Atatürk Kitaplığı (Kılıç Ali'nin Anıları-2 )

Atatürk'ü anlatan eserler bölümüzde Kılıç Ali'nin Anıları kitabından 2. bölüm

07 Aralık 2025 - 14:13

Bu köşede, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatan eserlere yer vereceğiz. Atatürk’ün hayatı, mücadelesi ve devrimleri üzerine yazılmış bu kitapların devlet adamı ve bir lider olması dışında çok yönlü kimliğini ve entelektüel derinliğini tanımamızı sağlayacağını umuyoruz. Bu hafta Hulusi Turgut’un derlediği “Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları” kitabından bölümler paylaşıyoruz. İyi okumalar.

KILIÇ ALİ’NİN ANILARI (2)

Barışın sağlanmasının ardından, halkçılık esaslarına dayalı Halk Fırkası adında siyasi bir parti kurmak ve milletin mütevazı bir bireyi olarak hayatını sonuna kadar vatanın hizmetine adamak Gazi'nin en büyük emellerinden biriydi. Derdi ki:

“Herhangi bir çalışma, yıllarla izlenecek ve uygulanacak bir programa dayandırılmazsa, daima başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Dolayısıyla bir programa dayanmayan girişimler, kişisel ve keyfi olmaktan kurtulamazlar. Programsız girişimler daima sahipleri olan kişilerin değişmesiyle ve hatta kişisel etkilerinin bitmesiyle söner gider.”

Dış ülkelerdeki bütün siyasi partilerin ilkelerini, programlarını incelemiş ve inceletmişti. Bir yandan Lozan Konferansı'nın en ince ayrıntılarına kadar her şeyiyle meşgul olurken, bir yandan da bu incelemeleri yapmış ve kuracağı partinin dayanacağı ilkeleri belirlemişti. İncelediği programları, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli görmemişti. O'nun amacı, milletin bünyesine göre bir programla ortaya çıkmaktı. Ülkenin belli başlı uzmanları ve aydınlarıyla sık sık görüştü. Onları, bir akademi olan sofrasına davet ediyor, halkı ezen ve yoksullaştıran vergi adaletsizliğinin nasıl düzeltileceğini, ticaret ve sanayinin nasıl geliştirileceğini, maden ve orman gibi doğal servetlerden azami şekilde yararlanmak için yasalarda ne gibi değişikler yapmak gerektiğini, ülkede ne gibi inşaat yapılabileceğini, askerlik süresinin kısaltılmasına kadar her şeyi onlarla konuşuyor, görüş ve önerilerini dinliyordu. Saatlerce, günlerce konuşuluyor, tartışmalar yapılıyordu.

Uzun çalışmalardan sonra parti programının projesi belirlenmiş oldu.

(…)

Parti, Gazi'yi ittifakla genel başkan seçti. Tüzük gereğince genel sekreterini, Meclis grubu yönetim kurulunu ve genel yönetim kurulunu seçerek resmen işe başladı. Bir süre geçtikten sonra Cumhuriyet kelimesinin eklenmesiyle partinin adı Cumhuriyet Halk Fırkası oldu. (Syf 210-211)

Serbest Fırka'nın kuruluşu sırasında Yalova'daydık. Bir akşam sofrada Makbule Hanım bir fırsatını bularak Atatürk'e şunları söyledi:

“Bir muhalefet partisinin kurulması yerinde oldu. Bugün köylülerle görüştüm. Hepsi şikâyetçiydi. Bana evlerini gezdirdiler. Vergi yüzünden altlarında satılmadık döşek, üstlerinde satılmadık yorgan bırakmamışlar.”

Gazi de ona şu karşılığı verdi:

“Haydi sen de bu partiye gir. Serbest olarak eleştirilerini yap, mücadele et.”

Makbule Hanım bu öneriyi memnuniyetle kabul etti ve hemen o gece partiye girdi.  (Syf 261)

Gazi 1923 yılında güneye doğru bir geziye çıkmıştı. Latife Hanım’da yanındaydı. 17 Mart Cumartesi günü Mersin’e varmıştık. 

 (…)

Yemekten sonra belediye bahçesine gidilecek, orada halkla konuşulacaktı. Yollar, duvarların, ağaçların üzerleri, evlerin pencereleri, balkonları, çatıları mahşer gibi, adeta üst üste yığılmış insan kalabalıklarıyla doluydu.

Bahçe kapısının iki tarafına kız öğrenciler sıralanmış, saygı durumunda duruyorlardı. Sağ sıradakiler çiçek gibi giyinmiş, tertemizdiler. Bunlar şehrin kozmopolit kesimine mensup olanların çocuklarıydı. Sol sıradakiler ise nalın ve takunyalı, perişan kıyafetli Türk çocuklarıydı. Gazi, sol sırayı oluşturan bu çocuklarla ilgilendi. Bir aralık Milli Eğitim müdürü yanına sokularak, "Sağ taraftakiler de bekliyorlar efendim" demez mi?

Gazi, hiddetle bağırdı:

“Burada teşrifatçılık yapacağınıza memleketinize, dilinize, hâkim ve sahip olun!"

Bahçenin tam orta yerinde taht şeklinde iki koltuk hazırlanmıştı. Buraya birkaç merdivenle çıkılıyordu. Koltukların birinde Gazi, diğerinde Latife Hanım oturacaktı. Gazi, bahçeye girip bu tahtı görünce daha çok kızdı: "Bu ne maskaralık?" Tahta sandalyelerden birini aldı, rasgele bir yere oturdu. (Syf 286-288)

 
Etiketler; Atatürk

ARŞİV