Simge KANSU
“Çevrimiçi Aile” adlı etkinlik 7 Şubat Cuma günü Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Çocuk Gelişimi Uzmanı Gülin Kayalı, Dijital Pazarlama Uzmanı Merve Başcumalı ve Öğretim Görevlisi Ahu Alparslan etkinliğe konuşmacı olarak katıldı. Etkinlikte hem sokaktaki zorbalığa hem de siber zorbalığa da değinildi.
İstanbul’da olmadığı için etkinliğe Skype yoluyla bağlanan Çocuk Gelişimi Uzmanı Gülin Kayalı, çocukların gelişim süreci hakkında bilgi verdi. Kayalı, “Bizler çocuklarımıza birey olma kavramını çok geç aşılıyoruz. Çocukların zekâ konusunda problemleri yok fakat sorumluluk alma noktasında problemleri var. Çocuklarımızın hayatta dirençli olabilmeleri için onlara küçük yaşlarda görevler vermeye başlamalıyız.” ifadelerini kullandı.
“ÖZEL HAYATIMIZI KISITLIYOR”
İnternetin faydası olduğu kadar zararlarının da olduğunu söyleyen Dijital Pazarlama Uzmanı ve çocuk kitapları yazarı Merve Başcumalı konuşmasında şunları aktardı; “UNICEF’in 30 ülkede yaptığı ankete göre gençlerin üçte birinden fazlası çevrimiçi zorbalığa maruz kalıyor, bu çok ciddi bir rakam. Artık 2 yaşında çocuğun elinde bile vakit geçirsin diye teknolojik bir alet var. Çocuğumuz çevrimiçiyken bizler neye evet dediğimizin bilincinde olmalıyız. Çocuklarımıza çevrimiçi hayatın aslında özel hayatımızı nasıl kısıtladığını anlatmaya çalışmalıyız.” dedi.
SOKAKTA ZORBALIK
Makine Mühendisliği mezunu Serim Berke Yarar ve Antropoloji yüksek lisans mezunu Seben Ayşe Dayı, engelli bireylerin yaşadığı zorbalıkları anlattılar. Seben Ayşe Dayı; “Türkiye’de şu an Doğu Anadolu nüfusunun tamamı kadar engelli birey var ve bu insanlar hayatlarının her anında zorbalığa maruz kalıyor. Size verebileceğim en basit örneklerde biri şu an Türkiye’de 2,5 milyon çocuk sadece engelli oldukları için okula alınmıyor. Bu eğitim ayağındaki bir zorbalıktır. Aslında zorbalığı ortaya çıkaran şey bizlerin korkuları ve çekinceleridir. İnternette maruz kaldığımız bir takım zorbalıklarda var. Biri benim durumuma çok üzüldüğünü ve bana her ay para yardımı yapmak istediğini yazmıştı. Oysaki ben meslek sahibi ve akademik kariyeri olan bir bireyim” dedi ve söze Serim Berke Yarar devam etti. Yarar, “Sokakta yürürken bize sürekli ‘ne ki bu’ manasıyla bakış atıyorlar. Ebeveynlerden ziyade çocuklar merak ederek, yargılamadan bakıyorlar. Ama ebeveynler ‘aman çocuğum yaklaşma’ tavırlarıyla yaklaşıyor. Yemek yerken bir anda bakıyoruz hesabımız ödenmiş. Bu da bir zorbalıktır. İnternetten para göndermek amacıyla iletişime geçmekle bu aynı şeydir. Biz kendimizle barışık insanlarız, artık bunlara gülüp geçiyoruz” şeklinde konuştu.
“YASAMIZDA AÇIKLAR VAR”
İletişim ve Dijital Medya üzerine vakıf üniversitelerinde ders veren Ahu Alparslan ise dijital ortamda yaşanan zorbalıklardan bahsetti. Alparslan, “Siber zorbalık ile ilgili maalesef yasamızda açıklar var. Paylaşımlarımıza çok dikkat etmeliyiz” dedi ve siber zorbalığı 4 başlığa ayırdı: Yazılı ve sözlü zorbalık, dışlama, görsel zorbalık, sanal kimlik gaspı. Ahu Alparslan; “Artık çok farklı bir dünya var. Sosyal medyadaki takipçi sayısını popülerliğin bir göstergesi olarak algılıyoruz. Instagram’da 1000 takipçinin üzerine çıktığınız zaman reklam alabiliyorsunuz. Yani popülerlikten de fazla olan kısmı insanların para kazanıyor olması.” ifadelerini kullandı.