduğumda da şimdi olduğu gibi röportaj veriyorum. 16.00-17.00 arası kondisyon çalışması yapıyorum.
-Yaşınız genç kız arkadaşınız yok mu?
Kız arkadaş var ama teniste başarı belli bir strateji gerektirir. Zaten tenis yaşantım bittikten sonra her şeyi yapabilirim rahat rahat.
-Ne tür kitaplar ilginizi çekiyor?
Genelde otobiyografi okuyorum. Psikolojik bir kitap okudum en son.
-Kaç dil biliyorsunuz?
3 dil biliyorum. Genellikle Türkçe kitaplar okuyorum.
-Eğitimin hayatınızda ki yeri nedir?
Bence herkes için çok önemli okumak. İyi bir sporcu olamaz. Mutlaka eğitim şart. Sadece teniste demiyorum tüm dallar için gerekli. Hedefim olimpiyatlar, 2012 olimpiyatları. Olimpiyatlar 4 yılda bir yapılıyor. Şans yakalamak zorundayım. Bir de 2016’da Brezilya’da ikinci şansım var. O şansı iyi bir şekilde değerlendirmek istiyorum.
-Bayrağımızı her yere götüreceksiniz yani?
Evet. Bayrağımızı dünyanın her yerine götüreceğim.
-Ekibiniz nasıl?
Ekibimiz, kulüp her şey iyi. İstanbul’da yaşıyorum güzel bir şehir. Ulaşım da rahat oluyor. İstanbul tam merkez bu da rahatlık sağlıyor.
-Kulüp nasıl peki?
Çok güzel bir kulüp gerçekten. Kortlar çok. Bana herkesin desteği var. Antrenör dahil her imkân sağlanıyor antrenman için.
-Nasıl oldu buraya gelmeniz?
Taçspor’dan ayrıldıktan sonra teklif lerden en iyisi Yeşilyurt Kulübü’ydü. Ben de kabul ettim hemen.
-Peki ileride yöneticilik, antrenörlük gibi düşünceniz var mı?
Tabi, teniste devam etmek istiyorum bir kulüpte koordinatör antrenör olarak. Türk tenisinin başına geçmek istiyorum antrenör olarak.
-Sizce Türkiye’de tenisin gelişmesi için neler yapılmalı?
Yani şu anda bir adım atıldı yavaş yavaş yükseliyor tenis Türkiye’de. Ama tenise iş olarak bakılmalı. Bir de para gerektiren bir spor. Ama Türkiye’de iyi şartlar var . Benim için bütün imkânları sağlıyorlar ve her zaman yanımdalar teşekkür ediyorum. Her şeyimle ilgileniyorlar.
SEMERKANT’TA DOĞDU TÜRKİYE’DE YETİŞTİ, DÜNYA TANIYOR
Marsel İlhan 1987 yılında Özbekistan'ın Semerkant kentinde doğdu. Tenise 1993 yılında Semerkant Tenis Kulübü’nde başladı. 2004 yılına kadar burada tenis oynadı. 2004 yılı başlarında annesiyle birlikte Türkiye'ye yerleşti. Marsel aynı yıl Kadıköy’deki Taç Spor Kulübü’nde çalışmalarını sürdürdü. 2005’te Türkiye'de oynadığı ilk ITF turnuvasında teklerde Şampiyon ve çiftlerde de Çeyrek Final oynadı. Burada şimdiki Koçuh'u Can Uner ile çalışmaya başladı. 2006’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu. Katıldığı ilk Türkiye Tenis Ligi’nde namaglûp oynama başarısı gösterdi. Hemen ardından TED Kulübü’nde düzenlenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Büyükler Turnuvası’nda Şampiyon oldu. 2007 yılı baslarında Türkiye 3 Numara ve ATP 1375 Numara olarak başlayan Marsel için sezon öncesinde yapılan planlama da oynayacağı turnuvalar sonucunda ilk yaklaşık ilk 900, ikinci yıl ilk 600 ve üçüncü yıl ilk 400 hedefi konulmuştu.
Marsel için çok önemli konulardan biri de Davis Cup Takımına katılarak ülkemizi temsil etmesi oldu. Marsel İlhan Türkiye sıralamasında da 1 numara oldu. 2008’de Türk tenisinde ilklere imza attı. Wimbledon ve U.S Open Grand slamlerinin tekler eleme tablosunda oynama hakini elde eden ilk ve tek Türk tenisçisi oldu. 2009 yılında Marsel`in 1 numara olarak oynadığı Tenis A Milli Takimi Davis Cup`ta; Marsel`in 5 maçını da kazandığı grup maçları sonunda 2000 yılından sonra Yunanistan ve Lüksemburg gibi takımları mağlup ederek bir üst grup olan Euro-Afrika 2 grubuna yükseldi. Marsel o yıl Akdeniz oyunlarında gümüş madalya alarak Türk tenis tarihinde bir ilke daha imza attı. Amerika Açık Tenis Turnuvası’nda 4 maç kazanarak 2. tura çıktı ve yine bir ilke imza attı. Marsel, 2008 yılında Yesilyurt Spor Kulübü'ne transfer oldu ve halen sporculuk hayatını Yesilyurt Kulübü’nde sürdürüyor.
Ülkemizde tarihte ilk 500 içine giren bir erkek tenisçi olmadığını göz önünde bulundurursak, Marsel`in şu ana kadarki başarılarının ne kadar önemli olduğunu biraz daha anlayabiliriz. Marsel, ATP sıralamasında ilk 100 içine giren ilk ve tek tenisçimizdir. Hedef ise Dünyada ilk 50’ye girmek.
 
RÖPORTAJ: Mustafa SÜRMELİ

ARŞİV