Sporun kendi doğal akışı içinde yaşanan bazı ‘o an’lar insanlık tarihine geçecek kadar önemli olabilir. Fotoğraf makinesinin sabitlediği bir duruş, bir gülüş ya da televizyon ekranlarından insanların kolektif zihnine akan bir yarış sonu... 1988 Seul Olimpiyat Oyunları 100 metre erkekler finalinin son sahnesi de o anlardan biridir. Finiş çizgisini geçerken sağ elini ve işaret parmağını yukarı kaldıran Ben Johnson 9.79’la sadece o günkü rekorları alt üst etmekle kalmıyor, geride bıraktığı ve uzun zamandır rekabet halinde olduğu rakibi Carl Lewis’e de sol omzunun üstünden bakıyordu. Ancak o an, iki sporcunun, iki insanın kazanma duygusuyla harmanladığı rekabette son sahne değildi.
KEKEME VE SISKA BİR ÇOCUK
1961’de Jamaika’da dünyaya gelen Ben Johnson, annesini 11 yaşındayken çalışmak için Kanada’ya yolcu eder. Küçük Johnson için 4 yıl sürecek anne hasretinin kendisine bıraktığı miras ise kekemeliktir. 4 yıl sonunda annesinin yanına Kanada’ya giden Johnson için sorunlar burada da tam çözülmez. Kekemelik ve sıskalığının yanında Kanada’da siyahi bir genç olmak da uğradığı akran zorbalıklarının boyutunu arttırır. Çözümü spora başlamakta bulur ve atletizme başlar. Aynı yıllarda ABD’de orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açan Carl Lewis, istikrarlı bir şekilde okumakta ve spor yapmaktadır. Pistlerdeki yeteneği tartışmasızdır ve antrenörleri büyük bir sporcu olacağına kesin gözüyle bakmaktadır. Daha ilk yarışlardan itibaren gelen başarılar özgüvenini yükseltir; hatta menajerine göre spor dünyasının Michael Jackson’ı olacaktır. İkilinin birbirlerine rakip oldukları ilk yarış 1980’de koşulur. Yetenekli Lewis ilk sırada, Johnson ise 6. sırada yarışı bitirir.
LEWIS SAHNEDE
1984 Los Angeles Olimpiyatları ikilinin rekabetlerinin en büyük sahnede izlenmesine vesile olur. Carl Lewis oyunlardan 100 metre finali de dahil olmak üzere 4 altınla ayrılır. Johnson ise üçüncü olmuştur. Time’ın kapağına kadar çıkan Carl Lewis yine de kazandığı başarının maddi değerini alamadığını düşünür. Büyük markaların hiçbiri sponsoru olmaz, bazı yarışlarda kendi ülkesinin vatandaşları tarafından yuhalanır. Gerekçe bazı haberlerde çıkan cinsel tercihi ile ilgili spekülasyonlardır. Bu konuda hiçbir zaman konuşmasa da kazanma ve başarma odaklı yapısı cüretkâr adımlar atmasına neden olur. Spor dünyasının Michael Jackson’ı olma fikrini fiiliyata bile geçirir, şarkı söyler, klip çeker, oyunculuk dersleri alır.
Sahne 1988 Seul Olimpiyatları’na doğru kayarken Ben Johnson da önemli kararlar almıştır. Geçmeyi bir türlü başaramadığı rakibini alt etmek için farklı yollar denemeye karar verir. Antrenöre Charlie Francis ve yıllar sonra doping ve uyuşturucudan tutuklanacak olan Dr. Jamie Astaphan, eskinin sıska çocuğu Ben Johnson’a steroid yüklemeye başlarlar. Dışarıdan vücuda enjekte edilen bu maddeyle birlikte Johnson yürüyen bir kas kütlesine dönüşmeye başlamıştır.
‘HİÇ BENİM OLMAMIŞTI Kİ...’
Steroidler farkını kısa sürede göstermeye başlar. 1988 Seul öncesinde, 1987’de önce Sevilla sonra da Roma’da Ben Johnson ezeli rakibini geçmeyi başarmıştır. Cinsel tercih spekülasyonları yüzünden istediği sponsorlukları alamayan Lewis’e bir de burada fark atar ve olimpiyat öncesinde bir spor giyim firmasıyla yaptığı anlaşmadan 2.3 milyon dolar kazanır. 1988 Seul öncesinde rekabet doruk noktasına ulaşmıştır. İki sporcuyu da sevenler ve sevmeyenler olduğu gibi rekabet hikayesine yatırım yapan medya da mutludur. Her yerde onların hikayeleri vardır.
24 Eylül 1988’de önce silah patlar ve yarış başlar. Yarış bittiğinde eli havada 9.79 gibi inanılmaz bir rekorun sahibi olan kas kütlesi Ben Johnson dünyanın hafızasına kazınır. Dünya yaklaşık 60 saat bu muazzam başarıyı konuşur; Johnson yaklaşık 60 saat kazanmanın keyfini sürer. Numunelerden Ben Johnson’ın dopingli olduğu ortaya çıkar. Dünya yeni haberle çalkalanır, insanlar canlı yayında aldatılmıştır. Kendisinden madalyayı almaya gelen yetkiliye Johnson, “Zaten hiç benim olmamış-
tı ki” der. Tüm mal varlığını neredeyse kaybeder, yarışı kazandığında Kanada kahramanlığına çıkarılan ismi dönüşte ‘pis Jamaikalı’ya döner. Annesinin yokluğunda peydah olan kekemeliği annesiyle çözdüğü gibi Seul’den sonra da annesinin evine yerleşir.
Hakkı yenen ve ikinci olan Carl Lewis yarış sonrası örnek ve dürüst olmakla ilgili önemli mesajlar verse de 2003 yılında, Seul öncesi ABD takımında yapılan testlerde dopingli çıktığı ve aslında yarışmalardan men edilmesi gerektiği ortaya çıktı.