Bir Belgin Abla belgeseli: “Çay var içersen…”

Kadıköy-Pendik hattının çaycısı Serpil Belgin Aydın’ın hayatı belgesel oldu. “Çay Var İçersen”nin hikâyesini yapımcı- yönetmen Cihan Emre Zengin’le konuştuk

05 Mart 2020 - 13:56

Kadıköy-Pendik hattında hizmet veren mavi minibüslerin Taşköprü Caddesi’ndeki durağının önünden geçtiyseniz orada bisikletiyle çay satan Serpil Belgin Aydın’ı da görmüşsünüzdür. Çay ocağı işletmeciliğinden seyyar çay tezgâhına uzanan hikâyesini bir yıl önce gazetemize anlatan çaycı Belgin Abla’nın hayatı belgesel oldu.

Filmeks tarafından yapılan, yönetmenliğini ise Cihan Emre Zengin’in yaptığı “Çay Var İçersen” belgeseli, eşinden şiddet görmüş bir kadının hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.  Görüntü yönetmenliğini İlker Döşer’in, müziklerini Doğukan Manço’nun yaptığı belgeselin ilk gösterimi 7 Mart Cumartesi günü Bisiklet Kadınları Çalıştayı’nda Tasarım Atölyesi Kadıköy’de (TAK) yapılacak.

Cihan Emre Zengin’le “Çay Var İçersen” belgeselini konuştuk.

-          Belgin Abla’yla nasıl taştınız ve belgesel fikri nereden çıktı?

Belgeselcilerin gözü sürekli farklı şeyler görür. Belgin Abla da işyeri güzergâhımıza yakın çalışıyor. Onun insanlarla iletişimini gördüm. Gidip tanıştım. Her şeyin belgeselini yapabiliriz ama bazı insanlar var ki kendi kendine belgesel olmuşlar. Biz sadece onları kayıt altına alıyoruz. Belgin Abla bunun örneği. Kısaca ben bir şey yapmak için uğraştım ama Belgin Abla tek başına belgesel konusuydu.

“BAŞKALARININ DA TANIMASINI İSTEDİM”

-          Ne kadar zamanda çektiniz?

Çekimler 10 gün, diğer hazırlıklar da bir ay sürdü. Yani 40 güne yakın. Biz çekim yaptığımız dönemde 10 gün boyunca aynı saatler arasında sürekli onun yanında olduk.  Sabah 07.00’ye geliyor,  akşam 22.00’da gidiyordu. Bu saatler zarfında hep onun yanında durduk ve söylemeden geçemeyeceğim oturduğumuz evin kıymetini anladık.

-          Neden?

 Çok soğuktu. Soğuk, soğuk, çok soğuktu.

-           Öncesinde bir çalışma var mıydı?

Biz Belgin Abla ile iki senedir tanışıyoruz. Yani öncesinde sohbet edip, notlar almıştım. Bu çayı çok seven emekçi bir kadının belgeseliydi. Bu belgesel bir dram değil. Biz güçlü bir kadını anlatıyoruz. Benim tanıdığım bir hayatı başkalarının da tanımasını istedim. Geçmişte ne yaşarsa yaşasın insanlara hala mutluluk katabilmesini anlatmaya çalıştık. Etrafındaki herkes ona dert anlatmak için geliyor.

“BELGİN BENİM KAHRAMANIM”

-          Konuşanlardan biri “Belgin benim kahramanım”  diyor.

Çünkü orada birçok insanın kahramanı. Oradaki birçok insanın hayatını Belgin abla biliyor. Biz bu belgeseli yapana kadar oradakiler Belgin ablanın hayatını bu kadar bilmiyordu. Ve orayı sadece minibüsçüler olarak düşünmeyin. O herkese çay satıyor.  Belgin abla bence Kadıköy’ün güçlü simgelerinden biri.

-          Belgesel bittikten sonra sizde nasıl bir iz ve his bıraktı?

Belgesele ilk başladığımız gün Belgin Abla’nın doğum günüydü. O gün çekimler bitti. Akşam ona pasta aldık. Çekim boyunca ağlamayan kadın pastayı görünce ağlamaya başladı. O gün bize kaybettiği kızını anlatıyordu, meğer kızı mum üflemeyi çok severmiş o da kızına pasta alırmış. Ve bir de Belgin Abla’ya yıllar boyu pasta alan kimse olmamış. Yani 20 yıl sonra falan biz almışız. Kırık bir bisiklet düşünün üzerinde bir pasta, o ağlıyor, ekip ağlıyor.

CİHAN EMRE ZENGİN KİMDİR?

“Yapımcı -yönetmenim. 1983 doğumluyum. Kendimi sinema, belgesel ve kurumsal filmlere adadım. Belgesel tarafında oldukça doğal olmaya çalışıyorum. Doğma büyüme Kadıköylüyüm. Göztepe’de doğdum. Erenköy’de oturdum. Kadıköy’de iş yaptım. Kadıköy’den hiç kopmadım. Kadıköy’ü çok seviyorum, başka projelerim de var. Benim yaptığım çalışmalar biraz insanın kalbine dokunan çalışmalar. Küçük problemler, unutulmuş insanlar bunları çok seviyorum. Bunları inceledikten sonra insanın ister istemez bakış açısı değişiyor. Bendeki değişikliği de belgesele döküp izleyen insanlara aktarmaya çalışıyorum. Mesela insanlar belki Belgin Abla’nın belgeselini izledikten sonra daha fazla selam vermeye başlayacak.”


ARŞİV