Çantasında zamanı taşıyan bir usta…

Kadıköy’ün son çanta ustalarından 40 yıllık esnaf Berç Yeresyan, piyasanın zorlu koşullarına rağmen el sanatını icra etmeye devam ediyor

04 Ocak 2018 - 10:12

“...Ama okuldan eve çoğunlukla yürüyerek dönerdik. O zamanlar arkadaşlarla buluşup sinemaya veya bir yere gitmek alışılmayan hatta ayıplanan şeylerden olduğu için yürümek onlarla daha uzun zaman birlikte olmak, tertemiz platonik aşklarını birbirlerine anlatmak için de bir fırsattı... Dönüş yolunda Kızıltoprak Karakolu’ndan itibaren Altyolağzı’na uzanan caddede tek unutamadığım dükkan Mardik’in turşucu dükkanıydı. Hala devam eden iştahsızlığıma rağmen oraya uğrayıp bir bardak turşu suyu içmek isteğimin önüne geçemezdim. Turşucu Mardik sırtında koyu renkli bir önlük, çok ciddi, asık ve aksi suratlı bir Ermeni’ydi... Ben çocukluk ve gençlik yıllarımı geçirdiğim Kadıköy’ünde işini Mardik gibi yalnız para için yapmayan, dürüst, selam ve kelam sahibi çok esnaf gördüm.”

ÇOCUKKEN BAŞLAMIŞ

Yazar Hicran Göze “Kadıköylü yıllarım: çocukluk ve gençlik hatıralarım” adlı kitabında Kadıköy’ün eski esnafını bu sözlerle anlatıyor. Sadece Kadıköy’ün esnafını değil, o dönemin panoramasını da çiziyor Göze. Ancak zaman ilerledikçe Kadıköy’ün yerli esnafı da maddi koşullara yenik düşerek semtin sokaklarından kendi köşesine çekiliyor.

Zamana ve seri üretim piyasasına boyun eğmeyen Berç Yeresyan ise bu örneğin dışında yer alıyor. 40 yıldır Bahariye’deki dükkanında kendine has tarzıyla çanta üreten Berç Yeresyan 1951 yılında  Pangaltı’da doğmuş. Annesinin babası Kumkapılı, dedesinin babası Ortaköylü. “Babam devlet memuruydu, annem de ev kadınıydı. Çok iyi durumda değildik ama kimseye de muhtaç değildik” diyen  Yeresyan,  babasının tavsiyesine uyarak yaz tatillerinde çalışıp emeğinin karşılığını alnının teriyle kazanmış. Çantacılık mesleğini ise 60’lı yıllarda lisede okurken yaz tatillerinde o dönem Bomonti’de faaliyet gösteren Dük kravat- çanta firmasında öğrenmiş. Yeresyan o yılları şöyle anlatıyor: “Arkadaş grubumuz vardı. İçimizden bir arkadaş bizi o zaman çok ünlü olan Dük atölyesine götürdü. Rugan derisinden yapılan kutular yapılıyordu. Rengarenk ruganlar beni çok meraklandırmıştı. İlk hafta 2.5 lira kazandım bu beni daha çok heyecanlandırmıştı. Kendi emeğimle para kazanmanın tadına ilk o zaman varmıştım.”

40 YILDIR KADIKÖY’DE

Yeresyan 1974 yılında askerden gelince Goya çanta firmasına fason üretim yapmış. “Goya, o dönem İtalya ve Fransa markalarıyla yarışıyordu” diye anlatıyor Berç Yeresyan. Goya’nın sahibinin dört patronu varmış; 3’ü Ermeni 1’i Türk. Yeresyan, Sudi, Agop, Levon ve Mardiros Beyi anarak şöyle devam ediyor: “Çok değerli insanlardı. Üç arkadaş uzun süre Goya’da çalıştık ve para kazandık. Çok güzel yıllardı, meslek hayatımız da burada şekillendi.”

