Acıbadem'in şen kasabı

30 yıl önce çırak olarak kapısından girdiği dükkânın sahibi olan kasap Murat Göçeroğlu, büyük bir özveri ile yaptığı mesleğini ve hayat hikâyesini anlattı

04 Ağustos 2016 - 16:17
Erhan DEMİRTAŞ
Kadıköy, son 40 yıldır büyük bir değişim ve gelişim gösteriyor. Bunu, o döneme ait fotoğraflarla, bugünün fotoğraflarını karşılaştırıp anlamak mümkün. Ama bu dönüşüm sokakları, caddeleri, apartmanları da değiştiriyor. Aslında hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Eski komşularınızın yerini yeniler alıyor. Eskiden alışveriş yaptığınız mahalle esnafının yerine AVM’ler açılıyor ve onlar da değişiyor. Ama değişmeyen bazı şeyler de oluyor. Bunun en güzel örneği Acıbadem Dörtyol’daki “Metin Kasap”.

30 YILLIK HİKÂYE
30 yıl önce şu anki yerinde açılan Metin Kasap, mahallenin en eski esnaflarından. Hatta mahalledeki iki kasaptan biri. Dükkânın ismi Metin Kasap ama sahibi Murat Göçeroğlu. Mesleğine tutku ile bağlı olan Göçeroğlu’nun ise ilginç bir hikâyesi var.
30 yıldır 20 metrekarelik bir dükkânda çocukluğunu ve gençlik yıllarını geçiren Göçeroğlu, aslen Kırıkkaleli. 12 yaşında ailesi ile birlikte İstanbul’a gelen Murat Usta, okula devam etmemiş. Aile büyükleri ise onun berber dükkânı ya da bir elektrikçide çırak olarak çalışmasını istemiş. Ama Murat Usta bunların hiçbirini istememiş. Neden başka bir meslek yapmak istemediğini ise şöyle anlatıyor: “Aklımızda bir meslek yoktu. Memlekette babamın kasap bir arkadaşı vardı. Yaz tatillerinde onun yanında çıraklık yapardım. İstanbul’a geldiğimde de bir iş yapacaksam mutlaka kasap olmalıyım dedim.”
Bir kasabın yanında çırak olarak çalışmaya başlayıncaya kadar bir süre oto tamircisinde çalışmış. Ama sonunda şans yüzüne gülmüş Göçeroğlu’nun. O günleri hüzünle karışık bir gülümse eşliğinde anlatan Göçeroğlu, hikâyenin devamını şöyle anlatıyor: “Hiç unutmam. 1987 yılıydı. Hatta yılbaşına bir hafta vardı. Bir gün buradan geçiyorum bir de ne göreyim? Dükkânın camında ‘Metin Kasap yakında hizmetinizde’ yazılı bir afiş asılı. O an ‘Bu defa işimi buldum. Mutlaka burada çırak olarak çalışmalıyım’ dedim. Hemen karşı dükkânda elektrikçilik yapan dayımın yanına gittim, durumu anlattım. ‘Tamam, hallederiz’ dedi ama aradan bir ay geçti ses seda yok. Bu defa küçük dayımın yanına gittim. Elimden tuttuğu gibi beni Metin ustamın yanına götürdü. Usta ‘çalışır mısın’ diye sordu ben de göğüs kafesimi doldurduğum nefesin gücü ile ‘elbette çalışırım’ dedim. O zaman ‘gel başla’ dedi. Montumu askıya astım bismillah deyip işe koyuldum. Aralıksız 30 yıldır da her sabah bu dükkânın kapısını açıp, akşam da kepenklerini kapatıyorum.”

