Olimpiyat meşalesinin ardında kalanlar 1: Havuzda kan aktı

1956 Melbourne’de Macaristan ve Sovyetler Birliği arasında oynanan su topu maçı, Olimpiyat tarihinin unutulmazları arasında. Doğu Avrupa’daki özgürlük mücadelesinde karşı karşıya gelen iki ülkenin, dünyanın öteki ucunda oynadığı maç, sportif bir şölenden çok dökülen kanla hatırlanıyor.

17 Aralık 2021 - 11:20

Tarih ve bağlam, bir spor müsabakasına bambaşka alt metinler ekleyebiliyor. 1956’daki karşılaşma, bunun en iyi örneklerinden biri.

Macaristan’ın resmi olarak Sovyet kontrolü altına girmesinden yedi yıl sonra, iki taraf arasında yapılan herhangi bir karşılaşmanın sıradan bir spor olayından öteye geçmesi doğaldı. Özellikle de su topunda. Son dört olimpiyatın üçünde altın madalyayı alan Londra’da da ikinci olan Macaristan, bu sporun süper gücüydü. Öte yandan Sovyetler dört yıl önceki buluşmada ancak yedinci olabilmiş ve bu utancı bir daha yaşamamak adına su topu takımını Macaristan’a göndererek oradaki yenilikçi ve başarılı antrenman metotlarıyla milli takımı geliştirmeyi hedeflemişlerdi.

Macaristan’ın sıkı bir Sovyet kontrolünde yönetildiği ekim ayında, Budapeşte’deki öğrenciler bir protesto düzenledi. Melbourne’deki açılış törenine tam bir ay kala, 22 Ekim’de yaklaşık 200 bin kişi sokaklara çıktı. Polis, kalabalığı dağıtmak adına ateş açtı ve böylelikle şiddet ülkenin dört bir yanına yayıldı. Sonraki gün Nagy’in başbakanlığa geri getirilmesine karar verilse bile protestolar uzun süre devam edecekti.

VARŞOVA PAKTI’NDAN AYRILMA KARARI

Macar atletler ise bu sırada Budapeşte’nin dışındaki bir kampta silah seslerini duyuyor, geleceğin neler getireceğini merak ediyorlardı. 30 Ekim’de Nagy kafilenin Avustralya’ya gideceğini açıklarken sporcuların orada özgür Macaristan’ı temsil edeceğini belirtiyordu. Yine de Macaristan, eğer özgürlüğünü Sovyetlerden korumak istiyorsa diğer devletlerden destek almayı sürdürmeliydi. Tam da Nagy’in olimpiyat haberini verdiği gün; Britanya, Fransa ve İsrail’in Mısır’ı işgaliyle dünya gözünü Süveyş Krizine çevirdi. Nagy ise iddiasında ısrarcıydı ve 1 Kasım’da atletler Yugoslavya’dan üç haftalık yolculuklarına başlarken o, Macaristan’ın Varşova Paktı’ndan ayrılacağını, böylece ülkesinin özgürlük yolunda bir adım daha atacağını duyurdu. Olimpiyat kafilesinin duyduğu kadarıyla, devrim başarılıydı.

Olimpiyatların başlamasına günler kala Macar kafilesi hem Sovyetlerin antrenman metotlarını kopyalamaması hem de gergin atmosferden uzak kalmak adına Macaristan dışında kamp yapıyordu. Takımda İngilizce bilenler gazetelerden tercüme yapıyordu ancak bu durumun takımın gerilmesine neden oluyor. Çıkan haberlere göre Sovyetler Birliği ülkeyi işgal etmiş, direniş çökertilmiş ve 3000’den fazla Macar öldürülmüştü. 

6 ÜLKE KATILMADI

İki gün sonraki açılış töreni sırasında ise Sovyet güçleri Nagy’i tutuklamış, gizlice mahkemeye çıkarmış ve ihanetten suçlu bularak asmıştı. İspanya, İsviçre ve Hollanda olimpiyatı Sovyetlerin işgalinden dolayı boykot ederken Mısır, Lübnan ve Irak da Süveyş Krizi yüzünden Avustralya’ya gelmemişti.
Melbourne’de ilk üç karşılaşmadan galip ayrılan Macar Sutopu takımının dördüncü rakibi Sovyetler Birliği idi. 

“YAŞA MACARİSTAN”

Macar Ervin Zador, maçın bitimine iki dakika kala Valentin Prokopov’u savunmakla görevliydi. Takım arkadaşlarına O’nu tutabileceğini söyledi. “O’na kendisinin, annesinin ve artık aklıma ne gelirse hepsinin beceriksiz ezikler olduğunu; maçın bittiğini ve aptal bir kaybeden olduğunu söyleyecektim” söyleyecekti ama söyleyemedi… Prokopov, 50’lerde ülkesinin en iyisi olsa da her zaman o maçta yaptığı bir hareketle hatırlanacaktı. Zador’un dikkati havuzun diğer ucunda düdük çalan hakemdeyken Prokopov bir anda yükseldi ve Macar oyuncunun yüzüne şiddetli bir yumruk indirdi. “Döndüğümde havadaki kolunu görmüştüm” diyor Zador. “Kolun yüzüme yaklaştığını gördüm, bir çatırtı duydum ve ardından sadece yıldızları gördüğümü hatırlıyorum. İnanmazsınız ama musluktan kan akıyor gibiydi.”

Zador, yarılan yanağından kan akarken havuzdan çıkarıldı. Tribünler ise havuzdan birkaç metre uzakta, bariyerlerin üzerinden atlayarak Sovyetlerin yüzünü yarmaya geliyordu. Polisin müdahalesiyle taraftarlardan uzaklaştırılan Sovyetler “Yaşa Macaristan!” sloganlarını dinlerken hakem de maçı bitirdiğini belirten düdüğünü çaldı. Ve bu karşılaşma tarihe “Melbourne kan gölü” olarak geçti.

Quentin Tarantino ve Lucy Liu’nun yapımcılığını üstlendiği 2006 tarihli Freedom’s Fury belgeselinde bu tarihi an işlenmektedir…


ARŞİV