Kadıköy’ün 50’liler sonrasında geçirdiği dönüşüm, ahşap köşklerin ve betonarme villaların yıkılarak, çok katlı apartmanların inşasına neden olmuştu. İlçenin çehresini kısa sürede değiştiren bu dönüşümün temel malzemesi de betondu. Akademisyen-mimar Dr. İdil Erkol Bingöl bu konuyu araştıran isimlerden biri. Yüksek lisans ve doktorasını Türkiye'de modern mimarlık üzerine yapan, geçen yıla dek İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde akademik çalışmalarını sürdüren, mimari tasarım ve modern mimarlık tarihi üzerine dersler veren Bingöl, şu an da Hollanda/Rotterdam’da sürdürülebilir yaşam alanları ve konut politikaları üzerine çalışıyor, modern mimarlık mirası ve güncel mimari yaklaşımlar hakkında araştırmalar yapıyor.
Bingöl geçtiğimiz günlerde, odağına beton malzemesini alan mimarlık ve tasarım dergisi Betonart'ın 79. sayısı için bir yazı kaleme aldı. “Betonun anonim ve istisna hâlleri: Kadıköy’de apartman” başlıklı yazıda Bingöl, beton malzemeyi, kendisinin de bizzat 25 yıl yaşadığı Kadıköy üzerinden inceledi.
Detayları İdil Erkol Bingöl’e sorduk.
Beton malzeme üzerinden Kadıköy’ü araştırma nedeniniz neydi?
Kadıköy, depreme dayanıklı yapılaşma amacıyla hızlı bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Bu sürecin hızı ve inşa edilen yeni yapıların niceliği aşikar. Ancak oluşan yeni yapılı çevrenin niteliğiyle ilgili tartışmalar, dönüşüm sürecinin hızı içinde kayboluyor. Elbette öncelik depreme dayanıklı yapılaşmada ve yapının üretim kalitesinde olmalı. Bunların yanı sıra nitelikli tasarıma, yeterli altyapıya ve kentsel donatılara sahip bir yapılı çevre mümkün mü? Araştırmamda, göz ardı edildiğini düşündüğüm bu soruya odaklanarak, Kadıköy’ün dönüşüm sürecini tarihsel bir çerçevede ele almaya çalıştım.
Türkiye’nin yapılaşma tarihine baktığımızda, en sık karşılaştığımız malzeme neden beton?
Beton, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni kurulan devletin yeniyi temsil eden yapı malzemesi olmuş ve Türkiye’de modernleşmeyi temsil eden bir malzeme olarak görülmüş. Hızla yaygınlaşan çimento fabrikaları, malzemenin dayanıklı yapısı vb. sebeplerle zaman içinde ülkenin en yaygın kullanılan yapı malzemesi oldu.
İstanbul (ve dahi Kadıköy) hakkında olumsuz bir yapılaşmadan bahsededilirken ‘beton yığını’ gibi ifadeler kullanılır. Bu tanıma yorumunuz nedir?
Yapılı çevrenin tüm sorunlarının faturasının beton malzemeye kesilmesinin, sorunun diğer parçalarını görünmez kıldığını düşünüyorum. Beton yerine yığın kelimesine odaklanırsak, esas sorunu tartışabiliriz. İçinde bulunduğumuz yapılı çevre olduğu haliyle, aynı ölçek, aynı yetersiz altyapı ve aynı yetersiz kentsel donatılarla beton yerine başka bir malzemeden üretilmiş olsaydı, o zaman sorunsuz bir yapılı çevre mi olacaktı? Yığın olarak nitelendirmemizin esas sebebi nedir? Bunun üzerine düşünmek gerekir.
“Nadiren beton malzemenin farklı kullanımları denenmiş ve malzemenin estetiği bir tasarım girdisi olmuştur” diyorsunuz. Bu cümlenizi “Betonarme yapılar güzel değil” olarak okudum. Ne dersiniz?
Beton malzemenin farklı kalıplara/formlara girebilme, sıvanmadan kullanılabilme gibi özelliklerinin çok denenmediğini dile getirmeye çalıştım. Beton malzemenin kullanımı çok yaygın, ancak farklı kullanımları nadir görülüyor. Öte yandan beton malzeme kullanımından bağımsız olarak, nitelikli mimari tasarımın yapılı çevrenin şekillenmesinde geri plana atıldığını düşünüyorum.
