75 yaşında hukuk fakültesini bitirdi

“Yetmişinde bile zeytin dikeceksin mesela” der Nazım Hikmet. Namık Ekşioğlu da 75 yaşında hukuk fakültesini bitirdi. Öyle illa avukatlık yapmak için değil dünyaya bir iz bırakmak için…

27 Haziran 2019 - 09:04

Namık Ekşioğlu Hukuk Fakültesi’ne ilk adımını 1962 yılında attı. İki dersten kalınca kaydı silindi. Sonra askerlik, evlilik, çocuk iş derken hukuk fakültesi içinde ukde kaldı. 2011 yılında öğrenci affından yararlanıp okula dönen Namık Ekşioğlu 75 yaşında mezun oldu. 1974 yılından beri Kadıköy’de yaşayan Ekşioğlu ile Suadiye’deki evinde 50 yıllık okul serüvenini konuştuk.

  • Üniversiteye ilk ne zaman başladınız? Hangi yılda girdiniz?

1962 ilk giriş. Ayrılış 1964. O zaman sınıf geçme sistemi olduğu için iki dersten başarısız oldum ve belgelendim. O zaman iki sene kalırsanız kaydınız siliniyordu.

  • Hangi derslerden başarısız oldunuz?

Medeni Hukuk ve Roma Hukuku.

  • Roma Hukuku zor bir dersti galiba?

Türkan Rado o zaman Türkiye’nin en kazık hocasıydı. Dolayısıyla kaydımız silindi. Sonra askere gitmemek için yeni açılan sekreterlik okuluna girdim. Hem çalıştım hem okudum.  Ondan sonra askerlik, evlilik ve iş hayatı…

  • Ne iş yapmaya başladınız?

İlk otomotiv sektöründe başladım. Aşağı yukarı 20 sene orada çalıştım. 20 sene de Arçelik’in nakliyesini yapan bir firmanın müdürlüğünü yaptım. 1992’de emekli oldum. Sonra da boş kalınca ve öğrenci affı çıkınca onu değerlendirmek amacıyla okula kayıt yaptırdım.

  • Ondan önce de öğrenci affı çıkmıştı ama…

Çıktı. Ha pardon unuttum 87’de müracaat ettim. Hatta iki dersten birini verdim. Ama çocuklar küçüktü. İş hayatı zordu, baktım ikisi birarada yürümeyecek. İkisine birden devam etseydim çocukların hakkına tecavüz edecektim. Orada noktaladık. 2011’de bir cesaretle girdik. Bizi de teşvik ettiler.

YAZ KIŞ HER GÜN AMFİDE

  • Kim teşvik etti?

Öğrenci affı çıkınca büyük sansasyon oldu. 700 kişi öğrenci kalemine müracaat etmiş. “Acaba yapabilir miyiz” diye çıkan notları aldık baktık. O zaman ceza ve idari hukuk çok kazık bir dersti, “ceza ve idareyi veren okulu bitirir” derlerdi. Ben cezanın notlarını aldım şöyle bir baktım. Hoşuma gitti. Yapabilirim düşüncesi hâkim oldu. Ondan sonra öğrenci kaleminde “Şimdi ders geçme sistemi var, sınıf geçme sistemi yok, yani girin yaparsınız” falan deyip bizi gazladılar. Benim bir de kadim bir dostum var. Bostancı’da oturuyor. Beraberce karar verdik ve kaydımızı yaptırdık.  Yaptırdık ama iş ondan sonra başladı. Bir sene her gün ama her gün sabah sekizde okulun amfisindeyiz. Kar, kış hava ne olursa olsun. Her sabah bizden önce gelen yoktu. O sene öyle devam ettik.  

  • Amfide sizi gören öğrenciler ne yapıyorlardı? Kantine gidiyor muydunuz?

İlk gördüklerinde yadırgadılar. “Bu adamların burada ne işi var” der gibi bakıyorlardı.  Sonra arkadaş olduk. Bize karşı saygı ve hayranlık duyan çocuklar oldu. Bir sürü arkadaşa örnek olduk. Çok takdir edenler oldu.

Kantine gidiyorduk. Genç arkadaşlarımız oldu. Hala görüşüyoruz mesela. Ben onların Namık amcasıyım. Bir tanesi var “Namık amca siz olmasaydınız ben okulu bırakmıştım. Siz bana örnek oldunuz. Sizden cesaret aldım” diyor. İyi bir iş yaptığımızı düşünüyorum. İnsan bitirdikten sonra farkına varıyor. Ben bu kadar olacağını hiç düşünmemiştim.

  • 50 yıl sonra öğrencilik nasıldı?

Kolay bir iş değildi. Çok ağır bir okul. İlk sene devam ettik sene sonu geldi, yaşlı grubu olarak üç arkadaşız. Devamlı dersle ilgili konuşuyoruz. Okuyoruz ama “anlat” dediğimizde aklımıza hiç bir şey gelmiyor. “Bu iş bana göre değil” diye bırakmaya karar verdim. İlk sınava girdim ve “bırakıyorum” dedim. Daha sonra düşündüm, taşındım dedim ki “sen okula git sadece dersi dinle.” Gerçekten de öyle oldu. Dersi dinledim, ara sıra çalıştım. O sene 7 dersin 5 tanesini verdim, derken bitirebildik. Mayıs ayında da Baro’dan ruhsatımı aldım.

