‘Dünyanın en güzel takımı’ tam gaz...

Obradovic yönetiminde Avrupa’da ve Türkiye’de zirveye kurulan Fenerbahçe Beko, yoluna tam gaz devam ediyor. Altın çağını yaşayan Fenerbahçe’nin bu seneki performansını spor yazarları Ali Murat Hamarat ve Fatih Dilber gazetemize değerlendirdi.

03 Ocak 2019 - 12:03

2016/2017 sezonunda Euroleague şampiyonu olan, geçtiğimiz yıl da finalde kupayı kıl payı kaçıran Fenerbahçe bu sene de Avrupa’nın en büyük kupasının favorisi. Fenerbahçe Beko, bu sene Euroleague’de oynadığı 15 maçın 14’ünü, Türkiye Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde ise 12 maçın 11’ini kazanmış durumda.

Fenerbahçe Beko, taraftarlar tarafından takılan ‘Dünyanın en güzel takımı’ sıfatını fazlasıyla hak ediyor. Fenerbahçe, son olarak 28 Aralık Cuma günü en yakın rakibi ve geçtiğimiz yılın Euroleague şampiyonu Real Madrid’i son saniyelerde kazandığı basketle devirerek bunu ispatladı.

Spor yazarları Ali Murat Hamarat ve Fatih Dilber’e Madrid maçından Obradovic’e, oyunculardan takımın genel haline tüm merak edilenleri sorduk…

Son Real Madrid maçından başlamak istiyorum. Fenerbahçe, son 2 dakikaya 6 sayı geride girdiği maçta Datome’nin son toptaki basketiyle kazandı. Bu maçı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fatih Dilber: Burada aslından birden fazla sebep söyleyebiliriz. Öncelikle 6 sayıya nasıl gittiğine bakmak lazım. Fenerbahçe, hücumda topu paylaşmayan, rakibin kısalara yaptığı baskıyı aşamayan, Walter Tavares’in varlığı sebebiyle potaya atak etmekten çekinen ve yavaş set temposuyla bireysel çözüme dönen Fenerbahçe karşısında Real Madrid de Rudy Fernandez ve Jaycee Carroll’ın bireysel yetenekleri ile farkı arttırmıştı. Fenerbahçe ise Marko Guduric ile oyunu ortaya getirdi. Son topta ise, Fenerbahçe’nin buralarda topu genelde kullandığı Marko Guduric ve Bobby Dixon’a olan baskıyı çok akıllıca kullanıp Gigi Datome’nin Michael Jordan vari turnikesi ile maçı kazandı. Son 3-4 dakika için Pablo Laso’yu, maçın genelini çok iyi oynayan Anthony Randolph’u unutması sebebiyle eleştirebiliriz. Randolph’u sadece maç sonunda son topu savunmak için oyuna soktu. Genelde oyuna etkisi zayıf olarak düşündüğüm, daha çok takımın reaksiyonu ile hareket eden Fenerbahçe tribünleri ise, son 3-4 dakikada takımı ayağa kaldırmak için fazlasıyla mücadele etti. Onlar da bu performansla alkışı hak ettiler.

Ali Murat Hamarat: Sarı-lacivertliler daha önce CSKA karşısında da bize benzer bir filmi izlettirmişti. Seyircisiyle bütünleşen Kanarya, bize imkânsız diye bir şey olmadığını ve son topa kadar her maçın hikâyesini değiştirebileceğini ispatlıyor. Real Madrid karşısındaki galibiyet final-four zamanı için de mesaj manasını taşıyor. Ve bu sezonki Fenerbahçe, öncekilerden de güçlü gözüküyor.

“TAKIM PERFORMANSI ÖN PLANDA"

Fenerbahçe’nin bu seneki başarısının temel sebebi ne sizce? En az 3-4 oyuncunun kilidi açabileceği bir takıma dönüştüğüne katılıyor musunuz?

