“Balıkçılık yapacak yerimiz bile yok”

Abdullah Alev 67 yaşında bir balıkçı. Balıkçılık, Abdullah Alev’in baba mesleği ve doğduğundan beri denizde. Hep Fenerbahçe’de balıkçılık yapan Alev, “2 sene öncesine kadar burada yerimiz vardı, şimdi balıkçılık yapacak yerimiz bile yok” diyor

02 Ağustos 2018 - 12:44

Abdullah Alev ile 1950’lerden bugüne balıkçılığın değişimi, mesleğin gidişatı ve Türkiye’deki balıkçılık şartları üzerine söyleştik.

Balıkçılık hayatınız nasıl başladı?

Babam 1920’de 13 yaşındayken daha İstanbul işgal altındayken Fenerbahçe’ye gelmiş. Trabzon’dan iş bulmak için buraya geliyor. Buralar o zaman bomboş, sadece Ermeniler, Rumlar balıkçılık yapıyorlar. Bunun yanında İtalyan, Fransız ailelerin evleri var. Babam da o zaman Rumların yanında dalyancılık yaparak işe başlıyor. 1940’ların ortalarında da dalyanın sahibi olan Rumlar, Yunanistan’a göç ediyorlar ve babam da dalyanı onlardan satın alıyor. Dalyan bir balık yakalama metodu. Denizin içine direkler konur, tellerle direkler birbirine bağlanır ve arasına da ağ asılır.

Siz de balıkçılıkla babanız sayesinde ilgilenmeye başladınız o zaman.

Evet, ben 1951 doğumluyum. Ailece balıkçılıkla ilgilenince doğrudan işin içinde buluyorsunuz kendinizi. Ama annem balıkçılık yapmamı istemedi benim, ben de okudum. Bankaya girdim, 25 sene orada çalıştım sonra birkaç şirkette de finansman müdürlüğü yaptım. Ama hoşlanmadım. Yıllar geçtikten sonra 1995 yılında kardeşimle tekrar profesyonel olarak balıkçılık yapma kararı aldık. Ama bu zamana kadar balıkçılıktan hiç kopmadım. Devamlı babamla hafta sonları denize çıkıyoruz, 13 yaşımdan beri zaten teknem var.

“HER ŞEYDEN ÖNCE BALIK AZALDI”

Kumkapı, Rumelifeneri gibi yerler hep balıkçılıkla anılır. Kadıköy de böyle miydi eskiden?

Bu saydığın yerlerle kıyaslanacak boyutta değildi hiçbir zaman. Rumelifeneri balıkçılığın hep merkezi olmuştur, Osmanlı’nın son dönemlerinde Kumkapı daha büyük merkezmiş. Anadolu Yakası’nda zaten çok az insan yaşıyor. Fenerbahçe’de, Kurbağalıdere’de, Caddebostan’da az da olsa balıkçılık yapılıyor. Ama bunları ufak balıkçı toplulukları olarak nitelendirebiliriz. Gırgır tekneleri hep karşıda, burada balıkçılık 10 metreyi geçmeyen teknelerle yapılıyormuş.

Peki, geçmişe göre balıkçı olarak geçimini sağlayanlar azaldı mı?

Her şeyden önce balık azaldı. Sebep olarak iklim değişikliği, kirlilik sayılabilir ama ben tam hâkim değilim. Biyologlar bile kesin olarak bilmiyorlar. Balık azaldığı için balıkçılar da doğru orantılı olarak azaldı. Ben balıkçılıkla geçinmeye çalışsam, mümkün değil geçinemem. Benim emekli maaşım var onunla geçiniyorum mesela. Büyük teknelere sahip olanlar bile borç batağındalar.

“ESKİDEN 60 ORKİNOS YAKALARDIK, ŞİMDİ 1-2”

Doğduğunuzdan beri balıkçılıkla içli dışlısınız, o zamandan bu zamana temel farklar neler?

60’lı yıllarda çok fazla balık vardı. Mesela bazı günler 60 tane orkinos yakaladığımızı bilirim. Bugün Marmara Denizi’nde 1-2 tane orkinos yakalayabilirsin. Aradaki fark bu kadar net. 20 bin tane lüfer yakalandığını biliyorum. Ama o zaman da balık para etmiyordu. Aşırı trol avcılığı da balıkçılığı bitiren bir diğer etken.

Trol avcılığı nedir?

Dip tarayarak yapılan balıkçılık. Dipteki bütün canlı organizmalarını, balık yumurtalarını her şeyi tahrip ederek yapılan balıkçılık. Aslında yasak, Marmara Denizi’nde kesinlikle yapılamaz ama kaçak bir şekilde yapılıyor. Açık denizlerde yapılabiliyor. Şahsi görüşüm bütün dünyada yasaklanmalı. Trol avcılığı balıkçılığın kökünü kazıyor. Balıkçılığın dışında insanlar yapıyor bunu.

“BALIKÇILIĞI YOK SAYIYORLAR”

Aynı zamanda kültürel de bir uğraş balıkçılık. Bunun kaybolduğunu düşünüyor musunuz?

Balıkçılığın sürdürülebilmesi için kıyıda bir yerinizin olması lazım. Eskiden buralar boştu, her yere tekne çekiliyordu, ağlar asılıyordu. Şimdi kıyılar tamamen doldurulmuş durumda. Balıkçılık yapma alanımız yok. Burada balıkçılık yapmak için 2 sene önceki planda yer ayrılmıştı, son marina ihalesinde onu da kaldırdılar. Balıkçılığı yok kabul ediyorlar. Böyle bir ortamda kültürel anlamı nasıl aynı kalabilir? İnsanlar yan yana gelemiyorlar, sosyal ortamı da kayboluyor. 

Fenerbahçe’nin balıkçılık geleneği yok oluyor diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Bizim marinada balıkçılık yapan 13-14 kişi var. Eskiden 50-60 kişi olurdu. Burada balıkçılar için yer ayrılmalı. Sadece balıkçıların kullanabileceği, teknelerin çekilip ağların asılabileceği alanlar olmalı. Böyle yerler çok vardı, hiç kalmadı. Biz zaten 15 kişiyiz, marinanın içinde küçük bir yer bile bize yeter. Marina yapılmadan önce yerlerimiz vardı. Şimdi burada kaçak gibiyiz. Kar hırsı her şeyin önüne geçti. Burada teknelerden önce balıkçılar vardı ama balıkçıdan para kazanılamadığı için yük görülüyor. Devlet de ‘Benim cebime para girdiği sürece sıkıntı yok’ diye bakıyor, bizi yok sayıyor.

Balıkçılık, medeniyetin ilk kurulduğu yıllardan beri var. Bu şartlarda balıkçılık mesleği yok olur mu?

Yok olmaması lazım. Marmara Denizi’nde 3-4 yıl balıkçılığın yasaklanması lazım. Türkiye’nin kalbi olan bir yer burası. Marmara’da balıkların üremesine, yavrularının da yuva yapar hale gelmesine izin verilmeli. Özellikle 50-60 metrelik gırgır teknelerinin yasaklanması lazım. O zaman Marmara Denizi’nde bir canlılık olur, orası da bütün Türkiye’yi besler.

Son olarak denizde yaşamak sizin için ne ifade ediyor?

Denize çıktığın zaman dinlenirsin, deniz benim ayrılmaz bir parçam.


ARŞİV