FIFA 1988 yılında rakipleri Brezilya ve Fas’ın önünde 1994 Dünya Kupası’nı düzenleme hakkını ABD’ye verdiğinde bu herkes için bir sürpriz olmuştu. Özellikle ülkedeki Latin Amerika kökenli nüfus dikkate alınmazsa futbola ilgi neredeyse yok gibiydi. İlginin olmadığı, kurallarının bilinmediği bir spor dalında en büyük organizasyonun seyircisiz kalma olasılığı en büyük korkuydu. Ancak buna rağmen korkulan olmadı tribünler doldu, futbol yarattığı hikâyelerle insanları bir kez daha içine çekti.
Turnuvanın en ilgi çeken gruplarından biri ise A Grubuydu. Ev sahibi ABD, ülkemizin de çok yakından tanıdığı Hagi önderliğindeki Romanya, Almanya’da fırtınalar estiren futbolcularıyla İsviçre ve Kolombiya. Grubun ve hatta Pele gibi çok sayıda futbol otoritesinin görüşüne göre turnuvanın da favorilerinden biri Kolombiya’ydı. Asprilla, Valderrama, Valencia ve ülkemizde de yakından tanınan kaleciler Cordoba ve Mondragon ile müthiş bir jenerasyon yakalayan Kolombiya, elemelerde Brezilya ve Arjantin gibi devleri yenmeyi başarmıştı.
UYUŞTURUCU, KARTELLER VE SEFALET
Futbol takımı umut vadetse de ülkenin durumu hiç öyle değildi. Kolombiya devleti ile silahlı sol örgüt FARC arasındaki çatışmalar; dizilere, filmlere konu olan Pablo Escobar’ın kurduğu uyuşturucu kartelinin bütün ülkeye yayılması, üstüne Escobar’ın öldürülmesi sonrası ülkeyi kasıp kavuran çeteler arasındaki savaşlar ve ekonomik krizin belini büktüğü sefalet içinde yaşayan bir halk. Kısacası Kolombiya’yı 1994’ün yaz aylarında mutlu edecek tek şey milli takımlarıydı. Bütün bir ülke umutlarını onlara bağlamıştı.
Kolombiya turnuvadaki ilk maçını Romanya ile oynadı. Kaliforniya’daki Pasedana şehrinde oynanan maç Kolombiyalıların yoğun ilgisiyle 93 bin kişi tarafından izlendi. Ancak yaşanan Kolombiya için tam bir şoktu. Hagi iki asistinin yanında metrelerce uzaktan attığı golle sahanın yıldızı olurken Kolombiya sahadan 3-1 mağlup ayrıldı.
DÖNÜM MAÇI: ABD
Kolombiya hayal kırıklığı yaşasa da umutlarını tam anlamıyla yitirmemişti. Ne de olsa Hagi’li Romanya yabana atılır bir ekip değildi ama mutlak kazanılması gereken ikinci maçta rakip, futbolun acemisi ABD’ydi. Bu maç mutlak kazanılmalı ve umutlar son maça, İsviçre karşısına taşınmalıydı. Pasedana’daki maçı bu kez tam 93 bin 869 kişi izledi.
Maç dengeli başladı, ABD’nin atletik özelliklerine Kolombiya teknik üstünlüğü ile cevap veriyordu. Ancak beklenmedik gelişme 34. dakikada yaşandı. Sol kanattan gelişen ABD atağında ceza sahasına inen ortayı uzaklaştırmak isteyen defans oyuncusu Andres Escobar topa istediği gibi uzaklaştıramadı. Kaleci Cordoba’da müdahale edemeyince top ağlarla buluştu. Kolombiya, Escobar’ın kendi kalesine attığı golle yenik duruma düştü. Romanya maçından dolayı zaten diken üstünde olan Kolombiyalı oyuncuların bu golle beraber sanki ayakları kilitlendi. Şoku üzerinden atamayan takım kalesinde bir gol daha görünce artık tamamen ümitsiz bir duruma düştü. Kupa favorisi olarak başladıkları yolculuğa daha ikinci maçtan veda ediyorlardı. Son dakikada attıkları gol de çare olmadı ve sahadan 2-1 mağlup ayrıldılar.
BAHİSLER VE ÇETELERİN TEHDİTLERİ
Kolombiya grubun son maçında İsviçre’yi 2-0 yense de turnuvaya veda etti. Ama korkutucu olan basına yansıyan iddialardı. Özellikle uyuşturucu çetelerinin yüklü miktarlarda bahis oynadıkları ve kaybettikleri paralardan dolayı futbolcuları ve ailelerini tehdit ettikleri söyleniyordu. Çok sayıda Kolombiyalı futbolcu turnuvadan sonra ülkesine dönmedi ve ABD’de kalarak bir süre ortalığın sakinleşmesini bekledi. Ancak ABD maçında kendi kalesine şanssız bir şekilde gol atan Andres Escobar bu fikirde değildi. Çetelerin cirit attığı, doğup büyüdüğü ve ailesinin de yaşadığı Medellin şehrine döndü.
2 Temmuz gecesi şehirdeki El Indio adlı bir bardan çıkışında, otoparkta 6 kurşunla vuruldu 27 yaşındaki futbolcu. Arkadaşları hastaneye yetiştirseler de kurtarılamadı Andres Escobar. Yapılan soruşturmada çete üyesi Humberto Castro Munoz cinayeti itiraf etti ve 43 yıl ceza alsa da 2005 yılında iyi halden beraat etti. 1994’den geriye kendi kalesine gol attığı gerekçesiyle öldürülen, ‘futbolun centilmeni’ lakaplı Andres Escobar’ın dramatik hikâyesi kaldı. Uyuşturucu karteli baronu Pablo Escobar ve futbolcu Andres Escobar’ın hikâyeleri üzerinden Kolombiya’nın 90’lı yıllarına bakan İki Escobar (The Two Escobars) belgeseli de dönemi anlamak için iyi bir rehber.