Ayça Şen ve 'Yeteneksizler'i...

Her daim yazan-çizen çok yönlü kişilik Ayça Şen, basmakalıp estetik anlayışından azade özgün bir dil oluşturma amacıyla yürüttüğü “Yeteneksizler için Resim Atölyesi” hakkında “Cin Ali bile çizemem’ diyenler Cin Ali’yle arkadaş oldular” diyor

09 Temmuz 2024 - 14:27

Eski radyocu, hep ressam, biraz müzisyen, biraz yazar. Hayat gibi, pek çok şey barındırıyor içinde. Nevi şahsına münhasır biri. Soyadının hakkını vererek yaşıyor bu alemi. Ayça Şen’den bahsediyoruz. 

Bu ismi sayfalarımıza ikinci kez konuk ediyoruz. İlki bu senenin başında, yürütücüsü olduğu “Yeteneksizler için Resim Atölyesi”nin 3. sergisi vesilesiyleydi. Ocak ayında o sergiyi Kalamış-Kızıltoprak civarında konuşlanan Galeri 8+1’de açmıştı. Şimdi bu atölyenin 4. sergisi “Metin Olun” yine aynı mekanda. 13 Temmuz’a dek açık kalacak olan sergide, atölye katılımcısı 22 kişinin ve bizzat Ayça Şen’in resimleri sergileniyor. 

‘Yeteneksizler’ adını verdiği ekibiyle tam 3 senedir birlikte olan Şen ile, yetenek konusunu masaya yatırdık, biraz da sergiden ve Kadıköy’den konuştuk. 

  • Ayça çok yönlü bir insan olduğunuz için sizinle konuşulacak çok şey var ama bu röportajın konusunu sınırlı tutalım. Önce şunu sorayım; biz sizi en çok radyoculukla bildik ama resim geçmişiniz de az değil.

Ben hep resim yapardım. Ama radyoculuk kurumsal hayat bitince kendimi daha yoğun resme verdim. Artık kendime ayıracak vaktim vardı ve ben de harıl harıl resim yapmaya başladım. Karma sergilerde yer aldım, iki de solo sergi yaptım. Yeteneksizler için Resim Atölyesi de aslında bu sanat çalışmalarımın bir ürünü niteliğinde.

  • Kim bu ‘yeteneksiz’ler? : ) Yeteneksizler mi, yeteneksiz diye etiketlenmişler mi?

Bu kendimize inandırdığımız basmakalıp bir sebep. Sorumluluk almamak, bakıp gördüğümüze dokunmamak, duygularımıza tam anlamıyla nüfuz etmeye çekindiğimiz için devam ettirdiğimiz ortaçağdan kalma bir estetik yargı.

“MESELESİ OLMALI İNSANIN”

  • “Yetenek yoktur, insan vardır ve her insanın istidadınca istek ve merak vardır diye. Çalışma da kendiliğinden zaten gelir” diyorsunuz. Her insan istek, merak ve çalışmayla ‘yetenekli bir sanatçı’ olabilir mi?

Meselesi olmalı insanın. Hayatın okumasını yapmalı ve bunu sesli olarak dile getirmeli. Yarattığımız eser bir dil, bir sestir. Tabii ki sanatsal disiplin ve yoğun çalışma, sanata dokunduğumuz yer ile samimi bir iletişim kurmamız, duygu ve düşüncelerimizi aktarmamız için son derece önemli. Malzemeyi kendimizi tanır gibi tanımalı, araştırmalı, bu nesne ile bir özdeşim kurmalı ve meselemizi malzememizi ve uygulayışımızı bir gramer gibi kullanarak imgesel dilimizi sanatseverle paylaşmalı, ortak bir nesnel alan yaratarak birbirimize dokunmalıyız. Bu dokunma hepimizin insan kardeşiyle kurabileceği bir eşitlik alanı. Bu hakkı ‘yetenek’ adı verilen ve sınırları belli olmayan basmakalıp bir estetik algıyla köreltmek pek çok insanlık hakkımızı da elimizden alıyor.

“İMGENİN DİLİ SINIR TANIMAZ”

  • “Yetenek yokmuş, istek ve diyalog varmış” sözünüzü,  ‘İnsanın sanatsal bir şeyler üretebilmesi için arzulaması ve diğer kişilerle hemhal olması gerek’ diye duyuyorum.  

Evet, insanın varoluşsal arzusu hiç bitmeyen, asla tam olarak cevabı bulunamayacak bir ‘olma’ güdüsü. Bu arayış hiç bitmeyecek ve bitmesin de. Çünkü bu, bir nesneyle tatmin olup yeri doldurulacak bir arzu değil. Her zaman aramak, araştırmak, kendinin dışına çıkarak kendine bakmak gerek. Böyle olunca ister istemez aynı dili konuştuğun insanlarla bir yerlerde buluşursun. Bu imgenin dilidir ve sınır tanımaz. Evrensel bir varoluş dilidir ve her insanın dili bambaşkadır, eşitliği yaratan da bu dilin herkesteki bambaşkalığıdır. Sanat bunu konuşmamıza ve diğer insanlar üzerinden hem tüm insanlığa hem de kendimize dokunmamıza yarıyor. 

  • Resim derslerinize başlarken “Cin Ali bile çizemem” diyenler şimdi ne durumdalar?

Cin Ali’yle arkadaş oldular. Onun da bizim gibi bir insan evladı olduğunu, duyguları olduğunu ve kendi karakteri olduğunu, ‘bile’ diyerek küçümserken aslında çocukluğumuzun ne kadar önemli bir figürü olduğunu hatırladılar.

