Biraz Adana, biraz kitap, biraz da nostalji…

Gazeteci-siyasetçi Altan Öymen ve usta çizer Tan Oral, “01 Adana” kitabının söyleşi ve imza günü için okurlarıyla Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde buluştu

16 Şubat 2018 - 08:40

Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi (CKM)’nde önemli bir etkinlik gerçekleşti. Yakın tarihimizin canlı tanığı Altan Öymen, 1950’lerden günümüze kadar genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bir öğrencisi, gazeteci, siyasetçi, bir baba ve sıradan bir vatandaş olarak tanık olduğu bütün sosyal değişimi, siyasi çalkantıları, ihtilalleri ve tüm bunları eşlik eden Türkiye’deki gündelik hayatı 10 Şubat Cumartesi günü CKM’de anlattı. Söyleşiye, tıpkı 1980’lerde Adana’da yaptığı gibi,  Tan Oral da incelikli mizahı ve güçlü gözlem yeteneği ile Öymen’e eşlik etti. Moderatörlüğünü Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes’in yaptığı söyleşide, geçmişten günümüze Türkiye, 01 Adana kitabı, ve karikatürün medyadaki değişen etkisi konuşuldu.

01 ADANA’NIN HİKAYESİ

Söyleşi başlamadan önce Oral’ın geçmişten günümüze çizimlerinden oluşan sunum, izleyicilere gösterildi. Sunumun ardından ilk sözü Öymen aldı. Öymen, 80’li yıllarda Oral’la birlikte Cumhuriyet gazetesine röportaj yapmak için  Adana’ya gittikleri dönemi anlattı. 1950’den bu yana gazetecilik yaptığını ve bu süre içinde pek çok şeye tanık olduğunu belirten Öymen, “Zaman içinde darbeler, askeri yönetim zamanları, çeşitli siyasal olaylar gördük. 1980’de ise askeri yönetim dönemine girmiştik. O zamana kadar milletvekiliydim. Meclis feshedildi. Ne kadar meclis üyesi varsa işşiz kaldık. Hemen gitmeye niyetleri olmadığı anlaşılınca bir de siyasi yasaklar da üzerine binince tam oldu. Siyasi yasaklar da başkalarına değil sadece bize uygulanıyordu. Ben de gazeteciliğe geri döndüm. Milletvekili olmadan önce Cumhuriyet gazetesi yazarıydım. Aynı yere geri döndüm ve gazete de kabul etti. Birinci sayfada yazmaya devam ediyorum. Dönem askeri dönem olsa da rahmetli Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk da imzasız yazılarıyla beraber mevcut askeri yönetimi eleştirebilecek yazılar yazabiliyorduk. Bundan bir süre sonra da 52 sayılı askeri bildiri çıktı. Bildiride, siyasette bir dönem bulunmuş kişilerin siyaset üzerine yazı da yazamayacağı belirtiliyordu. Bununla beraber çalışma alanım kısıtlanmıştı. Ne yapabiliriz diye düşünürken gazete, memleket hikayeleri içeren röportajlar yapmam için beni görevlendirdi. İlk olarak Adana’yı seçtik. Bu röportaj dizisi bir de fotoğraf ihtiyacını beraberinde getirdi. O zamanlarda da baskı tekniği oldukça ilkel durumda. Fotoğraflar, gazete kağıdında iyi çıkamıyor. Buna nasıl bir çözüm bulabiliriz derken. Hali hazırda Tan Oral da Cumhuriyet için çalışıyordu. Röportaja gittiğim yerler için çizimleri Tan Oral’ın yapabileceğini düşündük. Böylelikle muhteşem bir buluş gerçekleşmiş oldu. Röportajların görsel hikayeleri Tan Oral’ın elinden çıkmış oldu.” diye konuştu.

