Beynimiz hayatımızı nasıl şekillendiriyor?

Hayatımızla ilgili kararları nasıl alıyoruz? Aşk kalbin mi beynin mi işi? Neyi, neden unutuyoruz? “Beynimiz hayatımızı nasıl şekillendirir?” kitabının yazarı Kadıköylü Nörolog Doktor Ece Balkuv “Hayatta yaptığınız seçimleri özgür iradenizle aldığınızı düşünüyorsanız size kötü bir haberim var” diyor

10 Eylül 2020 - 12:18

Kadıköylü Nörolog Doktor Ece Balkuv’un Müptela Yayınları’ndan çıkan “Beyniniz Hayatınızı Nasıl Şekillendirir?” isimli kitabı özgür iradenin bir hayal olduğunu söylüyor. Balkuv ile beynimizin hayatımızı nasıl şekillendirdiğini, hafızayı konuştuk.

  • Kitaba geçmeden önce sizi tanıyalım. Ece Balkuv kimdir?

Tam ismim Ece Balkuv Başaran. 36 yaşındayım. 10 yıldır nörolog olarak çalışıyorum. Bunun beş yılı uzmanlık, beş yılı asistanlıkla geçti. Üsküdar Devlet Hastanesi’nde çalışıyorum. Doğma büyüme Kadıköylüyüm. Bundan dolayı da çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Suadiye’de oturuyorum. Evliyim, 6 yaşında bir oğlum var. İlk kitabım. Heyecanlıyım, iyi gitmesinden dolayı da mutluyum.

  • Peki “Beyniniz Hayatınızı Nasıl Şekillendirir?” kitabını nasıl yazmaya karar verdiniz? Ya da ne oldu da böyle bir gereksinim hissettiniz?

Her zaman çok okuyan biri oldum. Lise yıllarında özellikle felsefe ile çok alakalıydım. Bence felsefe ile alakalı biri yazmaktan okumaktan uzak olamaz. Benim hayatım boyunca da böyle oldu. Ama özellikle İstanbul’da hem çocuk bakıp, hem yoğun bir devlet hastanesinde çalışma temposu altında kitap yazmak gerçekten zahmetli bir iş. Benim bu kitabı yazmaktaki yegane motivasyonum oğlum oldu diyebilirim.

  • Nasıl?

Oğluma güzel bir miras bırakmak istedim, iyi bir örnek olmak. Bir oğlum olmasaydı, anne olmasaydım muhtemelen kitabım da olmayacaktı.

  • Kitabın adıyla devam edelim. Beynimiz hayatımızı nasıl şekillendiriyor?

Beynimiz hayatımızı sadece bildiğimiz anlamlarda değil, bilmediğimiz anlamlarda da şekillendiriyor. Tüm kararlarımızda özgür irademizi yüzde yüz kullandığımızı düşündüğümüz pek çok durumda da aslında beynin “prefrontal korteks” dediğimiz yüksek bilinçli merkezlerine yansımayan bölgelerinden gelen sinyaller doğrultusunda hareket ediyoruz.

  • Bunu biraz açabilir miyiz? Kitapta özgür iradeye sahip değiliz diyorsunuz. Biz bir karar verirken uzun uzun süreçler geçirdiğimizi zannederken ne oluyor?

Zannederken başka şeyler oluyor. Tabii ki bu bilinç düzeyindeki entelektüel muhakemenin bir anlamı yok demek değil. Bir örnekle açıklayayım; bir çalışma yapılıyor bir grup katılımcıya yaşlılığı çağrıştıran kelimeler veriliyor, diğer grup katılımcılara nötr kelimeler veriliyor. Çalışmanın sonunda katılımcıların odayı terk etme süreleri ölçülüyor ve yaşlılıkla ilgili kelimeler verilen grubun farkında olmadan odadan çıkma süresinin anlamlı ölçüde uzun olduğu tespit ediliyor. Yani bizim farkında olmadığımız davranışlarımızı, düşüncelerimizi kontrol eden pek çok mekanizma var.

