Kadıköy’de akıl ve zekâ üzerine yayınlar, oyunlar ve organizasyonlar düzenleyen Türk Beyin Takımı Kaptanı Ferhat Çalapkulu ile çalışmalarını konuştuk.
1972 yılında Rize’de doğan ve uzun yıllardır Kadıköy’de akıl ve zekâ üzerine yayınlar, oyunlar ve organizasyonlar düzenleyen bir merak adamı. İnsanları akıla ve zekâya yönlendirmeye çalışan bir mühendis, Türk Beyin Takımı Kaptanı Ferhat Çalapkulu ile yaptıkları, gördükleri ve bildikleri üzerine bir sohbet edelim diye yola çıktık. 1 hafta önce doğan ikizleri Mehmet ve Deniz’in telaşı arasında, hep birlikte aklın yolundan birlikte geçtik…
-Sizin hikâyeniz nasıl başladı?
Çocukluğumdan beri karmaşık matematiğe değil eğlenceli matematiğe meraklıydım. O merak beni buraya taşıdı, küçükken zeka oyunları yarışmasını öğrenip katıldım. Takıma giremedim, yarışmada altıncı oldum ama merakım devam etti. Bu alanda Türkiye’de birkaç yüz insan varmış, onlarla tanıştım. Oralarda bir sürü kocaman adam birlikte yarışıp soru çözdüm. Çok eğlenceliydi ve tesadüflerle bu noktalara geldik. Biraz da cesaret ettik arkadaşlarla birlikte, Kadıköy’de ilk ofisi açtık, Bahariye Caddesi’nde halen de Kadıköy’deyiz.
-Kadıköy’ü tercih etmenizin nedeni nedir?
Denize yakın olabildiğim için Kadıköy ve Moda’yı hep sevdim. Öte yandan yaşayanların kültür seviyesi, komşuluk ilişkilerinin güçlü olması da diğer etkenler oldu.
-Dünya Puzzle Federasyonu’nun (WPF) Türkiye temsilcisisiniz, bu yapıdan bahsedebilir misiniz?
Dünya Zekâ Oyunları Federasyonu (WPF), Hollanda merkezli bir organizasyon. Türkiye ilk yılından beri üyesi. Nevzat Erkmen daha önce temsilciliği yürütüyordu, 6 yıl önce devretti bize, kendisi emekli oldu. Biz ilk yılından beri Türk Beyin Takımı’nın içerisinde yer alan insanlardık. Dünya şampiyonalarına katılıyorduk. Yaptığımız Türkiye’de zekâ oyunlarıyla ilgili çalışmaları, daha ilerilere götürmeye çalışmak. WPF, 1999 yılında kurulmuştu, ilk şampiyonayı 1992’de yaptı. Federasyon yaklaşık 21 yıldır yarışmalar düzenliyor. Ayrıca dünyanın 43 ülkesinde üyelikleri bulunuyor. Akıl Oyunları şirketimiz federasyonun resmi temsilcisi, ayrıca bizim yayıncılık yaptığımız ve yarışmalar düzenlediğimiz yer.
-Federasyon temsilcisi olarak yaptığınız nedir?
Federasyon temsilcisi olarak biz Türkiye’de Türk Beyin Takımı’nı seçiyoruz. Bu takım dünya şampiyonasında ülkemizi temsil ediyor. 1 gün süren zekâ oyunları yarışması yapılıyor. Türk BeyinTakımı yarışmada dereceye giren ilk 4 kişiden oluşuyor. Herkes başvurabildiği bir yarışma, ön koşulu yok. Yarışma takvimini çeşitli gazetelerde, kendi dergilerimizde ve internette duyuruyoruz.
-Akıl Oyunları ne yapıyor?
Akıl Oyunları’nın ilk kuruluş amacı Türkiye’de bir zekâ oyunları dergisi çıkartmaktı, yani Akıl Oyunları Dergisi’ni yayınlamaktı. Dünya şampiyonalarında Japonların, Hollandalıların ya da Almanların zekâ oyunları dergilerini görür, gıpta ederek alırdık. 2003 yılında dergiyi yayınlamaya, ardından kültürü yaygınlaştırmak için derginin yanına kitap vermeye, okullararası yarışmalar düzenlemeye ve okullarda eğitimler vermeye başladık.
-Soruları da siz mi hazırlıyorsunuz?
Soruları genelde takım kaptanı olarak ben, takıma doğrudan katılma hakkı olanlar ya da yurt dışında şampiyonalardaki insan desteği ile hazırlıyoruz.
-Türkiye’de bu içeriklerini yazacak başka insanlar var mı?
Evet, biz yetiştirdik bu kişileri şimdilerde var. İlk başta yayınlamaya başladığımızda 3 kişi hazırlıyordu, bir dördüncü kişi vardı, o da acemice kolay soruları hazırlayabiliyordu. Bu ekip Türk Beyin Takımı’ndaki arkadaşlarımızdı. Sonrasında dergilerde“Okur Oyun” diye sorular yayınladık, soruların nasıl daha iyi hazırlanabileceğini öğrettik. Şu anda sadece bizim dergimize değil, başka dergilere de soru hazırlayan toplamda 30-40 kişi var Türkiye’de…
-Bir de Akıl Derneği var, orada neler yapıyorsunuz, nasıl ilerliyor çalışmalarınız?