Makalenizde Kadıköy’den 3 yapıyı inceliyorsunuz. Bunları istisna kılan nedir?
Bu üç yapının tasarımında mekansal nitelik arayışı ön planda. Beton malzemenin farklı formlara imkan tanıması, cephelerde sıvanmadan, bir suni taş gibi kullanılması gibi farklı tasarım yaklaşımları denenmir. Elbette Kadıköy genelinde, benzer nitelikte başka yapılar da var. Bir kısmı Kadıköy’ün ilk kuşak dönüşümünde yıkılmış, bir kısmı da bu yeni kuşak dönüşümde yıkılıyor. Hatta makalenin yayınlandığı günden bu güne gelene kadar, makalede yer verilen Göztepe Apartmanları da dönüşüm sürecine girdi. İstisna olarak değerlendirdiğim bu yapılara odaklanma sebebim, modern mimarlık mirasına ve mimari tasarımın önemine dair bir hatırlatma yapmak ve dönüşüm başka türlü de olabilir miydi diye sormak.
(Göztepe’deki konut dokusundan bir görünüm . (Fotoğraf: İlke Barka, 2023)
“KADIKÖY BELEDİYESİ, BETONU KONTROL EDİYOR”
Dönüşümdeki Kadıköy’de beton kullanımına dair gözlem ve yorumlarınız neler?
Mevcut yapı stoğunun depreme dayanıklı olacak şekilde dönüşmesi gerekir. Hazır Beton Birliği’nin yayınladığı rapora göre Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde yıkılan yapıların yüzde 98’i 2000 yılından önce inşa edilmiş yapılardan oluşuyor. Bu durum, 2000 öncesi inşa edilen yapıların güvenilirliği açısından önemli bir soruna işaret ediyor. Kadıköy, mevcut yapı stoğunun dönüşümünde hızlı yol aldı. Kadıköy Belediyesi’nin, betonu düzenli kontrol ediyor olması ve denetimleri titizlikle yapması da şüphesiz bu sürecin olumlu tarafını oluşturuyor. Ancak kat sayısı artırılarak inşa edilen yeni konut blokları, mevcut altyapıya kaldırması zor, yeni bir yük getiriyor. Bu da bölgede nüfusun artması, mevcut yolların araç yükünün artması, halihazırda yetersiz olan rekreasyon alanların daha da yetersiz kalmasına neden oluyor.
“Betonun anonim olarak kullanıldığı örneklerdeki esas sorun, ne planlama ne de uygulama aşamasında niteliği ön plana koymayan inşa etme pratiğidir. Ne yazık ki, Kadıköy’ün dönüşüm sürecinde benimsenen bu formül, kat sayısı artırılarak uygulanmaya devam etmektedir.” Bu cümleniz şöyle tınlıyor; bu süreçte beton kullanımı, niteliği önceleyerek olsa Kadıköy’ün dönüşümü daha iyi/güzel olurdu. Ne dersiniz?
Az önce konuştuğumuz gibi, burada öncelikle kentsel planlamanın önemli olduğu kanaatindeyim. Mevcut altyapıyı ve kentsel donatıyı aynı tutarak, kat yüksekliğini ve dolayısıyla nüfusu artırmak, nüfusa karşılık gelen kentsel donatınının yetersiz kalacağını kabul etmek anlamına gelir. Tekil bina ölçeğinde baktığımızda da, yüksek katlı yeni bir yapı tipolojisi yaygınlaşıyor. Bu konut bloklarının büyük bölümünde, benzer mimari plan şemalarıyla ve hayli sorunlu plan çözümleriyle yeni bir yapı stoğu oluşmaya başladı. Bir önceki kuşak Kadıköy apartmanlarındaki geniş giriş holleri, büyük balkonlar ve geniş yaşama alanları terk edildi. Yerine kimi zaman içine nasıl yerleşeceğinizi bilemediğiniz küçüklükte mekanlar barındıran yüksek bloklar geldi. İlçedeki blokların ölçeği, yapının sokakla kurduğu ilişki, sokak kotundan algılanan yapılı çevre tamamen değişti. Dönüşüm sürecinde bu kriterler göz önünde bulundurulabilseydi, çok daha iyi bir nitelikli çevre oluşturulabilirdi. Elbette bu yapsat sistemiyle ilerleyen dönüşüm süreciyle değil, ancak mekansal nitelikleri gözeten regülasyonlarla ve buna yapılacak yatırımla mümkün olabilir. “Bedelsiz” bir dönüşüm olduğunda bu niteliklerden feragat ediliyor.