A.M.Hamarat: Bu başarının esbab-ı mucibesi için kenara bakmak gerekiyor: Obradovic. Aslında çok başarılı bir idari organizasyonun, usta bir orkestra şefinin elinde neye dönüşebildiğinin ispatı gibiler. Obradovic'in elinde taşlar giderek otururken, bu sezon sanki takım kimyası da en üst seviyeye ulaşmış durumda. O kadar fazla çilingir var ki; maç boyunca varlık gösteremeyen bir oyuncu bile iki dakikada kilidi açabiliyor. Bireysel yeteneklerin ötesinde çarkın dişlileri muhteşem bir şekilde dönüyor.

F.Dilber: Geçen sezon Bobby Dixon ve Nikola Kalinic’ten yeterince sakatlıklarından dolayı faydalanamadı. Guduric de bu sezonun aksine kritik anlarda beklentinin altında kalıyordu. Bu sezon için ise dediğinize katılıyorum; birden fazla oyuncu ile Fenerbahçe oyunu çözebiliyor. Ön plana bireysel performanstan öte takım performansı çıkıyor. Burada hatırlatmamız gereken önemli kısım, belki kilidi net açan bir isim değil ama Jan Vesely. Bu sezonki performansı ile her alanda takımın lideri. Sezon başından beri mükemmel oynuyor.

Fenerbahçe için bu sezon en önemli problem, rakip savunmalar kısalar üzerindeki baskıyı arttırıp, uzunlara kaliteli pas imkanı sağlamadığında yaşanıyor. Burada Fenerbahçe’nin ne üreteceği, nasıl çözüm bulacağı kritik.

Sloukas, Guduric, Vesely...

Oyuncuların gelişimini nasıl görüyorsunuz? En öne çıkanlar hangileri?

F.Dilber: Bu sezon özellikle, bu tarz soru sorulduğunda birçok oyuncu söylüyorsunuz fakat ilk iki isim hemen hemen aynı. Biri Kostas Sloukas, diğeri ise Marko Guduric. Kostas Sloukas’ın Fenerbahçe’ye gelme hikayesinde liderlik edeceği bir takıma gitme düşüncesi vardı. Şu an Fenerbahçe’nin saha içinde topa hükmeden ismi konumunda. Geçen sezonlarda yaşadığı istikrarsızlık sorununu da bu sezon özelinde henüz yaşamadık. Marco Guduric’e gelecek olursak, bu sezon özelinde Fenerbahçe’yi bir yere koyarken, hep Marko’nun gelişiminden bahsediyorduk. Hatta burada sezon başlangıcı biraz hayal kırıklığı da oldu diyebiliriz. Fakat Maccabi maçının son çeyreğinde Marko Guduric hayata döndü. Şu an Fenerbahçe’nin topu eline vereceği en güvenilir isimlerden biri konumunda.

Jan Vesely’nin gelişimi de takdire şayan. Faul çizgisindeki problemini çözmesi, sadece ikili oyundan sonra potaya giden oyuncu olmak yerine şut ile bitirebilen, asist yapabilen oyuncuya evrilmesi Obradovic’in de elini rahatlatıyor ve hücum opsiyonlarını arttırıyor.

A.M.Hamarat: Maestro Obradovic'in idaresinde Sloukas şüphesiz birinci keman. Yunan oyun kurucu dışında şüphesiz Vesely ile Datome ön plana çıkıyor. Kalinic istatistik kâğıdına yansımayan her başlıkta ayrı bir şekilde incelenedursun, Guduric'in patlayıcılığı ayrıca dikkat çekiyor.

Takımın 3-4 senelik gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

A.M.Hamarat: Öncelikle belirtmeliyim ki; hiçbir erkek takımının gelemediği noktadalar. Başarı, istikrar, üzerine her sene konan taşlar...İnsan ister istemez, Fenerbahçe'nin sınırlarını merak ediyor. Bu takım, Euroleague şampiyonluğunu kazanan bir takımdan daha da güçlü gözüküyor. Elbette sporda kaybetmek de var ancak parmak ısırtıyorlar.