  • Peki bu eğitimler, buluşmalar nasıl oluyor? Yunanistan'da yaşıyorsunuz zira.

Gitmeli gelmeli yaşıyoruz. Bir ayağımız tabii ki burada. Ama zaten Zoom üzerinden buluşuyoruz. Pandeminin en büyük kıyağı bu oldu: mesafeleri aştık. Dünyanın her yerinden Yeteneksiz ile buluşuyoruz.

  • “Esas meselemiz basmakalıp estetik anlayışından kurtulmaya çalışarak olabildiğince özgün bir dil oluşturmak” diyorsunuz. Bu bağlamda Yeteneksizler’in sanat dünyasına sözü nedir?

Sanat dünyasına özel bir sözümüz yok. Onu gerçekliğin dünyasından ayrı görmüyoruz.

  • Şöyle sorayım o halde; Yeteneksizler’in sanat dünyasına katkısı nedir? Yıllar sonra arkanızdan neler söylensin istersiniz?

Bunu düşünmedim. İyi bilirdik desinler yeter, zaten bu bir kural haline gelmiş, sıkıntı yok : ) 

  • “Birbirinden yeteneksiz 22 sanatçı adayı..” diyorsunuz. (Emine Serezli, AçelyaTürkan, Elif Selek, Uğurtan Gürkaner , Sibel Tilav, Burcu Ocak, Hale Eser, Betül Yavuz Tokgöz, Melek Tercan, Pelin Kuzey, Ayşen Gürdal, İpek Öge, Nalan Özçete, Bahar Bayramoğlu, Mürvet Ece Büyükçalık, Ela Çağlar Şahin, Işıl Akdeniz, Şeyma Nur Tahmaz , Burcu Bektaş, Elif Akyüz Gökbel, Hande Yalçınkaya Can, Neslihan Katipoglu Uslu) 22 rakamı bu sergi özelinde mi? Yeteneksizler’den yolu geçen kişilerin toplam sayısını öğrenmek isteriz.

Yıl içinde ara ara kısa dönemli atölye yaptığımız arkadaşlar da var, gelen devam etmeyen de arkadaşlar var, ancak bu sergiye iki ve üç yıldır gelen arkadaşlar katılıyor. Bazı arkadaşlar da işlerine güvenemedi, o yüzden katılamadılar. İki ya da üç ayrı sınıf ile yaklaşık 60 kişi sene boyu çalışıyoruz. 

CANLI YAYINDA AÇIK ARTIRMA

  • Sergide hiç erkek yok. Yeteneksiz erkek yok mu? : ) Herkesin kadın olması doğallığında mı gelişti, bilinçli bir seçim miydi?

Şimdiye kadar 5 erkek arkadaş katıldı ama bir kaç ay sonra gittiler çünkü galiba çok kadın dili kullanıyoruz. Biraz kadın inisiyatifi gibiyiz ama bunu bilerek yapmadık. Konuştuğumuz konular, paylaştığımız özel şeyler, pek erkek barınmıyor aramızda. Erkekler duygularını yaşamakta ve ifade etmekte kabızlar. Biz ohoo yeri geliyor zayır zayır ağlayabiliyoruz. Biraz da bu sağaltım için bir aradayız gibi.

  • Her sergide bir de mezat yapıyorsunuz. Sergiye katılan bu kişilerin eşi dostu dışında, sanat dünyasından kişiler/sanatseverler eserlerinize rağbet ediyor mu?

Canlı yayında da açık artırma yaptığımız için alanların bazılarını tanımıyoruz ama son iki sergide tüm resimleri okuttuk. :)  Buna önem veriyorum. Yeteneksizlerin, üretimin her aşamasını, ürünlerin satılmasını da yaşaması çok önemli. Kendim için istiyorsam namerdim. Yaptıkları işler üzerinden para kazanmak da hem malzeme almaları hem de motive olmaları için önemli. Evet koleksiyonerleri de oluştu ayrıca. Onlara da Yeteneksiz Koleksiyonerler diyoruz. : ) Bizim Radyo Karavan dinleyicilerinden de üç dört çok ciddi koleksiyonerimiz var. 

 “Kadıköy çocuğuyum”

  • Bu sergiyi de geçen sergi gibi yine Kalamış'ta açıyorsunuz.  Kadıköy olmasının özel bir nedeni var mı?

Ben Kadıköy çocuğuyum. Çocukluğumdan beri karış karış her köşesini bilirim. Apayrı bir yeri var. Oğlum da Kalamış’ta doğdu. Hayatım Kadıköy yakasında geçti. O Boğa’nın dili olsa da konuşsa : ) 

  • Galeri 8+1’le ortaklığınız nasıl gerçekleşti?

Galerinin kurucusu Koray (Arman) bizim bağımsız radyomuz Radyo Karavan’ın dinleyicisiydi. Bir de Samos Adası gezimize katılmıştı. Çok mavracı, iyi sanatçı ve aynı mahallenin çocuğu gibiyizdir, aynı dili konuşuruz. Canlı açık artırmaları da birlikte yapıyoruz. Yönetmen olduğu için keskin bir sanat görüşü var. Ayrıca bizim atölyeye de samimiyetle inanıyor Koray ve bu bizi çok mutlu ediyor. Hatta Yeteneksizlerden bazı özel sevdiklerine solo sergi açmayı da düşünüyor. 

 

ARŞİV