USTASINI UNUTMADI
Günler, aylar ve yıllar geçtikten sonra Murat Göçeroğlu da çırak olarak girdiği dükkânda önce kalfa oldu sonra da usta. Ama kötü şeyler de olur maalesef. Asıl adı Mehdi olan ama mahallelinin “Metin kolay söyleniyor. Senin adın bundan sonra Metin olsun” dediği Metin Saban kalp krizi geçirir ve 68 yaşında emekli olur. Metin Usta uzun yıllar çalıştığı dükkânı ise oğlu gibi sevdiği Murat Göçeroğlu’na bırakır. Ustasına vefa göstermek için dükkânın ismini değiştirmez Murat Usta. Hatta ustasını o kadar çok sever ki çocuğunun adını “Metin” koyar. “Anadolu kültüründe vefa unutulmaz” diyen Murat Usta, usta çırak ilişkisinin eskide kaldığını söylüyor ve ekliyor: “Benim babam çok serttir. Babamla yaşayamadığım şeyleri ustam ile yaşadım. Ama şimdilerde böyle bir usta çırak ilişkisi yok. Aslında usta sadece işi öğreten kişi değildir. Eğer kadir kıymet bilen bir usta ise size çok şey öğretebilir. Benim de şansım varmış ki karşıma Metin Saban gibi birini çıkardı.”

“ANAHTARINI BIRAKANLAR VAR”
Son birkaç yıldır televizyon ekranlarında dönem dizileri moda. Bol nostaljili bu dizilerde ise eski mahalle kültürü ve mahallelinin küçük esnafla olan sıcak, samimi ilişkisi anlatılıyor. Ama bunları görmek için dizileri izlemeye gerek yok. Kadıköy’ün bazı mahallerinde hala böyle ilişkiler yaşanıyor. Metin Usta ile sohbet edip çaylarımızı yudumladığımız bir saat içinde, bir müzik öğrencisi öğretmenine bırakılması için klarnetini, yaşlı bir teyze de torunun teslim alması için evin anahtarını dükkâna emanet etti. “Ben bu işi bu yüzden seviyorum” diyen Göçeroğlu, insanlarla sohbet etmekten, onlarla dertleşmekten oldukça keyif alıyor. Günün her saatinde ise demli çayı hazır.
 “İŞİMİ SEVİYORUM”
Metin Kasap’ın Maltepe’den de müşterisi var Sarıyer’den de. “Oralarda kasap yok mu?” soruma ise aldığım cevap şöyle oluyor: “Bence ne iş yaptığın önemli değil. Asıl önemli olan şey; işini severek ve isteyerek yapmak. Ben de işimi seviyorum, işime önem veriyorum. Gece saat 03.00, 04.00 hiç fark etmez. Kalkar mezbahaları gezerim. Etin en tazesini, sağlıksını bulmak için. Bu konuda alçakgönüllü olmama gerek yok. İşimi iyi yaptığım için sadece Kadıköy’den değil, İstanbul’un her yerinden müşterim var.” Murat Ustanın bu cevabından sonra bir müşteri araya girerek şunları söylüyor: “Hakikaten doğru. Ben Burhaniye’deki kasaba hediye olarak buradan et götürüyorum”, hepimiz birden gülüyoruz.

YEMEK TARİFİ DE VERİYOR
Uzun yıllar boyunca belirli bir dükkândan alışveriş yapanlar, esnafın müşteriyi yakından tanıdığını bilir. Tıpkı Murat Göçeroğlu gibi. Murat Usta müşterilerini o kadar iyi tanıyor ki, dükkâna giren müşteri ağzını açmadan siparişi hazırlamaya başlıyor. Ama eskiye de özlem duyduğunu söylüyor Murat Usta. “20 yıl önce bir müşteri dükkâna girer, yahni, köfte ya da pirzola yapacağım derdi. Ustam da ona göre et hazırlardı. Şimdi müşteri geliyor ‘yağsız kıyma istiyorum’ diyor. Yapacağı yemeyi söylemiyor. Çünkü yemek kültürü kalmadı, herkes hızlı olsun diye hazır yemekleri tercih ediyor” diyen Murat Usta’nın favori yemeği ise güveç. Canınız çekti değil mi? Öyleyse ustanın tarifini dikkate alıyoruz: “Güvecin altına kuyruk yağı koyacaksınız, onun üstüne de kemiksiz kuzu eti. Ondan sonra da mantar, yeşilbiber, sarımsak. Az ama öz. Güvecin tadı böyle çıkar. Bol etli sebzesiz.”

ARŞİV