Futbolda kalıpları yıkan kadın: Lale Orta

Hem futbolda hem de cinsiyet eşitliği konusunda öncü isimlerden biri olan Prof. Dr. Lale Orta ile futbola başladığı Moda’daki Dostlukspor’u, hakemlik yaptığı yıllarda yaşadığı zorlukları ve kadın futbolunun gelişimi için yapılması gerekenleri konuştuk

26 Kasım 2020 - 13:25

Lale Orta, Türkiye’de kadınlar ve futbol denince akla ilk gelen isimlerden. 11 yaşında önce basketbola sonra da futbola merak duymaya başlayan Orta, çocukluk yıllarında sokakta futbol oynadı. Sokaklar dar gelince de ayakları onu sadece kadınlardan oluşan Moda’daki Dostlukspor’a götürdü. Bu takımda kalecilik yapan Orta, futbol kariyerini antrenör ve hakem olarak sürdürdü. Türkiye’nin FIFA kokartlı ilk kadın futbol hakemi olan, Avrupa sahalarında maç yöneten Orta, uzun zamandır akademi alanında çalışma yapıyor. Okan Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nda Spor Yöneticiliği Bölüm Başkanlığı görevini sürdüren Orta kısa zaman önce profesörlük ünvanını aldı. Orta ile futbola başlama hikayesini, Dostlukspor’u, hakemliği ve futbolda değişmesi gereken şeyleri konuştuk.

Futbolda öncü isimlerden birisiniz, aslında ilk olarak basketbolla daha sonra futbolla ilgileniyorsunuz. Sizden dinleyelim mi, nasıl başladı futbola ilginiz?

Hareketli bir çocuk olduğum için ailem beni 11 yaşında spora yönlendirdi. Vefa Kulübü’nde basketbol oynarken, İstanbul Moda’da, Dostlukspor Kız Futbol Takımının olduğunu öğrendim. Önce ailemi ikna etmeye çalıştım çünkü Türkiye’de o dönemlerde futbol, kız çocukları için uygun bir spor dalı olarak görülmüyordu. Fakat ben futbolu çok seviyordum ve sokaklarda futbol oynuyordum. Babamın karşı çıkmasına karşın, kendisini ikna ederek, ablalarımın eşliğinde Dostlukspor Kız Futbol Kulübüne giderek futbol oynamaya başladım.

Sizin için ayrı bir öneme sahip olan Dostlukspor, bundan neredeyse 50 yıl önce kadın futbolunun gelişmesi adına önemli işlere imza atıyor. Ancak o yıllar pek de kolay geçmiyor sanırım.

Dostlukspor, 1973-1978 yılları arasında Türkiye’de kız futbol takımı olmadığı için jübile maçları ve derbi maçları öncesi veya futbol takımlarının sezon açılışlarında erkek takımları ile karşılaşmalar yapan bir takımdı. Rakip bir kadın futbol takımı olmaması nedeniyle genellikle gençler ve eski futbolculardan oluşan takımlarla gösteri maçları yaparak faaliyetlerini sürdürüyordu. Dostlukspor Kız Futbol Takımı, Anadolu’nun her şehrinde maç yaparak kadın futbolunun Türkiye’de tanınmasını, kabul edilmesini ve yayılmasını sağladı. Türkiye’nin ilk kız futbol kulübü olmasının yanı sıra, toplumda örnek davranışlar sergileyerek herkesin ilgi odağı haline gelmeyi başarmıştı.

“MÜCADELE ETMEYİ ÖĞRENDİĞİM YER”

Sizin gelişiminizde nasıl bir yeri vardı?

Dostlukspor Kız Futbol Kulübü benim yetişip büyüdüğüm, dostluğu, arkadaşlığı tanıdığım, her hafta sonumu severek yaşadığım bir yerdi. Bir amaç uğruna mücadele etmeyi öğrendiğimiz ve Anadolu’nun her karışını adım adım dolaşarak kızların nasıl futbol oynadığını kanıtlamaya çalıştığımız bir takımdı. Dostlukspor deyince aklıma emek, mücadele, çaba, azim, umut, beraberlik kavramları geliyor. Bulunduğum noktaya gelmemde payı olan, köklerimin oluştuğu yer Dostlukspor’dur. 

Uzun yıllar bu kulüpte kalecilik ve kaptanlık yaptınız. Ondan sonra da antrenör olmak için kursa başvurdunuz. Onun da tuhaf bir hikayesi var. İki arkadaş aranızda yazı tura atıyorsunuz sanırım.

