SUMO: Kökenleri milattan önce Çin’de oynanan bir yarışmaya dayanan Sumo güreşi, Japonca “kendini savunmak” anlamına gelir. Sporun ana karakteri de zaten bu kelime anlamı üzerine inşa edilmiştir. Dohyo adı verilen kare bir platformdaki daire şeklindeki dövüş alanında iki sumo güreşçisi, rakibi daire dışına atmaya ya da dengesini bozarak ayaklarını yerden kesmeye çalışır. Sumo son 50 yılda dünyaya açılıp evrenselleşmesi dışında neredeyse tarih boyunca Japonya’da yapılan bir spor. Bu durum sumonun gelenekler ve neredeyse dini bir ayini andıran ritüellerle bezeli yapısının da gerekçesidir. Zaten sporcuların karşılaşma öncesi ve sonrasında gerçekleştirdikleri çoğu ritüel Japon Şinto dininin inanışlarına dayanır; maç öncesi yere serpilen tuz Şinto inanışına göre kötü ruhları uzak tutmak içindir. Ayrıca sumo güreşçileri arasında katı bir kıdem düzeni vardır; sıralamaları galibiyet ve mağlubiyet sayıları belirler. En yüksek kademeye ulaşan sporcuya yokozuna denir ve bu sporcular bir daha sıralama
düşmemek için emekli olmayı tercih ederler.
SU TOPU: Su topu 1800’lü yıllarda İngiltere’de oynanmaya başlamıştır. İngilizcede bu spora “water polo” denmesinin nedeni de bu ilk dönemlerde sporun at sırtında oynanan poloya benzetilmesidir. İlk dönemlerinde çok daha fazla şiddet barındıran su topunda yıllar içinde kurallar netleşmiş ve şiddet dozajı düşmüştür. Ancak günümüzde de bu spor yüzme yetenekleri kadar güce dayalıdır. 7 kişilik iki takımın havuzda topu rakip kaleye atmaları üzerine kurulu bu spor yedişer dakikalık dört çeyrekten oluşur. Beraberlik halinde üçer dakikalık uzatma devrelerine geçilir. Hücum yapan takımın kaleye şut çekmesi için 35 saniyesi vardır. Bu süre zarfında atak gerçekleşmezse hücum sırası karşı takıma geçer. Havuzun dışında, sahanın iki yanında bulunan iki hakemin görevi ise su üstündekiler olduğu kadar su altında yapılan faulleri de tespit etmeye çalışmaktır.