“Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu”
Kadıköy’ün her köşesinde insanın karşısına şaşırtan, çocuk gibi sevindiren bazen hüzünlendiren, uzak bir hatıraya ya da bir şiire götüren sürprizler çıkıyor. Dumlupınar mahallesi Akçakoca sokaktaki Erciyes Berberi de bunlardan biri. Kapının önünde, camı boydan boya kaplayan çiçekler nedeniyle ilk bakışta berberden çok çiçekçi gibi görünüyor. Çamaşır askısı olmasa “berberin tabelası kalmış, burası çiçekçi” diye düşünebileceğiniz kadar çiçek bolluğu ile karşılaşıyorsunuz. Difenbahyadan, kauçuğa, sardunyadan sarmaşığa bir sürü çiçek var.
Dükkânın önünde durup merakla içeriyi gözleyenlere alışık olup her meraklı gözü içeriye buyur eden berberin adı ise Tanrıverdi Taşdemir yani dükkânın sahibi. Dükkân ise Edip Cansever’in “Masa da Masaymış” şiiri gibi.
Adam dükkâna gökyüzünü koymuş. Dağı, denizi, cırcır böceğini, sarmaşığı, akarsuyu, uzun bir yolu, sokak kedilerini, gençliğini koymuş. Adam akşamın kızıllığını, güneşin doğuşunu koymuş… Taş çatlasın 15-20 metrekare olan dükkân da sadece çiçekler değil boydan boya resimler de var. Adam dükkâna kırmızıdan, mora, yeşilden, sarıya tüm renkleri koymuş.
ÖNCE MODA SONRA FİKİRTEPE
1960 Kars doğumlu olan Tanrıverdi Taşdemir ailesiyle birlikte İzmit’e oradan da tek başına İstanbul’a gelmiş. “İzmit’te duramadım, kaçtım buraya geldim. Burada çeşitli işlerde çalıştım.” diye anlatıyor. Bu çeşitli işler arasında kahvecilik, simit, çorap satmak baba mesleği berber kalfalığı var. Gece berberde çalışıp akşamları da çorap satmış mesela. Askerliğini bitirip tekrar İstanbul’a döndükten sonra da kendi dükkânını açmış.
“1984 yılında evlendim. Üç tane evladım var. Aşağı yukarı 38 senedir kendi işimi yapıyorum. Önce Moda’daydım. Sonra Fikirtepe en son 9 sene önce buraya geldim. Öyle bu mücadeleyi verdik.” sözleriyle 38 yıllık çalışmayı, üç çocuğu, evliliği de üç cümleye hızlıca sığdırıyor.
Duvardaki ve tuvaldeki resimleri gösterip resim merakının ne zaman başladığını sorduğumda gülümseyerek yanıt veriyor. “Çocukluğumdan beri resme meraklıydım. Teksas, Tommiks, Zagor kitaplarının çizimlerine bakardım. Okulu birinci sınıfta bırakıp ayakkabı boyacılığı yapmaya başladığımda resme, çizgilere iyice merak saldım. Ufak ufak çizmeye başladım.”
Okulu niye bıraktınız sorusuna yanıt ise biraz mahzun, biraz tanıdık “Mecburiyetten... Aile kalabalıktı babam tek başına yetişemiyordu.”
Çocukluk yıllarında resim yapmaya başlayan Taşdemir şimdilerde yaptığı resimleri satıyor. Ama “pek alan olmuyor” diyor gülümseyerek. Dükkânda karakalem çalışmasından, manzaraya farklı farklı resimler var. Dükkânın ardiye olarak kullanılan yeri de sanat galerisi gibi. Resimler yan yana asılmış. Bir tarafta saz da var. Sazı kim çalıyor sorusunun yanıtı da yine aynı “Ben çalıyorum.”
Peki resimlerdeki bu dağlar, bu deniz neresi? Gidip gördüğü yerler mi, hayali mi?: “Hayali çalışıyorum. Hayal ettikten sonra her şeyi görürsün. Düşünceni genişlettiğin zaman daha çok şey katarsın.” Yani adam dükkâna gençliğini çizdiği kara kalem çalışmasıyla birlikte hayallerini de koymuş.
Tanrıverdi Taşdemir, berberin bir duvarına boydan boya resim yapmış. “Doğada olan her şey var burada. Bir yayla gibi düşünün” diye anlatıyor. Üzerinde başka resimler ve önünde çiçekler olmasa bir kartpostalın içinde yaşadığınızı düşündürecek duvar resmini yapması iki ay kadar sürmüş.
“BOTANİK BAHÇESİ GİBİ”
“Resimler tamam da çiçek merakı nereden geldi?” sorusuna Taşdemir yine gülerek “Yeşillik merakından” diyor. “Kapalı dükkânlarda kala kala bunaldım. En iyisi kendime böyle bir mekan yaratayım dedim. Botanik bahçe gibi oldu. Bakıyorsun hepsinden zevk alıyorsun. Çiçekler de burayı sevdi, büyüdü. Tüm canlılar birbirinden güç alır. Çiçekler de birbirlerinden güç alıyor.”
Çiçekler de çiçek ha denecek gibi. Her birinin boyu insan boyunu aşıyor. İki üç tane olsa bakımı kolay olur belki ama dükkânda en az 20-25 saksı var. Böyle güzel büyüyebilmeleri için özenle bakıldıkları çok belli. Dışarı çıkarıp havalandırmış, yapraklarına toz değdirilmemiş, suları eksik edilmemiş. Ve saksılar da rengarenk boyanmış.
Bir yanda tuval, bir yanda berber koltuğu bir yanda ustura bir yanda çiçek. Peki bu duruma müşteriler ne diyor? İlk gören şaşırıyormuş doğal olarak. Sonra resimlere, çiçeklere bakayım derken vakit geçiriyor en önemlisi huzur buluyorlarmış. Dükkânı ilk gördüğümde sakal traşı yaptıran bir müşteri “insanın içi açılıyor, ferahlıyor” demişti.
Taşdemir, küçük esnaf olduğu için pandemiden en çok etkilenen kesim arasında yer alıyor ama yine de “Sağlık olsun” diyor.