İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılı 6 Ekim’de kutlanacak. İstanbul’un kurtuluşu, bu yıl 100. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in ilanına giden süreçte dönüm noktalarından biri. Kadim şehir, Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanılarak 13 Kasım 1918’de İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan gemilerinin Boğaz’a girmesiyle 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgal dönemine tanıklık etti. Yaklaşık beş yıl süren işgal boyunca büyük acılar, yokluklar çekildi. Bu beş yıllık süreç sadece şehrin duvarlarına, meydanlarına, insanların hafızalarına değil edebiyatına, sinemasına da kazındı. İBB Kültür Yayınları etiketiyle çıkarılan Nazif Özcan’ın hazırladığı “100. Yılında İstanbul’un Kurtuluşu” kitabı İstanbul’un 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgalini, şehri işgale götüren süreci ve yansımalarını anlatıyor.
18 uzman ismin kaleminden farklı boyutlarıyla ele alınan süreç Osmanlı Sarayı’nın politik entrikalarından, istihbarat savaşlarına, ihanet öykülerinden kadınların mücadelesine, işgalin basın ve edebiyattaki yansımasından meydanlarda yaşananlara kadar pek çok tarihi gerçeği de belgeleriyle ortaya koyuyor. İstanbul’un kurtuluşunu farklı yönleriyle ele alan ve döneme ait görsellere de yer verilen eserde işgal dönemi İstanbul’u beş ana başlıkta ele alınıyor.
“Tarihte İstanbul’un Kurtuluşu”, “Siyasette İstanbul’un Kurtuluşu”, “Sosyolojik Açıdan İstanbul’un Kurtuluşu, “Basında ve Belgelerde İstanbul’un Kurtuluşu” ve “Sinema ve Edebiyatta İstanbul’un Kurtuluşu” başlıklarının ele alındığı kitapta İstanbul’un kurtuluşunun Cumhuriyet’in ilanına etkisi, İstanbul’un kurtuluşu ve Atatürk, İstanbul’un işgali ve kurtuluşunda kadınlar, karikatürlerde İstanbul’un kurtuluşu gibi 17 bölüm yer alıyor. İstanbul’un kurtuluş hikâyesini alanının uzman isimlerin kaleminden, farklı ve çarpıcı boyutlarıyla ele alan kitaptan Sevgi Uçan Çubukçu tarafından kaleme alınan İstanbul’un İşgali ve Kurtuluşu’nda kadınlar yeni bir kamusal öznenin doğuşu başlıklı bölümden kısa alıntılar paylaşıyoruz.
İŞGALDE VE KURTULUŞTA KADINLAR
“I. Dünya Savaşı, Balkan Savaşları ve Mondros Mütarekesi sonrasında 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgaliyle başlayan ve İstanbul’un işgaliyle devam eden süreçte, en sert tepkileri veren toplumsal grup kadınlar oldu.”
“İstanbul işgali sürecinde ortaya konan bu etkili kadın kamusallığını hazırlayıcı koşulların elbette Osmanlı'nın II. Meşrutiyet döneminde yaşanan gelişmelerle sıkı bir bağı var. Şeriatla yönetilen Osmanlı toplumunda kadınların ataerkilliğe karşı ortaya koyduğu feminist mücadele, Kurtuluş Savaşı sürecinde kadınların kamusal bir özne olarak yer almasını sağlayan zemini oluşturdu. Bu bağlamda, tarihsel süreklilik ve engellemelerin bıraktığı mirası göz ardı etmeden, İstanbul'un işgalden kurtuluşu için mücadeleye kadınların “katılımının”, kamusal alanın genişlemesine sunduğu katkıyı da görmemizi sağlar.”
KADIN TÜCCARLAR PAZARI
(…)
“Bütün savaşlarda olduğu gibi Osmanlı kadınları içinde paradoksal olarak cepheye giden erkek yerine ticaret, tekstil atölyeleri, fabrikalar gibi o güne kadar erkeklerin olan istihdam alanlarına girmenin yolu açılmıştı. Zafer Toprak bu durumu şöyle ifade eder: ‘İstanbul'da Galata Rıhtımı arkasında, Mudanya gibi çevre ilçelerden mal getirip satan ve kadın ticaret erbabından oluşan bir Kadın Tüccarlar Pazarı açılmıştı. Ticarete atılacak kadınlara gerekli temel bilgiyi vermek üzere Ticaret Mekteb-i Alisi tarafından İnas Darülfünunu bünyesinde bir şube açılmıştı. Şubeye kısa bir sürede yüzün üzerinde başvuru olmuştu. Gösterilen rağbet üzerine mektep ikinci bir şube açmıştı.’
Savaş nedeniyle derinleşen yoksulluğa çözüm üretmek üzere Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyyesi kurularak, Üsküdar, Beyoğlu vb. ilçelerde fabrikalar, atölyeler açılması ile binlerce kadın istihdam edilmişti. Yolların temizliğinde kadınların çalıştırılması, kadınlardan işçi taburu kurulması vb. çeşitli girişimler, bu dönemde kadınların istihdam alanında kamusallığını artıran girişimler olmuştu.”