Akıl Derneği’ni 4 yıl önce kurduk. Çeşitli sosyal sorumluluk projeleri yapmak isteği ile kuruldu. Bizimle aynı amacı paylaşanlarla bu çalışmaya girdik. Aynı amaçtan kasıtmız şu: düşünen, çözümleyen ve sorgulayan Türkiye diyoruz. Türkiye’de akıl ve zekaya dikkati çekmek önemini insanlara anlatmak ve bu düşüncede olan insanları da bu dernek çatısı altında bir araya toplamak.
“Akıllı Yarınlar” diye bir proje yapıyoruz. Proje kapsamında devlet okulları, YİBO vb. eğitim kurumlarına her öğrenci için bir “akıl kutusu” veriyoruz. Bu kutunun içinde yer alan akıl oyunları ile, çocukların yaratıcılık, mantık yürütme, karar verme ve problem çözme gibi yeteneklerinin gelişimine katkıda bulunmasına aracı oluyoruz. Her yıl akıl kutusunu 10.000 öğrenciye ulaştırma hedefimiz var. Ayrıca, Akıllı Yarınlar Projesi ile ile 30.000’e yakın Akıl Dergisi’ni de birçok eğitim kuruma şu ana kadar bağışladık.
-Siz daha çok hangi kesime hitap ediyorsunuz?
Farklı soru tiplerinin farklı ilgi alanları var. Mesela karala oyunu var kare karalama, bu oyunun meraklıları daha çok emekliler. Genel zekâ oyunlarına baktığımız zaman, genelde matematiği seven, mühendis temelli insanların sevdiği oyunlar. Matematik öğretmenleri ve genç öğrenciler ise matematiğe meraklı, oyunları seviyor. Bizim bu mağazaya ve kitabevine gelenlerse daha çok bu işin meraklısı olanlar ya da çocuklarının zekâ gelişimine önem veren ebeveynler oluyor. Onlar bize “Çocuğumuzun zekâsına nasıl katkıda bulunabilirim?” diye soruyorlar.
-Puzzle’ın dünyadaki ve Türkiye’deki algısını ve üretim şekillerini nasıl değerlendirisiniz?
Puzzle; bulmaca ve zekâ oyunlarının genel ismidir. Bu haliyle de yap-bozu ayrı, zekâ oyunlarını ayrı değerlendirmek lazım. Yap-boz çok uzun yıllardan beri ülkemizde popüler, zaten puzzle deyince Türkiye’de insanların aklına yap-boz geliyor. Mesela biz dünya puzzle şampiyonası deyince bize; “Kaç parçalı çözdürüyorlar?” diye soruyorlar. Bu şekilde Türkiye’deki yaygınlık hem işimize yarıyor, hem de bazen sekte vuruyor. Yap-boz mekanik puzzlera verilen ad. Onun dışında kare bulmacalar var, dünyada buna cross word puzzle deniliyor.
Mekanik oyunlarda dünya bizden epey ilerilerde. Özellikle ahşap üretimi olan ülkelerde çok iyi durumda, örneğin Slav ülkeleri Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’da çok güzel ahşap mekanik tasarımlar var. Bizde ahşap işçiliği çok becerikli ve temiz şekilde yapılamadığından bir geri duruş var. İnsanlar 3 boyutlu puzzleların ne olduğunu algılıyamıyor. Rafta duran ürünü anlatmak için bir kültür olması gerekiyor.
Kağıt kalemle ilgili oyunlarda dünyada çok büyük bir kültür var. Türkiye’de zekâ oyunlarıyla ilgili değişik kağıt kalem oyunlarının anlatıldığı belki 100 tane yayın vardır. Japonya’ya gittiğinizde 10.000’ler 100.000’lerce yayının basıldığını görürsünüz.
-Zekâ oyunları ya da yap-boz nasıl bireyin zekâ gelişimine nasıl katkı sağlar?
Yap-boz popüler kısmı, insanların en kolay algılayıp ve çözebildiği kısmı, en çok insana hitap ettiği için en çok fayda sağlayanlardan bir tanesi. Ancak bu tarz oyunlarda erken yaşta çocukların öğrenebildiği türleri faydalı oluyor. Bu tarz oyunlarda belli yaştan sonra uğraşan insanlar kişisel gelişim için değil, oyalanmak ve zaman geçirmek için uğraşıyor. Erken yaşta çocuklara yönelik zekâ oyunları topluma fayda sağlıyor. Çünkü o çocuğun zihinsel gelişimine fayda sağlıyor, dolayısıyla uzun vadede toplumun akıl zekâsını yükseltiyor. Dolayısyla 50 yaşında bir kişinin zekâ oyunlarını çözmesi topluma ne kadar fayda sağlar, ama 3-5 yaşında bir çocuğun zekâ oyunları ile uğraşması uzun vadede topluma çok fayda sağlar.