“CUMHURİYET’İN TİRAJI ARTTI”

Adana’nın anlatıldığı röportaj serisinin çok beğenildini belirten Öymen, “Aslına baktığınızda her şey bir mecburiyet döngüsüyle başlamıştı. Fakat eminim Tan da öyle düşünüyordur ki biz çok keyif aldık ve mutlu olduk. Çünkü o zamana kadar dikkatimizi çekmeyen birçok şey dikkatimizi çekmeye başlamıştı. Biz de farklı bir bakış açısı kazandık ve bu bakış açısını okuyucuya da kazandırdık. Röportajlar beğenildi. Cumhuriyet’in tirajı arttı. O zaman da seçime gidilmesi konuşuluyordu ve siyasi yasakların kalkması gündeydi. Ülke gündemi de siyasetle iyiden iyice yoğunlaşınca Adana’dan sonra bu seriyi durdurduk. Fakat Adana’ya gittiğimiz zaman Tan ile birlikte şunu gördük ki Türkiye’nin her bir ili ayrı bir değer, hepsi ayrı bir değer içeriyor ve bu değerlele ilgilenmek lazım. Örnek vermem gerekirse röportajamızın en ünlü bölümlerinden biri ‘Adana kebabına soğan konulur mu? Yoksa konulmaz mı? Tartışmasaydı. Adana’daki iki büyük kebapçı ailesine gidip, bu soruyu tartışmıştık. Birisi soğan konulur afiyetle yenir, birisi de hayır efendim asla konulmaz diye diretiyordu. Röportaj sayesinde farklılıkları görebiliyorduk.” dedi.

“ASKERİ DÖNEMDE YAZABİLİYORDUK”

Öymen, geçmişten günümüze Türkiye’deki medyanın değişimine de değindi. Öymen, yaşanılan o dönemleri şöyle anlattı: “Türkiye 1950’de demokrasiye geçti. Bu zamandan itibarende 2 ila 3 sene boyunca özgürlüklerin bulunduğu bir dönem geçirdik. Ondan sonra iktidarda bulunanların da tahamülü bu duruma karşı azaldı. Özgürlükler, başta basın olmak üzere sınırlanmaya ve daralmaya başladı. Herkesin bildiği üzere 60’da askeri darbe oldu ve ardından Anayasa’nın değişim süreci başladı. 61 Anayasa’sı da Türkiye’nin şu ana dek görüp görebildiği en ileri Anayasa olarak tarihe geçti. Çünkü Avrupa’daki son gelişmelere gör hazırlanmıştı. 60’dan sonra Türkiye baya bir özgürlükler ülkesi haline geldi. O zaman başta olanlar da kendilerinin eleştirilmesine ses çıkarmıyorlardı, insanlara alan veriyorlardı. Bunun belli başlı sebepleri de vardı. Demem o ki askeri yönetim döneminde eleştirme olanığımız vardı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Türkiye, bir anda basın özgürlüğünün olmadığı bir sürece girmedi. Bu durum aşama aşama gelişti ve bugüne gelindi. Fakat bizler askeri yönetimde bile düşüncelerimizi yazabiliyorduk.” diye konuştu.

“KARİKATÜR HER YERDE BÖYLE”

Karikatür sanatının, yalnızca ülkede değil tüm dünyada eskisi kadar rağbet görmediğini dile getiren Oral, “Bu aslında zamana ve değişen dünyaya bağlı gelişen bir durum. Benim, tüm dünyadan karikatürist arkadaşlarım var. Onlar da işsizlik durumuyla çoktan yüzleşmişler. Çünkü karikatür artık bir açığı kapatmıyor. O açık zaten karikatür harici birçok meteryal ile kapatılmış durumda. Böyle olunca karikatür dergileri de birer birer kapanmaya başladı. Gazeteler, haber ve fotoğraf olmadan çıkmaz ama karikatür olmaması bir şey değiştirmiyor. Karikatür de gazetelerden eksilmeye başladı. Çoğu karikatürist zamanında Almanya’ya gitti. Kalemlerini ve çizgilerini Berlin Duvarı’nın yıkılması, rejimin değişmesi için oynatıyorlardı. Duvarın yıkılmasıyla da birlikte yapacak bir şey kalmadı. Ümit ediyorum ki Türkiye de karikatürcülere hiç iş düşmeyecek kadar özgür bir ülke olur.” dedi. Söyleşinin ardından, Öymen ve Oral, kitaplarını okuyucuları için imzalayıp, hatıra fotoğrafı çekildiler.


ARŞİV