Berç Yeresyan çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği Beyoğlu ve  Osmanbey’i 1977 yılında terk ederek Kadıköylü olmuş. Evlilik nedeniyle 1977 yılında Kadıköy’e gelen Yeresyan, şu anda üretim yaptığı  Bahariye Caddesi  Süleyman Paşa Sokağı’ndaki dükkanına taşınmış. Bir apartmanın 2. katındaki 1+1 daireyi atölye, altındaki dükkânı da kendi markasıyla Joy Çanta mağazası olarak düzenlemiş. Uzun yıllar kendine has tarzıyla Kadıköylü ve İstanbullu kadınlar için özel çantalar üretmiş. Birçok ünlü müşterisi de olmuş Yeresyan’ın. “Abla” dediği Koç ailesinden Sevgi Gönül’ü hiç unutamadığını söylüyor ve ekliyor: “Çok sevdiğim bir müşterimdi. Aslında müşteri demem doğru olmaz. Abla dediğim tek insandı. Maalesef kansere yakalandı ve 2003 yılında hayatını kaybetti. Sevgi hanım diyorum ama çok özel müşterilerim oldu. Hepsi çok değerliydi benim için. Karşılıklı saygı ve sevgi vardı. Herkes ne istediğini çok iyi biliyordu.”

“KADIKÖY’DE ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ”

Berç Yeresyan eskilerden  söz ederken sorduğumuz “Eski Kadıköy ile şu anki Kadıköy arasındaki farklar neler” sorumuza ise şu şekilde cevap veriyor: “Bu sorunun cevabı benim için sözcüklerle açıklanamaz. Anlatılamaz yaşanır diyorum. Ama Bahariye Caddesi’nden bahsedebilirim. Cadde trafiğe kapatıldıktan sonra buranın ruhu gitti. Başka bir şeye dönüştü. Moda’ya giden dolmuşlar benim mağazanın önünden kalkardı ve buralar cıvıl cıvıl olurdu. Salı Pazarı kurulurdu. Çok muazzam günlerdi. Düşünün çevre illerden insanlar trenlerle Kadıköy’e gelirdi alışveriş yapmak için. Bir hafta boyunca kazanamadığım parayı salı günleri kazanırdım. Ama her şeyden önemlisi esnaf dostlarımız vardı. Selam verdiğimiz, sohbet ettiğimiz dostlardı bunlar. Ama birçoğu bu hayattan göçtü. Bir kısmı da dükkanlarını kapatarak Kadıköy’den taşındı. Aslına bakarsanız Kadıköy’de çok şey değişti.”

Berç Yeresyan ve çanta üretiminin altın çağı, 2000’li yılların başında son bulmuş. Çin’in piyasaya girmeye başlamasıyla beraber yerli üreticilerin zarar gördüğünü söylüyor Yeresyan. Kadın giyiminde önemli bir yere sahip olan  ve deriden yapılan çanta, ayakkabı ve eldiven artık çok fazla talep edilmemeye başlamış. İşler kötü gidince 2004 yılında mağazayı kapatmak zorunda kalmış Yeresyan. Daha sonra da bir dönem 8 kişinin çalıştığı atölyesini sadece tamir işlerini yaptığı bir dükkana çevirmiş.

BİLGİSİNİ GENÇLERE AKTARIYOR

Yeresyan, “Bizi bitiren şey Çin mallarının ülkeye yayılması oldu. İnsanlarımız yerli üretimi destekliyordu. Küreselleşme dediğimiz şey başladığı anda insanlar da yerelden çıktı. Zerafet maalesef bitti.  Bize kala kala Çin malının tamirini yapmak kaldı. Ama ben bunu yapmıyorum. Aslında kabul etmiyorum. Ben bir ekolden geldim. İyi kötü bugüne kadar edinmiş olduğum bilgiyi meslek hayatıma sanatıma uyguladım. Çok fazla emek harcadım. Hiçbir zaman bir çantayı başka bir tasarımdan kopya çekerek yapmadım” diyor.

Yeresyan, artık eskisi gibi yoğun çalışmıyor. Ama dükkanı her zaman açık. Yeresyan, şöyle konuşuyor: “Ben artık burayı yaşanmışlıkları ayakta tutmak için açık tutuyorum. Ömrüm yetene kadar bu dükkanın açık kalmasını sağlayacağım. Eşim, dostum buraya geliyor. Sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz. Benim için en büyük mutluluk budur.” 

Berç Yeresyan Kadıköy’ün son çanta ustalarından. Belki ondan sonra bu mesleği icra edecek kimse olmayacak. Yeresyan son olarak şunları söylüyor: “Şimdi yetiştirecek çırak da yok. Zaman zaman sanat ve tasarım okuyan öğrenciler buraya geliyor. Ben de bildiklerimi onlara aktarıyorum. Bildiklerimi genç kuşaklara aktarmak benim için en büyük mutluluk.”


ARŞİV