-Öğrenciler bu kitaplar ve çalışmalardan nasıl faydalanıyor?
6 yıldır, okullararası yarışmalar düzenliyoruz. İstanbul Liselerarası akıl oyunları şampiyonası var, ilk başlattığımız. Şimdi ülke genelinde çok yarışma ekledik, 8-9 başlıkta yarışma yapıyoruz. Bu da 1000’in üzerinde öğrenci katılımına denk geliyor. Amacımız; okullarda akıl ve zekâ oyunlarına ilgiyi arttırmak. Bu hem okullardaki öğrencilerin gelişimine katkı sağlıyor, hem de zekâya duyulan saygıyı arttırıyor. Biz çocukların akıl oyunları aracılığı ile okullarını, zekâlarıyla temsil etsin istiyoruz.
-Nasıl çözülüyor bu oyunlar?
Sabır meselesidir bu oyunlar, herkes aynı sabır seviyesinde olmuyor. Bilim & Teknik’in arkasında bulmacalar vardır. Bazısı oturur çözmeye çalışır, bazısı da arka sayfadaki çözüme bakar bu karakterle alakalı. Bir de çözümü söylemiyoruz tabii ki…
-Zeki insanlar nasıl biraraya geliyor, nasıl buluşuluyor?
MENSA diye bir dernek vardır, 1945 yılında İngiltere’de kurulmuştu. Alphan Manas, onun girişimiyle o dernek Türkiye’ye getirildi. Ben de kurucuları arasında yer aldım, hakikaten çok güzel bir mantığı var. Sadece zeki insanları biraraya getiriyor. IQ testi yapılarak üye oluyorsunuz derneğe. O zeki insanlar istiyorsa düşünce grupları oluşturuyor, istiyorsa kitap grupları oluşturuyor, istiyorsa tiyatroya gidiyor, istiyorsa da oyun oynuyorlar, ne yapmak istiyorlarsa. Öyle bir zekâ seviyesinde insanlar olunca, o insanların toplumun sürü kesiminden olması olasılığı azalıyor. Türkiye’de MENSA işletiminde ne yazık ki girişte sınav yapılmasıyla ilgili Milli Eğitim’den zorluklar çıkartıldı, beyin göçüne neden olacak diye altında sebepler arandı. Aslında öyle bir amacı yok, zaten Türkiye’de bir beyin göçü var, buna Mensa mı sebep oluyor? Tam tersi sebeplerle oluyor bu durum, bu insanlara dikkat çekilmediği için, onlar yurt dışına gidiyorlar. Biz bu insanları daha erken yaşta tespit edip, onlara dikkat çekebilirsek, yerinde olacak. Geçenlerde bir çocuğun haberi çıktı, 4 yaşında Einstein’in zekasına sahip bir kız çocuğu. Burada da var, nüfusun yapısına bakın milyonda bir zeka seviyeleri bulunur, Türkiye’de en az 10 tane var. Bu kişileri tespit edemiyoruz. Eğitim sisteminin çarkları arasında yok olup gidiyorlar. Bu tarz engellemelerden dolayı MENSA çok ileriye gidemedi…
-Bu süreçte neleri gözlemlediniz ve gelecek için arzunuz nedir?
Türkiye’de zekâ ile ilgili çalışmaları katkı sağlayan insanların artması, okul yarışmalarının daha fazla yapılması ve Türk Beyin Takımı’nın desteklenmesi. Aileler çocukların sınavlarda başarılı olması için dershanelere gönderiyorlar. Ama, çok daha büyük resmi kaçırıyorlar. Çocuğu liseyi ya da üniversiteyi kazanması için sınav odaklı çalıştırıyorlar ama orada daha büyük bir sınav var; hayat sınavı, o sınavda başarısız oluyor çocuklar. Niye? Çünkü çocukların yeteneklerini geliştirmiyorlar, bunlara dikkat çekmek gerekiyor. İsterim ki ülkemizde zekâya ve zeki insanlara verilen değer artsın. Çünkü biliyorum ki bu ülkede en çok israf edilen doğal kaynak, insan kaynağı. Ülkemizin her alanda başarılı olmasın için bu yetenekleri erken tespit edip, iyi bir eğitim sağlamalıyız. Hem devlet, hem de sivil toplum popüler konulara ilgi gösterip bu alanı ne yazık ki öksüz bırakıyorlar.
-Nasıl ulaşabilirler size?
Yerel ve ulusal birçok çalışma var, bunları sitemiz üzerinden takip edebilirler. Bunun yanında çevrimiçi de farklı çalışmalar var. Bizim internet sitemiz olan www.akiloyunlari.com’da bu bağlantıların tüm linklerini bulabilirler. Ayrıca Facebook’tan www.facebook.com/akildernegi adresinden de sorularına yanıt alabilirler.