Bu okul “büyükler” için

Nazım Hikmet Kültür Merkezi bünyesinde gönüllülerin çabalarıyla kurulan Ebeveyn Okulu, aileleri uzmanlarla buluşturup daha iyi ebeveynler olmaları için çalışıyor

14 Aralık 2017 - 16:54

Yıllardır Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi bünyesinde çocuklar için, “evrim”, “dünya tarihi”, “antropoloji” gibi başlıklarda atölyeler düzenleyen gönüllüler, artık sadece çocuklar için değil, ebeveynler içinde atölyeler düzenliyor. Bir yılını geride bırakan Ebeveyn Okulu’nda aileler, çocuklarına nasıl yaklaşmaları gerektiğini konunun uzmanlarından öğreniyor. Okulun kurucu gönüllülerinden Özlem Koç, “Ebeveynler olarak aynı sorunları yaşıyoruz. Bu okulu sorunları birlikte aşmak için kurduk.” diyor.

Ebeveyn Okulu’nun kuruluşundan bahseder misiniz?

Aslında biz Ebeveyn Okulu’ndan önce Nazım Hikmet Kültür Merkezi bünyesinde çocuklara yönelik bilim, evrim, antropoloji, insanlık tarihi, çocuklar için felsefe gibi bir takım atölyeler yapıyorduk. Sonrasında atölyelere çocuklarını getiren ebeveynlerin konuşmaya, paylaşmaya, ortak dertlerine çözümler bulmaya ihtiyacı olduğunu fark ettik. Bu nedenle 2015’in son aylarından itibaren çocuk atölyelerine paralel olarak Ebeveyn Okulları düzenlemeye başladık.

Ebeveyn Okulu’nda nasıl bir çalışma yapılıyor?

Öncelikle her dönemden önce ebeveynlerle birlikte konu başlıklarını belirliyoruz. Konu başlıkları belirlendikten sonra konunun uzmanları ile iletişime geçip onları davet ediyoruz. İki haftada bir gerçekleşen oturumlarda ebeveynler, konuyla ilgili sorunlarını uzmanlarından öğrenme fırsatı buluyor.

Geçen yıl yirmiyi aşkın oturumumuz oldu. Konuyla ilgili uzmanları çağırdığımız çok çeşitli başlıklarımız oldu. Uyuşturucuyla mücadeleden, çocukların dijital çağda teknoloji kullanmasına, helikopter ebeveynlikten, sınav kaygısına, meslek seçimine kadar birçok konuyu işledik.  Çocuğa yaklaşım konusunda psikologların, psikiyatrların, rehberlik uzmanlarının, çocuklarımıza nasıl kitap seçmeliyiz gibi başlıklarda eğitimcilerin, bilimi, evrimi nasıl anlatmalıyız başlığında fen bilimcilerin konuk olduğu oturumlar yaptık.

Yeni dönem başladı galiba?

Evet başladık. 7 Ekim’den itibaren 4 oturum yaptık. İlk oturumumuz Türkiye’nin gündeminde büyük bir yer işgal eden, bir süre de yer işgal edecekmiş gibi görünen müfredat tartışmaları üzerineydi. Sonrasında akran zorbalığını konuştuk. Çocuklarda gördüğümüz, okulda, sokaklarda yaşadığımız, küçük çocuklarda daha can yakıcı olabilen akran zorbalığının toplumsal temellerini, neden ortaya çıktığını tartıştık. En son kasım ayının ikinci yarısında da bir yazar etkinliğimiz oldu. Ayşe Güren müfredattan çıkarılan evrim başlığını çok sevimli bir şekilde işlediği iki kitaplık bir serisiyle bize konuk oldu. Bu hafta da ne yazık ki gündemden düşmeyen cinsel istismar başlığını Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Zeynep Set ile konuşacağız. Kendisinin özel uzmanlık alanı bu konuda çok ciddi çalışmaları var.

Nasıl tepkiler, geri dönüşler aldınız?

Biz geçen sene bu kadar ciddi tepkiler almayı beklemiyorduk. Daha küçük bir kitleydik. Buradaki çocuk atölyelerinde olan çocukların ebeveynlerine hitap etmeyi bekliyorduk. Çevredeki okulların rehberlik öğretmenleri kesintisiz katıldılar. Ebeveynlerin çok ciddi katılımını gördük. Bu sene geçen seneden daha yoğun bir ilgi var. Ebeveynler artık daha talepkar ve katılımcı olmaya başladı. Birlikte hareket ettiğimiz bir toplam haline geldi Ebeveyn Okulu katılımcıları ve yürütücüleri.  Her seferinde birbirimizden birçok şey öğrendiğimiz beslediğimiz etkinlikler yapmaya devam ediyoruz.

Önümüzdeki günlerde neler var?