“BEYİN AŞIK OLMAYA HAZIR”

  • Okuduğumuz okul, yaşadığımız sosyal çevre, yaptığımız iş, ilişkilerimiz bunların bir etkisi yok mu?

Elbette bunların hem bilinç düzeyinde hem de bilinçaltı düzeyinde bir etkisi var. Ama farkında olmadığımız anlamda da etkisi var. Örneğin aynı beyinde farklı iki bilinç var. Beynin iki yarısını birbirine bağlayan bağlantıyı kesersek, beynin sağ tarafının başka sol tarafının başka yanıtlar verdiği durumlar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla aynı beyin içinde iki farklı bilinç varken biz tamamen özgür iradeye sahibiz, kontrol bizde demek mümkün değil.

  • Kitabın önsözünde “sevgi her şeydir” diyorsunuz. Beynimiz sevgiyi nasıl şekillendiriyor?

Sevginin, aşkın, anneliğin hormonu oksitosindir. Beynin kendisi nörokimyasal olarak konuşuyor olsa, sevgi denince oksitosin salgılayarak cevap verir diye düşünüyorum. Beyin aşık olmaya hazır bir yapı. Hatta siz insanlara dışarıdan oksitosin verdiğiniz zaman herkes birbiriyle gül gibi geçinir. Hepimiz oksitosin alsak çiçek çocuk oluruz. Beynin nöroplastisitesi artıyor, konsantrasyon süresi uzuyor.

  • Biz aşk için kalbin cesareti diyorduk, değil yani?

(Gülüyor) Yok kalp değil. Kalp kas. Kalpte bir şey yok, olay beyinde.

  • Beynimizin sadece yüzde 10’luk bölümünü kullanıyoruz diye biliyorduk sonra bu yalanlandı. Biz beynimizin yüzde kaçını kullanıyoruz?

10 diyen var, 5 diyen var, 20 diyen var. Eli daha bol olup 50 diyen var. Eli sıkı olup 1 diyen var ama istirahat halinde dahi beyin yüzde yüz aktiftir. Ama çok daha farklı niteliklere sahip olacak bir beyin geliştirebiliriz.

  • Birçok filmde izliyoruz, sizin kitabınızda da izler var.  Gerçekten zihnin dışarıdan kontrolü sağlanabilir mi?

Hiç bu filmleri aratmayan hatta bir filme koysanız amma da abartmış denecek gerçek çalışmalar var. Doktor Delgado geleneksel matador kıyafetleriyle arenada vahşi bir boğanın karşısına geçiyor. Boğa saldırıyor, Delgado elindeki bir düğmeye basıyor, boğa yere devriliyor. Yani zihnin dışarıdan kontrolü ile ilgili çalışmalar yapıldı ve yapılmaya da devam edecektir. Nörobilim çok hızla gelişen akıl almaz yeniliklere açık bir alan.

  • Bu aynı zamanda çok tehlikeli bir şey değil mi?

Tehlikeli olduğu için hayvan çalışmaları aşamasında kaldı. Hiç insan çalışması yok. Sonuçta bize bu teknolojileri uzaylılar uzaydan dayatmıyor yani bana göre grubun yararına olmayan bir nörobilimsel gelişme zaten sürdürülemez. Özellikle kapitalist bir dünyada.

  • Atom bombası gibi bir örneğimiz var.

Atom bombası ilk akla gelen örnek. Bir kere oldu sonrasında nükleer silahlar yasaklandı. Tabii nörobilimsel gelişmeler de bir kaosa yol açabilir ama önüne geçilecektir diye düşünüyorum.

“HAFIZA GÜVENİLİR DEĞİLDİR”

  • Gelelim hafızaya, hafıza nasıl şekilleniyor? 

