40 Kadın 40 Hayat

İBB Yayınları aracılığıyla okuyucuyla buluşan “Kadın Özel Arşivlerinde 40 Kadın 40 Hayat” kitabı, Türkiye tarihine damga vuran 40 kadının hayatından kesitler sunuyor

10 Mart 2023 - 12:23

Resmi tarih kitaplarında pek yer verilmeyen fakat tarihsel rolü önemli olan 40 kadının hayatı Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları iş birliğiyle hazırlanarak “Kadın Özel Arşivlerinde 40 Kadın 40 Hayat” isimli kitapla okurlarla buluştu.

Kadın kültürel belleği açısından oldukça önemli olan 504 sayfalık kitapta Pertevniyal Valide Sultan’dan Fatma Aliye Hanım’a, Halide Edip’e, Sabiha Sertel’e, Necile Tevfik’e, Behice Boran’a, Adalet Ağaoğlu’na, Muazzez İlmiye Çığ’a, Şirin Tekeli’ye 40 kadının özel arşivi üzerinden yaşam öyküleri ele alınıyor. 

Kitabın sunuş yazısını kaleme alan Prof. Dr. Tûba Karatepe arşivlerde kadınların biyografileri söz konusu olduğunda araştırmacıların daha çok uğraşması gerektiğini hatırlatarak kitaba dair şunları söylüyor: “Bu kitap, İstanbul’da çeşitli kurumlar bünyesinde bulunana kadın özel arşivlerinin izini sürerek, bilinen biyografilere yeni bilgiler de ekleyerek konunun uzmanlarınca özenle hazırlandı.” 

Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Bilim Ve Sanat Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi, İBB Atatürk Kitaplığı, , Salt Araştırma, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) gibi kurumlarda yer alan arşivlerden yararlanılarak hazırlanan kitapta yer alan kadınların yaşamından kısa bölümler hazırladık.

ŞAİR NİGÂR HANIM 

Nigâr Hanım, Tanzimat sonrası modern Türk edebiyatında kadın kimliğiyle öne çıkan ilk kadın şair ve yazardır.  1862’de İstanbul’da doğdu. “Macar” lakabıyla tanınan Osman Paşa’nın kızıydı. Eğitimine beş yaşında Beyoğlu’ndaki evlerine yakın bir mahalle mektebinde başladı. Ancak annesinin teşvikiyle, haftada iki kez gittiği bu okulu ve hocasını sevmedi. Üç yıl sonra yedi yaşına geldiğinde Kadıköy’deki Madam Garos’un yatılı kız mektebine yazdırıldı. Batı normlarına uygun bir eğitim veren bu okulda Fransızca, piyano, resim, dikiş, kanava gibi dersler veriliyordu. Ancak bu okulda üç yıl okuyabildi. Çarşaf giyme yaşı geldiği için eve alındı ve eğitimine özel derslerle devam etti.

Yazı hayatına muharirliğini de yaptığı Hanımlara Mahsus Gazete’de başladı. Mürrüvvet, Ma’lumat, Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, Utarid, Şehbal, Pul gibi dergilere şiir ve yazılarıyla katkıda bulundu.

İlk kitabı olan Efsûs yayımlanan ilk kitabıdır. Yayımlandığı zaman bunun bir kadının elinden çıktığına inanılmamış, sonra Nigâr bint-i Osman isminin takma bir isim olmadığı anlaşılınca kitabın rağbeti artmış, bazı eklemelerle ikinci baskısı yapılmıştır.

SABİHA SERTEL

Sabiha Sertel, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye modernleşmesinin çeşitli dönemlerine tanıklık etmekle kalmayan aynı zamanda özne olarak yer alan öncü bir kadın gazeteciydi. 