  • En çok hangi derslerde zorlandınız?

Valla ayrım yapmak çok zor. Ben en zor denen dersleri bile ilk girişte hatta kitabım olmadan bitirdim. Mesela İnsan Hakları dersi. Kitabı iki bin sayfa. Kitabım yok, sadece derste dinledim ve ufak tefek notlarla ilk girişte verdim. Eşya Hukuku dersi gene en zor derslerden biri, onu da ilk girişte verdim.

Okuduğum kitabın haddi hesabı yok. Ben diyeyim yüz bin sayfa siz deyin yüz elli bin sayfa. Tek bir seferde okuyarak işi bitiremiyorsunuz. Birçok defa okumanız lazım. Yorum yapmanız lazım. Matematik kafası olmayan bu işi çözemez. Bende de işin kötü tarafı matematik tarafı zayıftır. Edebiyat mezunuyum. O boşluğu çok okuyarak dikkat ederek doldurdum. Bir de teknik bilmek kazandırıyor. Sınavda neler çıkabileceğini tahmin edebilmek önemliydi.

Diyorum size iki bin sayfalık kitabım yok, notum yok, okulun en çok korkulan dersi. Hoca Mehmet Semih Gemalmaz. Yanında dört tane asistan kucaklarında kitaplarla geliyor. Gözün korkuyor “ulan biz nereye geldik” diyorsun. Öğrencinin biraz öngörüsü kuvvetliyse neticeyi lehine çevirebiliyor. Ben de öyle yaptım.

  • Diğer arkadaşlarınız bitirdi mi?

Bitiremedi. Borçlar hukuku dersini veremiyor. Ben ikinci seferde verdim.

“KENDİMLE GURUR DUYUYORUM”

  • Dört seneyi 7 yılda bitirdiniz yani?

Evet. Son iki sene sağlık sorunlarım oldu. Ameliyatlar oldum.  Hatta bırakmayı bile düşündüm ama bırakmadım. Bitti ve onun mutluluğunu yaşıyorum. Zaten benim amacım okulu bitirip para kazanmak falan değil. İlk başladığım seneyle son bitirdiğim sene arasında geçen zamanda düşünceme şu hâkim oldu: “Eğer bir gün ben bu okulu bitirirsem o heykelin önünde aynı yerde aynı şekilde o cübbeyi giyerek resim çektireceğim” dedim. Ve o resmi çektirdim. Odama astım. Diplomanın yanına koydum. Ona baktığım zaman kendimle gurur duyuyorum. İnsan bir şeyi başarmanın zevkini daha iyi yaşıyor. O güzel bir duydu.

  • Peki aileniz nasıl karşıladı? Çocuklarınız baba sen ne yapıyorsun demedi mi?

Ben oğlumla beraber yaşıyorum. Kızım Çınarcık’ta. Tam aksine. Sen yaparsın sen başarırsın dediler. Beni teşvik edici mahiyette konuştular. Hiç kimse yapamazsın demedi. Önemli olan bu dünyadan boş gitmemek. İnsanlara güzel örnek olabilirsek onun mutluluğunu yaşarız.

“İZ BIRAKMIŞ OLARAK GİDECEĞİM”

  • Staj yaptınız bu arada, o nasıl geçti?

6 ay Anadolu Adliyesi’ne gittim. Mahkemelerin hepsini dolaştım.

Orada sizi görüp şaşıranlar, hâkim, savcı sananlar oldu mu?

Tabii tabi. İlk gittiğim gün savcılıktan başlıyoruz. Kalemdeki müdire hanım sizi savcı ile tanıştırayım dedi. Gittik odasına kapı açık, müdire hanım gidip söyledi. Savcı eğildi “bu kişi mi” der gibilerden baktı. İçeri girdim benim dedim. “Yapma yav” dedi. Hangi üniversite diye sordu. İstanbul Üniversitesi dedim. “Tebrik ederim sizi” dedi. Genç bir hâkime vardı, duruşmasına girdim şaşırmıştı.

  • Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?

Bırakmış değilim. En son noktaya kadar sağlığım elverdikçe bu işi yapma kararındayım. Arkadaşım iş teklif etti. Neden yapmayayım?! Hukuki konularda kimin bir isteği olursa onu yapma kararındayım. Daha çok yeniyiz. Bir ay oldu daha bitireli. Bu iş çevre işi. Paradan da önemlisi bu dünyadan bir iz bırakmış olarak gideceğim.

“GURUR DUYDUM”

Namık Ekşioğlu’nın kızı Halay Ekşioğlu Salti, babasının hukuk fakültesinde tekrar başlamasını ve mezuniyetini şöyle anlatıyor: “Babam kafasına koyduğunu yapan bir insan. Ben ona çok güvendim yapabileceğini biliyordum. Sadece sağlık problemlerinden dolayı endişelendim. Neticesinde de istediğimiz gibi oldu. Çok mutluyum tabiî ki. Böyle bir babanın evladı olduğum için çok büyük bir gurur duydum. Baro belgesini alırken çok büyük alkış aldı. Çok duygulandık.”


ARŞİV