Hafıza beynin farklı yerlerinde depolanır. Çok güvenilir değildir. Sürekli aynı şey hatırlanmaz, o hafızaya ait sinaptik bağlar güçlendirilmezse zamanla silinir. Hafızanın rolü o yüzden çok da ciddi boyutta değil. Daha ziyade bilinç düzeyindeki mekanizmalar olabildiği kadar özgür irademiz ve nereden geldiğini, nerede depolandığını çok bilmediğimiz bilinçaltı mekanizmalar sayesinde kararlarımız düzenleniyor.

  • Neyi unutup neyin unutulmayacağına beyin nasıl karar veriyor?

Sinaptik bağları kuvvetlendiren her türlü uyarı hafızayı kuvvetlendiriyor. Mesela bir derse çalışan bir öğrenciyi düşünün; tekrar yapması lazım. Tekrarlanan bilginin sinaptik bağları kuvvetleniyor ve zor unutuluyor. Keza uyku, sinaptik bağların kuvvetlendirilmesinde faydalı. Yoğun duygular hafızayı çok fazla etkiliyor. Örneğin 17 Ağustos depremini yaşadığınızı düşünelim, bunu asla unutmazsınız. Korkuyla damgalanan anılar beyinde kısa yol yapar ve hafızadan hiç silinmez. Bunun gerekçesi de muhtemelen hayatta kalmak olabilir.

  • Ders çalışmaktan örnek verdiniz, bazı insanlar bir şeyi bir kere okuyup hatırlıyor bazı insanların ise birkaç kez okuması gerekiyor. Bu neden oluyor?

Konsantrasyon yeteneğinden.

  • Konsantrasyon mu zeka mı?

Zeka değil. Zekayı hala IQ testi ile ölçüyoruz. IQ testi hayat kalitesi anlamında belirleyici değil. Sadece muhakeme yeteneğini ölçer. Hazzı erteleyebiliyorsanız, dayanabiliyorsanız, canınız tv izlemek isterken ders çalışacak iradeniz varsa bu sizin hayattaki başarınız için ciddi bir gösterge.

  • Yaşadığımız büyük travmalar mesela deprem ya da başımıza aldığımız darbeler. Bunlar beynimizin fonksiyonlarını nasıl değiştiriyor?

Ciddi kafa travması sonrasında beyin ölümü dahi olabilir. Kafa travmalardan çok etkilenir. Mesela düzenli kafa travmasına uğrarsanız; mesela boksörseniz erken bunama veya Parkinson gözükebilir.

  • Ruhsal travmaların nasıl etkisi var?

Bunu bir ruh sağlığı uzmanı daha iyi yanıtlayabilir ama bizim geleceği planlama yetimiz büyük ölçüde hafızayı kullanır. Hafızamızda hep olumsuz anılar varsa geleceğe umutla bakamazsınız. Beyin geçmişi hep geleceğin prototipini yaratmak için kullanır. Öyle bir ruhsal travma yaşarsınız ki kendi adınızı bile unutursunuz. Ufak travmaları hepimiz yaşıyor ve başa çıkabiliyoruz ama ruhsal travmalar insanın tüm kimyasını bozabilir. Görme bozukluklarından, yürüme bozukluklarına kadar her türlü tablo literatürde mevcut.

  • Alzheimer, Epilepsi, Demans, Parkinson gibi hastalıkları önceden bilmek mümkün mü?

Yok, ben 36 yaşındayım 80 yaşından sonra demans olup olamayacağımızı öngöremeyiz.  Bizim bunları önlemek, en azından riski azaltmak için yapabileceğimiz şeyler var.

  • Neler bunlar?

Kalbi koruyan her şey beyni de korur. Egzersiz, Akdeniz tipi beslenme, düşük kolesterol seviyeleri gibi. Aslında hepsinden önemlisi iyi insan ilişkileri yani sosyal olma. Örneğin özellikle ileri yaşta aktif bir hayat, ikinci bir dil ya da enstrüman çalmayı öğrenme. Depresyon, Alzheimer için ciddi bir risk faktörü.


ARŞİV