Sosyal ve ekonomik problemleri konu edinen dergiye çok sayıda yazılar yazdı. Yazdığı yazı nedeniyle mahkemeye sevk edildi. Düşünceleri nedeniyle yargı önüne çıkan ilk kadın gazeteci oldu. 1924 yılında Cumhuriyet gazetesine yazdığı yazı nedeniyle “hükümeti eleştirmek ve sınıflar arasına nifak sokmak “ suçlamasıyla mahkeme önüne çıktığında savunmasını kendi yaptı ve şunlar söyledi: “Ben sosyal konuları inceleyen bir yazarım. Toplumda gördüğüm düzensizlikleri, adaletsizlikleri incelemek de benim ödevimdir. İşçilerin sendikalarda, yoksul halkın toplum teşkilatları içinde korunması en büyük adalettir… Ben Cumhuriyet rejimini tenkit etmiyorum. Cumhuriyet rejimi içinde sosyal adalet istiyorum… Bu suçsa bunu kabul ediyorum”

HASENE ILGAZ

Hasene Ilgaz, öğretmenlik,  milletvekilliği, Şehremini Halkevi Başkanlığı, gazetecilik gibi pek çok görev yaptı ama kendisini “Cumhuriyet hükümetinin 21 sicil numaralı öğretmeni” olarak tanımladı.   1902’de İstanbul’da doğan Hasene Ilgaz,  İstanbul’un işgal yıllarında büyüdü ve okudu. Ilgaz o günlere dair duygularını şöyle anlatıyor: “Kulaklarımız duymaya başladığı ve biz kelimelerin, cümlelerin manasını kavramaya başladığımız günden beri harp hep vardı. Barışı bir masal ortamı olarak düşlerdik.”

İstanbul Kız Öğretmen Okulu’nu bitirdikten hemen sonra evlendirilen Hasene Ilgaz Cumhuriyet’in ilanının ardından öğretmen olarak göreve çağrıldı. Fatih, Topkapı ve Kocamustafaşa’da toplam 20 yıl görev yaptı. 1943 yılında Hatay milletvekili seçildi, 1946’da Çorum’dan milletvekili oldu. Pek çok yasanın kabul edilmesine katkıda bulundu, İstanbul’da Anadolu’dan gelen kız öğrenciler için yurt açtırdı, Darülacezenin, İstanbul Kapalıçarşı’nın ve yanan tarihi binaların onarılmasını sağladı. Okulsuz semtlere okul yapılmasını sağladı. 

LÂİKA KARABEY

Türk Sanat Musikisi ve tambur sanatkârı Laika Karabey, Kadıköy Yoğurtçu Çayırı’nda açılan Şark Musiki Cemiyeti’nde eğitim aldı.  Bu cemiyette Tanburi Hikmet Bey’den ders alan Lâika Hanım, 19 Kasım 1920’de Moda’daki Apollon Tiyatrosu’nda  hocası ile aynı sahneyi paylaştığında 12 yaşındaydı. Yoğurtçu Çayırı’nda Mühürdar’a nakledilen cemiyetin faaliyetlerini sürdürmesi için uğraşlar veren Lâika Hanım bu süreci şöyle anlatıyor: “Paşadan (Süreyya Paşa) sonra müessese yine bocaladı. Onu yaşatan değerli zevatı da kaybettik. Ben cemiyete o kadar bağlı idim ki kapanmaması için elimden geleni yapmak istiyordum. Son iki üç sene müesseseyi tek başıma idare ettim diyebilirim. Nihayet birkaç samimi musiki severin gözyaşları arasında cemiyeti kapattık, eşyalarını Halkevine devrettik. “

CAHİDE AKSEL TAMER

1915’te gemi inşaiye mühendisi Ahmet Saim Bey ve Mukaddes Hanım’ın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. 1928’de Kadıköy Kız Ortaokulu’nu bitirdikten sonra bir yıl Erenköy Kız Lisesi’ne devam etti. Lise öğrenimini yarıda bırakıp 16 yaşındayken evlendi. Kısa süre sonra boşanıp annesinin evine döndü. Liseyi dışardan bitirdi. 1938’de mimarlık öğrenimine başladı. 1943’te yüksek mimar diplomasını aldı. Ayasofya’da bulunan İstanbul Rölöve Bürosu’nda göreve başladı. Burada Hadi Tamer’le tanıştı. 1946 yılında evlendiler.

Boğaziçi'nin en eski yalısı Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı onarımı, Yedikule Hisarı restorasyonu, Sultan Selim Medresesi restorasyonu, Topkapı Sarayı restorasyonu gibi projelerde çalışan Tamer’in kültür varlıklarının onarılması ve korunması anlayışının bir başka boyutu “yaşatarak korunma” ilkesiydi. Somut kültür varlıklarının, niteliği bozulmayacak türden işlevler verilerek daha iyi korunacağına inanıyordu. 

 

ARŞİV