Kadıköy Belediyesi’nin Türkiye'de resmi statüde tek olan Beton Zemin Laboratuvarı depreme dayanıklı binalarda oturabilmemiz için sağlam, nitelikli, güvenilir Kadıköy Betonu kavramını yarattı. Nasıl yorumluyorsunuz?
Kadıköy Belediyesi’nin yaptığı yerinde denetimler hayati önem taşıyor. Kağıt üstündeki regülasyonların şantiyede, yerinde denetlenmesi, uygulama sırasında örnekler alınması ve beton kalitesi için normalden daha yüksek bir standart belirlenmesi çok önemli bir uygulama. Deprem güvenliği açısından ilçe belediyesinin oluşturduğu çok önemli bir inisiyatif olduğunu düşünüyorum.
“FİKİRTEPE’DEKİ TEK SORUNSUZ ŞEY BETON MALZEME”
Beton demişken Fikirtepe’den bahsetmemek olmaz. Önceden 2-3 katlı yapıların olduğu Fikirtepe’nin adeta bir beton-tepeye dönüşüyor olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Kadıköy’deki dönüşümü tartışırken çoğunlukla iki önemli aks olan, Bağdat Caddesi ve Fahrettin Kerim Gökyay Caddesi ve çevrelerindeki dönüşümü değerlendiriyoruz. Bu bölgeler için yapılan eleştiriler çok daha şiddetli bir şekilde Fikirtepe’de karşılık buluyor. Orada hem yoğunluk daha fazla, hem de neredeyse hiçbir kentsel donatı yok. Yer yer kaldırım bile olmayan bir bölgeye, bir anda müthiş bir yoğunluk getirildi. Fikirtepe’deki tek sorunsuz şey beton malzeme kullanımı olabilir. Beton malzemenin nitelikli kullanımı depreme karşı dayanıklılık için elzem, ama Fikirtepe örneğinde gördüğümüz gibi yeterli olmuyor.
Estetik kaygılara ek olarak, depremini bekleyen bir şehirde güvenlik de önemli. Bu noktada betonun işlevi ne olmalı?
Yapı malzemesinin sağlamlığı ve güvenilirliği taviz verilecek bir konu değil ve elbette öncelik olmalı. Bu konudaki regülasyonlar ve denetimler de bunu sağlamaya yönelik. Benim itirazım daha çok, “estetik kaygılar” olarak geçiştirdiğimiz kısma. Belki de sorun mekansal niteliğe dair eleştirileri “estetik kaygı” olarak tanımlamakta. Estetik kaygı deyince göz ardı edilebilir oluyor, ama “yaşanabilir mekanlar yaratmak” dersek önemini vurgulayabiliriz.
(Turgut Cansever’in tasarladığı apartmanın görünüşü. (Kaynak: Mimarlık, sayı: 52- 1968)
Konuya dair başka söylemek istediğiniz var mı?
Kadıköy’deki dönüşümün ortaya koyduğu yeni yapılı çevreyi konuşurken tek tip bir dönüşüm modelinin üzerinde durduk: kat yüksekliğini artırarak gerçekleşen yapsatçı dönüşüm modelinden. Mekansal kaliteler barındıran yapıların ve modern mimarlık mirası olarak değerlendirilen yapıların korunarak güçlendirilebilmesi, kentsel hafızanın korunmasına yönelik çalışmaların yapılması bu dönüşüm hızında ekonomik sebeplerle unutuldu. Türkiye’nin modern mimarlık mirası üzerine çalışan biri olarak, mevcut mimari değerleri koruyarak dönüşümün de mümkün olduğunu hatırlatmak istedim.
(Kapak fotoğrafı: Yeni yönetmeliklerle giderek yükselen apartman bloklarının oluşturduğu silüet/Suadiye’den bir görünüm. (Fotoğraf: İlke Barka, 2023)