KAHRAMANLAŞTIRILAN KADININ ÖTESİNDE
“Edebiyat, sinema ve anı kitaplarında hikâyeleştirilen ve kahramanlaştırılan kadın, daha çok savaşan erkeğe, sırtında ya da kağnıda cephane ve yiyecek taşıyan kadındır. Oysa feminist tarihin bize anlattığı, kurtuluş mücadelesine katılan kadınların rolleri, çok daha katmanlı ve çoğul olduğudur. Örneğin kadınlar, İstanbul işgalini protesto eden ve buna karşı mücadele edeceklerini deklare ettikleri telgrafları hem uluslararası ortamlara hem de İstanbul Hükümeti'ne sürekli olarak göndererek kamuoyu yaratmış, mücadele ruhunu büyütmüştü. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti'nin protesto telgrafları çekmesinde, kurtuluş mücadelesinin sürdürülmesinde en önemli araçlarından biri oldu.
Kadınlar Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerin İstanbul temsilcilerine işgaller nedeniyle çektikleri telgraflarla, yaşanan şiddeti ve hak gasplarını protesto etmişlerdir. İşgal dönemi üzerine yazılan bütün kaynaklarda, telgraf çekme yönteminin, özellikle uluslararası ortamda kamuoyu yaratılmasında etkili bir araç olarak en çok kadın protestocular tarafından kullanıldığı vurgulanır.”
KADIKÖYLÜ KADINLARDAN İŞGALE TEPKİ
“Dünya Savaşı'ndan henüz çıkmış İstanbul yıkık, İstanbullu yorgun, yoksul ve yokluk içinde olduğu için işgale karşı tepki verme refleksleri de zayıftı. Ancak kaynaklar İstanbullu kadınların işgale karşı örgütlü tepki gösteren toplumsal kesimlerin başında geldiğini gösteriyor. Halkın büyük bir kesimi, teslim olan İstanbul Hükümeti ile ABD Başkanı Wilson'un I. Dünya Savaşı'nın sonlarında yayımladığı beyannamenin 12. maddesine dayanarak, Osmanlı Devleti toprakları dâhilinde, Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerin Türklerde kalacağı prensibine uyulmasını bekliyordu. Buna göre İstanbul'da Wilson Prensipleri Cemiyeti kurulması planlanıyordu. Bu gelişmelerin tartışıldığı Mebuslar Meclisi'nde “Yenik düştük, istediklerini yaparlar!” tezleriyle teslim olma eğilimlerine karşı büyük tepki veren Kadıköylü kadınlar, gazetelerde bir deklarasyon yayımlayarak “Milli haklarımızı ve ismetimizi muhafaza edecek hükümet ve erkek yoksa, biz varız," deyip bu duruma karşı çıktılar.”
İŞGALE KARŞI TOPLANTI VE MİTİNGLER
“İstanbul’un işgal tehlikesine karşı ilk örgütlü toplantı olan Milli Kongre, 29 Kasım 1918’de Talim ve Terbiye Derneği’nde yapılır. 52 parti ve derneğin katıldığı Kongre’ye 13 kadın örgütünün katıldığı bilinmektedir.”
“Osmanlı kadınlarının II. Meşrutiyet döneminden itibaren edindikleri deneyimler, işgale karşı direnişleri koordine etmelerinde etkili oldu. Devam eden, sönümlenen ya da yeni kurulan dernekler yoluyla kadınlar, savaş koşullarında bakım hizmetlerinde, sağlıkta, eğitimde, cephede ve hemen her alanda aktif ve önemli bir güç oluşturdular. Örneğin Kadınları Çalıştırma Cemiyeti, ¹8 Biçki Dikiş Yurdu Hanımları, Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyeti İslamiyyesi gibi dernekler, kamu yararına çalışmak üzere kadınlara iş bulmak amacıyla kuruldu ve böylelikle işgal yıllarında çok sayıda kadın istihdam alanına kazandırıldı.”
“İstanbul’da işgale karşı dört büyük miting yapıldı. Fatih ve Üsküdar mitinglerinden sonra 22 Mayıs’ta Kadıköy’de miting düzenlendi. Bu mitingde de Înas Darülfünun öğrencisi Münevver Saime Hanım'la Halide Edib konuştu, Münevver Saime Hanım, ‘Az söylemek, çok iş yapmak zamanı gelmiştir. Biz yalnız ağlıyoruz, ağlamakla kazanılacak, hıçkırıklarımızı işitecek bir kalp yoktur. Teşkilata nihayette fiiliyata başlamak lazımdır.’ Münevver Saime Hanım’ın halkı mücadeleye çağıran bu sözleri kışkırtıcı bulundu, İtilaf Devletleri tarafından miting sonrasında tutuklanmak istendi, bunun üzerine Münevver Saime Hanım Anadolu'ya kaçarak, cephede mücadelesini çavuş olarak sürdürdü.”