Adanın İnsanları

Meri Çevik Simyonidis tarafından kaleme alınan Adanın İnsanları, kitabı Türk’ü, Ermeni’si, Rum’u ile bir zamanlar çok kültürlülüğün beşiği olan Adalar’ı yaşayanların tanıklıklarıyla anlatıyor

31 Mayıs 2024 - 12:09

İstanbullu bir Rum olan yazar Meri Çevik Simyonidis tarafından kaleme alınan Adanın İnsanları, okurla buluştu. Adalardan Rumların henüz evlerini terk etmek zorunda kalmadığı zamanları anlatan kitap İnkılâp Kitabevi etiketiyle çıktı. Adalar Metropoliti Sayın Dimitrios'un sunumu ve Ekrem İmamoğlu ile yapılan bir röportajla başlayan kitapta yaşamının büyük bir kısmını Adalar’da geçirmiş insanların söyleşileri yer alıyor.

İstanbul’un incileri Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da Türk, Ermeni, Rum halkının çok kültürlü yaşamını anlatan kitap ada geleneklerini, söyleşilerle yeniden anımsatıyor. Adanın İnsanları kitabı ada otları, yemekleri, tatlıları ile ilgili bilgi ve tariflerle adanın güncel yemek kültürünün yanı sıra adanın lezzet tarihine de ışık tutuyor.

Öğretmen Vasiliki Ksida’dan emekli büyükelçi Yalım Eralp’e; Doktor Akilas Milas’tan, Büyükada’nın en eski sakinlerinden ev hanımı Madam Eleni Burgazlı' ya, Hebeliada’nın tarihi eczacısı Andonaki’nin kızı Keti Proku'ya ve Burgazadalı tiyatrocu, yazar Bercuhi Berberyan'a kadar ve daha birçok Adalı ile söyleşiler yapan Meri Çevik Simyonidis kitabın önsözünde şunları paylaştı: “Röportaj, sohbet ve görüşmeler, adalarda uzun yıllar boyunca yaşamış, tarihine şahit olmuş, adaları tanıyan, ada hayatını ve adalı olmanın ne olduğunu çok iyi bilen “Adanın İnsanları” ile yapılmıştır”

Okuyucuyu geçmişten bugüne Adalar keşfine çıkaran kitaptan bazı bölümleri paylaşıyoruz.

ÇOK KÜLTÜRLÜ ADA

 “Büyükada’da bütün esnaf Rumdu. Ekmek fırını Yamazaki’bindi. Büyükada fırını Niko Mundis’indi. Fırın o zamanlar şimdiki Dolçi’nin olduğu yerdeydi. Bakkalımız Barba Thoma idi. Başka bir bakkal Grigoris Usulcuoğlu’ydu. Maden tarafındaydı dükkânı. Balıkçı olarak Bekiaris ve Mavilas vardı. Adanın kasabı Barba Kapetanakis idi. Sokrat ve Vasil Poridis kardeşler adanın demircileriydi. Nikos Nikolaidis adanın mimarıydı. Yaptığı binalar adanın en güzel binaları olarak anılırlar hâlâ. Barba Yorgo Yapitzioğlu adanın manavıydı. Manolis İpiros kunduracımızdı. Ayrıca Yorgos Valsamis ve Pavlos Kunodiomatis de kunduracılardı adada.”  Vasiliki Ksida

ADADA YAŞAM

“Eskiden anlatılana göre adada evlerin kapıları açık olurdu. Gelen geçene hangi vakit olursa olsun buyur edebilecek durumda olurlardı. Halbuki şimdi evimize girmeye korkuyoruz nerdeyse kışın. Kışın ama daha memnunum açıkçası. Çünkü kışın her zaman ormana girmek şehirli bir insan için mümkün olmuyor, ama orası gerçekten hem zihnen hem bedenen çok faydalı. Eski nesil mesela adada yaşayanların yaş ortalaması 90 oluyor. Hayatlarını idame ettirebiliyorlar. Şimdi yeni moda ile yürümeyi unutmuş durumdayız. ” Derya Tolgay

“BURADA ÖLMEK İSTERİM”

