BARAKAYA sığdırılan bir yaşam…

Yaşamının otuz yılını sokakta geçiren 73 yaşındaki Nuran Çalışkanoğlu, Caddebostan sahilinde bir barakada yaşıyor

08 Şubat 2018 - 13:46

Caddebostan sahili boyunca yürüyorum.  Sabah saatleri olduğu için hava biraz daha soğuk ve deniz daha dalgalı. Sahil, yürüyüş yapan ya da denizin hırçın dalgalarını ölümsüzleştirmek için fotoğraf çeken insanlarla dolu. Rüzgâr, sahil boyunca arada sırada sert bir şekilde yüzüme çarpıyor. Beni kendime getiriyor. Yürüyüşüm bir barakada sonlanıyorken, anlatacağım insan hikayesi ise Nuran Çalışkanoğlu’nun yüzündeki çizgilerin derinliğinde başlıyor.

Barakaya vardığımda saat 10.00’du. Nuran teyze iki dilim ekmeği, ufak bir dilim peyniri ile kahvaltı yapıyordu. Hayatının son 15 yılını geçirdiği barakasında başladı az da olsa hayatını anlatmaya. Hem ekmekten bir dilim koparıyor hem de neden barakada yaşadığını anlatıyor. 73 yaşında, Kadıköy’ün en zengin semtlerinden bir olan Caddebostan’da hayatının 15 yılını sokağa, 15 yılını da bir barakaya sığdıran Nuran Çalışkanoğlu, doğma büyüme İstanbullu bir yurttaş.

Hikayesine kulak verdiğimiz Nuran Hanım şunları anlatıyor: “Babam ve annem Arnavutluk’tan buraya gelmişler. Ben Beşiktaş’ta doğdum. Babam bahçıvandı. Annem ise ev hanımı. Sekiz kardeştik. Çocukluğum bahçelerde toprağın içinde geçti. Şimdiye kadar ağır bir hastalık geçirmedim. Topraktan sanırım. Yoksa 30 yıldır sokakta yaşadığım için çok ağır hastalıklar geçirirdim.  Babamı 1965, annemi de 1975 yılında kaybettim. 1986 yılında ailem tarafından sokağa terk edildim. Çocuklarım beni istemedi. Eşim de çocuklarımın bu isteğine karşı çıkmadı. Bir evlat annesini nasıl istemez değil mi? Ama istemediler. 30 yıldır sokakta yaşamaya çalışıyorum. Kardeşlerimden dördü hayatını kaybetti. Üçü ise hayatta. Ne evlatlarım ne de kardeşlerim beni aramazlar, sormazlar. Hiç kimsem yok. 17 yıldır bana can yoldaşı olan iki köpeğim vardı. Onları da yakın bir zamanda kaybettim. Şimdi de iki kedim bana hem evlat hem de kardeş oldu. Çevredekilerin yardımlarıyla karnımı doyurup, diğer ihtiyaçlarımı karşılamaya çalışıyorum. Başımı yastığa aç koyduğum zamanlar da oluyor. Yeşil kartım var. Onunla hastaneye gidiyorum. Banyo yapmak için de Küçükyalı’da oturan bir arkadaşım var. Arada sırada ona gidiyorum.”

Artık kimseden bir beklentisinin kalmadığını söyleyen Nuran Çalışkanoğlu, küçücük barakasından bizi uğurlarken yaşamın ağırlığını bir kez daha yüzümüze vuruyor: “ Şurayı gördün mü? Ağaçların altını… Barakadan önce 15 yıl o ağaçların altında yaşadım…” 


ARŞİV