1985 yılıydı. Türkiye’de kadın futbol liginin kurulması için Türkiye Futbol Federasyonu Araştırma, Planlama Eğitim Dairesi (APED) ile birlikte toplantı yapıyorduk. APED Başkanı Yılmaz Yücetürk, açılacak futbol antrenörlüğü kursuna bir kadın antrenör adayı alalım dedi. İki kişi aday olduk. Kura atıldı ve ben kazandım. Kursu başarıyla bitirerek Türkiye’nin ilk kadın futbol antrenörü olma onuruna eriştim.

Hakemliğe geçişiniz nasıl oldu?

O dönemin yönetmeliklerine göre antrenörlük diplomasını alabilmek için “üç maçta hakem, beş maçta da yardımcı hakem” olarak görev yapmam gerekiyordu. Antrenörlük diplomamı alabilmek için hakemliğe başladım. Sekiz maç için başladığım serüven, FIFA hakemi olarak bırakana kadar tam 20 yıl sürdü…

“CAM TAVANLA KARŞILAŞTIM”

Oyunculuk, antrenörlük ve hakemlik. Hangisi sizin için daha önemli ve eğlenceli oldu?

Bence en keyifli ve eğlenceli olan futbol oynadığım zamanlardı. Tüm bunları önem sırasına  koymadım çünkü yaptığım her şey benim için önemlidir.

Erkeklerin egemen olduğu bu alanda bir kadın olarak ne tür zorluklar yaşadınız?

Hakemliğimin her döneminde bir cam tavanla karşılaştım. Beni değerlendirebilen, ayrımcılık yapmadan destek veren yöneticilerimizin az olması, en büyük engellerden biriydi. Kadın olduğum için benimle maça gitmeyi istemeyen erkek hakemler oldu. Sporun içinde büyük mücadeleler sonucu yer alan ve birçok ilklere ve başarılara imza atan biri olarak, geldiğim noktaya varmam hiç kolay olmadı. Tüm yaşamımı spora adadım; yüksek lisans, doktora eğitimi, futbol antrenörlüğü ve teknik direktörlük diplomaları, uzun hakemlik tecrübesi, Uluslararası Olimpiyat Komitesinin spora hizmetlerimden dolayı bana layık gördüğü Avrupa Kıtası Büyük Ödülü ve yönettiğim UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi Final maçı... Bütün bunlara rağmen karşımda yer alanları yanımda görseydim çok daha fazla şey yapabilirdim diye düşünüyorum.

“FIRSAT EŞİTLİĞİ YARATILMALI”

Sizin futbola adım attığınız yılların üzerinden uzun zaman geçti. O günden bugüne neler değişti?

Futbol evrensel bir oyun. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna gittiğinizde futbol oyunu, çocuklardan başlayarak hemen herkesi kendi sihrinin içine alır. Yaşadığımız en büyük zorluk dünyadan ve gelişmelerden çok uzakta bulunanların futbolu erkek sporu olarak görmesiydi. Bu da ne yazık ki ülkemizde kadın futbolunun önündeki en büyük engeldi. Türkiye’de 2005 yılında üniversiteler arasında düzenlenen salon futbol maçlarının başlaması ve her yıl düzenli şekilde devam etmesi, kadın futbolunun gelişimine olumlu yönde katkı verdi. 2006 yılında ilköğretimde yıldızlar kategorisi kız futbol maçlarının başlaması, 2007 yılında hem ilköğretim hem de liseler arası kız futbol maçlarının düzenlenmesi, kadın futbolunun gelişiminin hızlanmasını ve genç kızların futbola olan ilgilerinin artmasını sağladı.

Birçok olumlu gelişmeden bahsettiniz. Peki değişmesi gereken şeyler neler?

Kadın futbolunun gelişimi ve felsefesinin tüm Türkiye’de tanınması ve anlaşılması daha çok sağlanmalı. Her şeyde olması gerektiği gibi, futbolda da cinsiyet açısından fırsat eşitliği yaratılmalı. Kadınların futbolun içinde daha aktif olarak bulunması sağlanmalı ve daha çok sayıda katılımları gerçekleştirilmeli. Toplum içinde kadınların futbola ilgileri artırılarak gelecekteki oyuncu, seyirci ve futbolcu tabanı oluşturmalı. Futbolda sevgi, dostluk ve barış duygularının pekiştirilmesi ve fair play anlayışıyla insani ilişkilerin güçlenmesi için, Türkiye’de kadın futbolunun sosyal ve kültürel katkısından yararlanılmalı bence.


ARŞİV