 “Hiçbir yerde yaşamak istemezdim adanın dışında. 64 öncesi burada yaşayan arkadaşlarımın da şu an bizimle burada olmasını çok isterdim. Çok kaliteli, güzel bir yer. Tabiatı ile, kültürü ve insanları ile Türkiye’nin en güzel yerlerinden biriydi benim için Büyükada. En önemli şeydir Büyükada. Burada doğdum ve burada ölmek isterim.” Koço Katakuzinos

“Kimsin, nesin gibi soruların sorulmadığı, hepimizin birbirini aynı gördüğü, sorunlarımızın olmadığı güzel bir ortamdı. Herkes herkesin bayramını bilir saygı gösterirdi… Kutlardık hep beraber. Bir Madam Poliksen’imiz vardı mesela, komşumuz hiç unutmam. Bizde her gün bir azizin bayramı var, Aya Dimitri, Aya Lefteri, Panağias… İyi güzel de, böyle bayramlarda bizim evlerde iş olmaz, temizlik olmaz, çalışılmazdı. “Bu durumda biz nasıl ekmek kazanacağız?” deyip yarı şaka yarı ciddi durumu espriye alır gülerdik. Bütün bu güzel hayat 6-7 Eylül olaylarıyla maalesef değişti. Her yer yandı, yağmalandı…” Madam Julliet Kamburyan

“VAPURDA HERKESİN YERİ BELLİYDİ”

“İnsanlığı ve arkadaşlığı özlüyorum. Nezaketi… Vapurda bile herkesin yeri belliydi. Kimse kimsenin yerine oturmazdı, böyle bir şey vardı. Zaten şimdi vapur zevki yok. Ben hep dışarıda otururum. Sadece şimşek ve yıldırım olduğunda içeri girerim. Başka türlü hep dışarıda otururum. Kar da yağsa…”  Munir Hamamcıoğlu

“Babamın babası, yani dedem de Heybeliada’lıdır ve onun da bakkal dükkânı vardı. Bakkal Andon olarak tanınırdı Heybeli’de. Refah Şehitleri Caddesi’nde, babamın dükkânından biraz daha yukarıda idi bakkal dükkânı. Aslen ama Şebinkarahisar yani Pontus, Karadenizlidir babamın dedeleri. Annem de Heybeliada’lıydı. Fransız Lisesi’nde tahsil görmüş akıllı bir genç kızdı annem ve babamla nişanlanır nişanlanmaz babam askere gitmiş, annem de dükkânın kasasına oturmuştu. Annemin babası adanın sakisiydi. Yani su satardı..”  Savva Kersenoğlu

ADALI OLMAK

“Adalı olmak her zaman tedbirli, dikkatli, her şeye hazırlıklı olmanı gerektiyordu. Adada yaşamanın belirli kuralları vardı. Komşuna saygılı olmak… Saat 2 ile 5 arası herkes istirahat eder, o yüzden gürültü yapılmazdı. Saat 12’den sonra gürültü yapılmazdı. Arkadaşlar, dostlar çıkar, ama ormana gider orada eğlenirlerdi. İnsanları rahatsız etmemek için mahallede ses yapmazlardı.” Keti Prokou

“Dükkânı 1952 yılında açtık. İlk dükkân Kınalıada’daki Bahar’dır. Bizden önce Kınalıda’da pastane yoktu. Biz bu adayı canlandırdık. Daha sonra küçük bir pastane daha açıldı. Bu pastaneyi açmak kocam Koço’nun fikriydi. O pastane ustasıydı ve en büyük hayali Kınalıada’da bir pastane açmaktı. Kocam daha önceleri meşhur Gloria Pastanesi, Le bon, Markiz, Belediye Gazinosu gibi o zamanın iyi dükkânlarında ustabaşı olarak çalışmıştı. Gloria’da çalıştığı dönemdeki Gloria Pastanesi Şişli’deydi. Şekerden yaptığı pasta herkesin dikkatini dükkânın vitrinine çekiyordu. Bu Şişli Camisi’nin maketiydi ve şekerdendi, ama çok ustalıkla yapılmıştı. Herkesi hayran bırakıyordu.”  Madam İoanna Thomaidis


ARŞİV