Bundan sonraki oturum 16 Aralıkta kritik bir başlıkta olacak. Değişen lise giriş sınavını konuşuyor olacağız. “Ne getirdi, ne götürdü, ne amaçlanıyor çocukları ne bekliyor, ebeveynler bu sürece nasıl adapte olmalı, çocuklara nasıl destek verebiliriz” gibi soruları tartışacağız. Bundan sonra Haziran’a kadar süren başlıklarda sistem tarafından dayatılan helikopter ebeveynlik diye tarif edilen ebeveynlik kime neye nasıl hizmet ediyor bunu inceleyeceğiz. Çocuklarda rekabetçi yaklaşım, aşırı tüketim başlığı ayrı bir başlık olacak. Kapitalizmin dayattığı çocukları her anlamda tüketime iten yaklaşımını tartışıyor olacağız. 23 Nisan’da yine bir şenlik planımız var. Onun dışında meslek seçimi gelecek kaygısı konuşmayı planladığımız başlıklardan bir tanesi. Bir de madde bağımlılığı başlığını işlemeyi düşünüyoruz

Cinsel istismar konuşuldu

Ebeveyn Okulu’nda 2 Aralık Cumartesi günü Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Zeynep Set’in katılımıyla “Toplumsal ve Bireysel Görevimiz; Çocukları İstismardan Korumak” başlığında bir oturum gerçekleşti. Oturumda ilk sözü Ebeveyn Okulu Gönüllüleri’nden Iraz Akış aldı.

 Cinsel istismarı sadece pedofili ile açıklamayacaksak sapkın bir hal alma biçimi ile açıklamanın doğru olmadığını söyleyen Akış,  çocuğa yönelik cinsel istismarın bir tahakküm kurma biçimi olduğunu söyledi.  Akış konuşmasına şöyle devam etti: “Cinsel saldırıyla kendini gösteren bir güç gösterisi. Aslında bu zihniyetin asıl saldırdığı birinci alan eşitlik. Yani kadın-erkek, çocuk-yetişkin arasındaki eşitliği fıtrat dolayısıyla reddediyor. Dolayısıyla biat edenler ve hükmedenler olarak toplum ayrıldığında, o biat edenler sadece cinsel değil her türlü istismara açık hale gelen birer “meta”ya dönüşebiliyor. Bu nedenle bu konu ele alınırken toplumsal ve ideolojik atmosferi de hesaba katmak gerektiğini düşünüyoruz.”

İHMAL MASKELENİYOR

Akış’ın ardından söz alan Yrd. Doç. Dr. Zeynep Set, cinsel istismar ve ihmalin sadece bireysel olarak mücadele edilemeyecek bir konu olduğunu söyledi. “Güçler birleştirilemezse bu sorunların üstesinden gelinemez. Sadece bazı kavramları açık ve net bilmek bir ötekine ne olduğunu daha iyi anlamlandırmak adına bize destek verebilir.” diyen Set şöyle devam etti: “O yüzden istismarı da sadece istismar olarak almayacağız. Çünkü bu toplumda her şeyin ihmale uğradığı çocuk olmak da ihmal ediliyor. Ve üzgünüm ki bu ihmal kültürel öğelerle maskeleniyor. Dini öğelerle maskeleniyor. Yani kadınlar olarak biz de ihmal ediliyoruz.”

UTANÇ VERİLERİ

Cinsel istismarı “Çocuğun tam olarak anlayamadığı, onay vermesinin mümkün olmayacağı, gelişimsel olarak hazır olmadığı ya da toplumun yasalarına, sosyal normlarına aykırı olacak şekilde bir cinsel etkinliğe dâhil edilmesi” olarak tanımlayan Set, cinsel istismarın sıklığıyla ilgili verilerden bahsetti: “Cinsel istismar vakalarının sadece yüzde 15’i bildiriliyor. Bu vakalardan yüzde 71’i kız yüzde 29’u ise erkek. Yaklaşık vakaların yarısında istismar farklı zamanlarda birden fazla olarak gerçekleşiyor. Vakaların yüzde 5’i anal veya vajinal ilişki yoluyla gerçekleşirken, istismarı aileden birinin yapma oranı yüzde 25’lere kadar çıkıyor. Verilere göre erkeğin cinsel istismarı kliniğe daha az yansıyor. İstismar erkeklerde daha az görünmesine karşı, cinsel temas görece olarak daha ciddi.”

İstismardan sonraki bulgulara da değinen Set, ailelere bu bulgulara rastlandığı zaman istismardan şüphe duyulması gerektiğini söylüyor: “Cinsel istismar sonrasında bir takım bulgular ortaya çıkıyor. Kaygı bozuklukları, uyku bozuklukları, kâbuslar, fobiler, bedensel yakınmalar ve korku tepkileri bu bulguların başında geliyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu da cinsel istismara bağlı ruhsal bulgular arasında. İstismarın erken döneminde amnezi, aşırı fantezi kurma ve uyurgezerlik de sık rastlanan bulgular arasında. İstismara uğrayan çocuklarda yüksek oranda depresyon gözleniyor. İntihar düşünceleri veya girişimleri de bu süreçte gözlenen bulgular arasında.”


ARŞİV