1994 yılının 17 Haziran ve 17 Temmuz tarihleri arasında ABD’de düzenlenen Dünya Kupası birçok ilke de ev sahipliği yaptı. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Rusya ilk kez bu kupada boy gösterdi örneğin. Nijerya, Yunanistan ve Suudi Arabistan ilk kez kupa sahnesinde yer alırken 1938’den sonra Almanya ilk kez birleşik bir takım olarak kupaya katıldı. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen futbolseverlerin dört gözle takip ettikleri, cevabını merakla bekledikleri tek bir soru vardı: Maradona kupaya katılacak mı?
GİRDABIN İÇİNDEKİ YILDIZ
1986 Meksika Dünya Kupasında tek başına sunduğu resitalle futbolseverlerin gönlünde taht kuran 1.65’lik yıldız aynı zamanda kupayı da kaldırmayı başarmıştı. Ancak bugünlerle karşılaştırılamayacak bir dünyada ilk uluslararası yıldızlardan biri olmanın yükü de omuzlarına binmişti. Topla yapabildikleri, saha içindeki pırıltısı saha dışında tam tersine dönüyordu. Rekor bir transfer ücretiyle transfer olduğu Barcelona’da sadece iki sene kalmasının arkasında saha dışındaki uyumsuzluklarının yattığı söyleniyordu. 1984’de transfer olduğu Napoli o güne kadar sıradan bir kulüpken onun gelişiyle 1987’de tarihinin ilk, 1987’de ikinci şampiyonluğunu yaşadı. 1989’da UEFA Kupası’nı kaldırdı. Ancak dedikodular yine alıp başını gitmişti. Napoli’nin ünlü mafya örgütleriyle içli dışlı bir ilişkisi olduğu hatta uyuşturucuyla baş edemediği bir sorun yaşadığı iddia ediliyordu.
İtalya 1990 Dünya Kupasında Almanya’ya finalde kaybettikten sonra kariyeri de baş aşağı gitmeye başladı. 1991’de Napoli’yle çıktığı Bari maçının ardından yapılan testte kanında kokaine rastlandığı açıklandı. FIFA tüm futbol müsabakalarından 15 ay men cezası verdi. Cezasını ülkesi Arjantin’e dönerek orada çekti. Süreç bittikten sonra İspanyol Sevilla takımıyla 26 maç oynasa da tutunamadı ve tekrar ülkesine, Newell’s Old Boy takımına transfer oldu.
SANA İHTİYACIMIZ VAR
İtalya 1990’dan sonra Arjantin milli takımının başına geçen Coco Basile yeni yapılanmaya gidince Maradona efsanesi olduğu formanın dışında buldu kendini. Milli maçları tribünlerden izliyordu. Ancak işler Arjantin için de iyi gitmiyordu. 1994 ABD’de bambaşka bir trajedi yaşayan Kolombiya’ya elemelerde 5-0 yenilince ipler koptu. Eleştirilerin haddi hesabı yoktu. Kupaya gidebilmek için önlerinde Avustralya ile oynayacakları bir eleme maçı vardı. Arjantin efsanesinin, Maradona’nın kapısını çaldı ve ‘sana ihtiyacımız var’ dedi. Maradona geri döndü ve Arjantin, Avustralya’yı geçerek ABD 1994 vizesini aldı. Ancak Maradona şok bir kararla milli takımı bıraktığını açıklamıştı. Üstüne evinin önünde toplanan basın mensuplarının üzerine havalı tüfekle ateş açtı.
Kupaya az bir zaman kala yaşanan bu hadisenin üstü kapatıldı ve Maradona milli takımla beraber ABD’ye gideceğini açıkladı. Kupadaki ilk maçta Yunanistan’ı 4-0’la geçerlerken Maradona’da golünü atınca bütün dünya yeni bir peri masalının yazılacağı beklentisine girdi. Ancak ipler Nijerya ile oynanan ikinci maçın bitiş düdüğüyle beraber koptu. Saha içinde her şey normaldi; Arjantin maçı 2-1 kazandı ancak bitiş düdüğünün ardından alışmadık bir sahne yaşandı. Sahaya giren bir hemşirenin yanında tribünlere gülücükler atan ve el sallayan Maradona tünele doğru ilerliyordu. Beklenen açıklama dört gün sonra geldi. FIFA, Maradona’nın testinde dopingli çıktığını ve tüm futbol maçlarından 15 ay men edildiğini açıkladı. Maradona sonrasında da medyanın ve kamuoyunun merkezinde kalmaya devam etti ancak bir farkla; artık saha içinde değildi. Futbolun bu en büyük efsanesi hikâyesine son noktayı ABD 1994’de koydu.