Cep telefonlarının henüz hayatlara girmediği, bilgisayarların Commodore 64 ile yavaş yavaş evlerin kapılarını çalmaya başladığı zamanlarda ismini duyurmaya başlamıştı İtalyan kayakçı Alberto Tomba. İsminin okunuşundaki evrensel kolaylığın da ününde etkili olduğunu söyledi bir röportajında. Ülkesindeki lakabı da bir kelime oyunu gibiydi: Tomba la bomba (Bomba Tomba.) Ama tüm dünyada tanınırlığı tabii ki sadece ismiyle alakalı değildi. O, 3 olimpiyat ve 2 dünya şampiyonluğu kazanmış efsane bir sporcuydu.
19 Aralık 1966'da İtalya Bologna'da doğan Tomba, varlık bir ailenin iki çocuğundan küçüğüydü. Zengin bir tekstilci olan babası, üniversite yıllarından beri kayak düşkünüydü. Çocuklarını da bu spora çok küçük yaşlardan itibaren yönlendirmeye başladı. Babası onu, daha 4-5 yaşlarındayken, kardeşiyle birlikte hafta sonlarında Apenin dağları eteklerindeki Sestona'ya kayak yapmaya götürmeye başladı. Oğlundaki kayak yeteneğini ve hevesini fark eden baba, küçük Alberto'yu 7 yaşındayken, 1956 Kış Olimpiyat Oyunları'nın da yapıldığı Cortina kasabasında kayak kursuna yolladı.
Yeteneği fark edilen Tomba, 17 yaşındayken İtalyan Milli Takımı'nın yedek kadrosuna seçilerek İsveç'e yarışmaya gitti. Ama asıl patlamasını 1 yıl sonra ABD'de yapılan gençler şampiyonasında yaptı. Bu şampiyonada 4. olmayı başaran Tomba hem milli takımın a kadrosuna terfi aldı hem de kayak stiliyle uluslararası medyanın ilgisini çekti. Özellikle o yıllarda kayak sporunda yeni kullanılmaya başlayan esnek, flama kapılarındaki tekniği büyük ilgi gördü. Aslında kalın ve heybetli fiziği bu spor için daha ilk adımda olumsuz bir durumdu. Çünkü kayakta geleneksel olarak sporculardan daha hafif, minyon olmaları beklenirdi ama Tomba bu tarifin tam tersiydi. Tomba bu olumsuz durumu yeni kullanılmaya başlayan flama kapılarındaki üstün tekniği ve yeteneği ile avantaja çeviriyor iniş yarışlarında rüzgâr gibi esiyordu.
19 YAŞINDA ZİRVEDE
Tomba 19 yaşında Avrupa Şampiyonu olunca artık önü açılmıştı. Bir yıl sonra Kasım 1987'de İtalya'nın Sestriere şehrinde düzenlenen Dünya Kupasında, önce slalomu kazandı. İki gün sonra vatandaşlarının büyük desteğiyle, ünlü İsveçli kayakçı Ingemer Stenmark'ı saniyenin yüzde dokuzu farkla geçerek, büyük slalomu kazandı. Müthiş bir sezonu geride bırakmış ve gözünü artık Kanada'nın Calgary şehrinde düzenlenecek 1988 Kış Olimpiyat Oyunlarına çevirmişti. Burada da slalom ve süper büyük slalomda altın madalya kazanınca daha 22 yaşında Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu unvanını kazanmış oldu.
Başarılı bir sporcuydu, yakışıklıydı ve zengin bir ailenin çocuğuydu. Magazin basınının ilgisini çekmesi uzun sürmedi. Babasıyla Ferrari üzerine girdiği iddialar, hızlı aşk hayatı gazetelerin sayfalarını süslüyordu. 1990'da Fransa'da yapılan Dünya Kupası'nda süper büyük slalomda kaza geçirip köprücük kemiğini kırdı. Kazadan sonra annesinin ısrarıyla, çok hızlı iniş yapılmasından dolayı tehlikeli olan bu dalda yarışmayı bıraktığını açıkladı.
1992 Albertville Kış Olimpiyatları'nda büyük slalomda altın, slalomda ise gümüş madalya kazanmayı başardı. 1998'de aktif spor hayatını sonlandırdığını açıkladığında dünya şampiyonalarında 50 birincilik, olimpiyatlarda ise 3 altın 2 gümüş madalya kazanmıştı. Emeklilik hayatında rüzgâr sörfüne merak sardı. Çok sayıda ülkeyi gezerek sivil toplum kuruluşları için destek aradı, kayak sporunun gelişmesi için çalıştı. İtalya'da gelmiş geçmiş en iyi ve en tanınmış kayakçı olarak popüler kimliğiyle çeşitli filmlerde de rol aldı.