F.Dilber: 4 sene önceki takım ile bugünkü takım arasında ciddi manada gelişim var. 4 yıl önce ilk final-four oynayan Fenerbahçe takımı, bireysellik üzerine kurulmuş, savunma tarafı zayıf, rakip reaksiyonları karşısında kırılgan bir takımdı. Bu yüzden Fenerbahçe 9 oyuncu ile yollarını ayırıp 2’si altyapıdan olmak üzere 9 oyuncu ile kadroyu takviye etti. O takım bugünkü takımın temellerini oluşturdu. 2015-16 sezonundan bu yana 8 oyuncu hala takımda. Fenerbahçe’nin transfere yaklaşımı da takım olgusundan geçiyor. Oyuncunun, ‘iyi oyuncu’ olmasının yanı sıra takım olgusuna en üst noktada katkı vermesi Fenerbahçe’nin transferdeki ana kriterlerinden biri.

BİR KOÇTAN ÇOK DAHA FAZLASI: OBRADOVİC

Obradovic’ten bahsetmemek olmaz. Obradovic size ne hissettiriyor, onun sırrı nedir?

F.Dilber: İlk olarak kendi özelimde söyleyeyim, yaklaşık 25 yıldır basketbol maçlarını takip etmeye çalışıyorum, aktif olarak da 14-15 yıldır da basketbol hakkında yazmaya çalışıyorum. Ben her geçen gün kendimi bu adam sayesinde geliştirdiğimi düşünüyorum. Eskiden kurduğum, savunduğum cümleleri çöpe attırdı veya detaylandırmamı sağladı diyebilirim. Obradovic’te gördüğüm en kritik özellik ‘Güven’. Sahadaki oyuncusuna, yardımcılarına, belki de bu organizasyondaki çalışan tüm insanlara güvenerek bu işi yapıyor.

Zeljko Obradovic’in en özel şampiyonluklarından biri Bologna’daki Final-four’da ev sahibi ve favori Kinder Bologna’yı yenerek şampiyon olmasıdır. Final-Four’dan önce Buck Johnson ile yaşadığı hikaye onun karakterini anlatıyor. Socrates dergisinde Uğur Ozan Sulak’a verdiği röportajda, final-four öncesi parasının ödenmesini isteyen ve idmana çıkmayan Buck Johnson’ı, o pozisyonda ciddi eksik ve sorunları olmasına rağmen final-four öncesi göndermişti. Bu konuyla ilgili “Euroleague Final Four’u öncesi kulüpten para isteyen bir adama nasıl güvenebilirdim” demişti. Birçok kişi özellikle Zeljko Obradovic’in oyunculara verdiği tepkileri ön plana çıkarabiliyor. Bazen dozu gerçekten oyuncuyu kıracak noktaya kadar da gelebiliyor. Kendisi de kabul ediyor. Şu an Fenerbahçe oyuncuları koçun onlara olan tepkisinin gerçekten onları o gün veya sonrasında bir üst seviyeye taşıyacağına inanıyor. Yine Socrates dergisinde Uğur Ozan Sulak röportajında Bogdan Bogdanovic, Koç Zeljko Obradovic’in onlara bağırması ile ilgili şöyle diyor: ‘Amaç belli, provoke etmek. Oyuncunun kırılmamasını sağlamak. Elbette kolay değil ama bir eşik var, orayı geçtikten sonra insan her şeyi daha iyi anlıyor. Obradovic, neden benim kötülüğümü istesin ki? Tek yaptığı; beni hatta tüm takımı kışkırtmaya çalışmak. Bunun da amacı, en kötü durumdayken bile herkesin içindeki pozitif enerjiyi bulabilmesini sağlamak. Oyuncuları her daim hazır tutmak. Euroleague, lig ya da kupa maçı farketmez onun için’


A.M.Hamarat: Obradovic yazarken bile insanın eli titreyebiliyor. Ve bir gün bu topraklardan gidebileceğini düşünmek bile insanı üzüyor. Röportajlarına bakın, Obra şüphesiz bir koçtan çok daha fazlası! Daha çok anlatmak ve uzun süre burada kalması dileğiyle…


ARŞİV