Çıkma Teklifi Geri Gelsin

Kitabını ve günümüz ikili ilişkilerini konuştuğumuz "Çıkma Teklifi Geri Gelsin” kitabının yazarı Deniz Gök “Gerçek saygı ve sevginin olduğu bir ilişki yaşamak biraz diyet yapmaya benziyor” diyor

22 Ağustos 2024 - 10:25

Bazı kitaplar vardır “aaa benim yaşadığım gibi dedirtir” insana hatta biraz daha ileri gidip “ben de yazardım bunu” diyenlerimiz olur. Çünkü anlatılan senin hikâyendir.  Çocuklar Duymasın, Seksenler gibi diziler de hem oyunculuk hem de senaristlik yapan Deniz Gök’ün  Düşbaz Yayınevi etiketiyle çıkan “Çıkma Teklifi Geri Gelsin” kitabı da böyle bir kitap. Bir anlamda ilişki deneyim kitabı Çıkma Teklifi Geri Gelsin. Kitabı okurken hem gülüyor hem de kendi geçmiş veya mevcut ilişkinizi sorguluyorsunuz.

Kitap vesilesiyle Deniz Gök ile günümüz dünyası ikili ilişkilerini, ilişkileri neyin işkinlendirdiğini, neyin olmadığını, oldurulmadığını, neden olmadığını konuştuk.

  • Kaç yıldır love sektöründesin? Ve ilişkiler üzerine bir kitap yazma fikri nasıl doğdu?

Beş yaşından beri love sektöründeyim. Kardeşimi kıskandığım için annemler beni erkenden ana sınıfına göndermişlerdi ve ilk gün ana sınıfından bir çocuktan çok hoşlandığımı, ona kendimi beğendirmek için kırmızı ruj sürüp, onu etkilemek için oyuncak fincanlarla Türk kahvesi götürdüğümü, ‘sanaa kahve yaptııımmm’ dediğimi hatırlıyorum. Yirmi yedi yıldır hiçbir şey değişmedi hala erkek arkadaşıma Türk kahvesi yapmayı ve ona kendimi beğendirmek için kırmızı ruj sürmeyi çok severim.

Ben arkadaşlarına bağımlı biriyim. Onların özel hayatındaki gelişmeleri dinlemek benim en büyük hobim. Sorun çıktığında çözmeyi de görev bilirim. Bu yüzden arkadaşlar arasında beni lakabım Deno Acil’dir. Son iki-üç yıldır çok fazla aşk hikâyesine maruz kaldım. Sadece arkadaşlarımdan değil, arkadaşlarımın arkadaşlarından da benzeri hikâyeler dinliyordum. Senarist olduğum için insanların başına gelen gerçek hikâyeler zaten ilgimi çektiği için, dönemin ilişki anlayışı ile ilgili tespitlerimi küçük küçük not almaya başladım. Günün sonunda gördüm ki, bütün kadınlar aynı şeyleri yaşıyorlar. Paylaşılır bir dert olduğunu, kolektif sorunlar yaşadığımızı gördüm ilişkilerde. Herkesin ortak sesi olmak için de böyle bir kitap yazdım. Ben kadınlar için paylaşılır bir kitap olacağına emindim, beni şaşırtan erkekler için de paylaşılır bir kitap olması oldu… Instagramda takip ettiğim birkaç erkek fenomen var, Çıkma Teklifi Geri Gelsin diye videolar çekmeye başladılar. Bir ayaklanma başlatacağıma emindim, kadınlar en önde yürür dedim. Erkolar yine şaşırttı. Çok şükür, çok mutluyum.

“TEK ADAM REJİMİ BİTTİ”

Ne oldu da adı bir türlü konamayan ilişkilerin muzdaribi olduk? Ne oldu da tek adam, tek kadın rejimi sona erdi?

Ben ‘yuvayı dişi kuş yapar’ atasözüne inanmayan biriyim. Bence yuvayı erkek kuş yapar, yuvanın mutlu bir şekilde sürdürülmesini kadın sağlar. En azından günümüzde böyle. Erkek isterse ilişkiye veya evliliğe dönüşen flörtler var artık günümüzde. Kadınların istemesi bir işe yaramıyor çünkü sırf uncool-kezban-kezboş olmamak uğruna erkeklerin kurduğu bu düzene sesini çıkarmayarak cool olmaya çalışan, daha doğrusu cool olduğunu zanneden hem cinslerimiz var. Bazı kadınlar ‘ben de erkekler gibi takılabiliriim yaaa’ diyerek, bazı kadınlar da trip atan kadın olmamak ve diğer kadın rakiplerinin önüne geçmek için yani erkeği ilişkiye ikna etmeye çalışırken uyumlu kadın gibi gözükmek için sesini çıkarmayınca, tek adam-tek kadın rejimi bitti. Çünkü bu sorumluluk almak istemeyen erkeğin işine gelen bir durum. Hesap vermediğin, aynı anda birkaç kadınla olabildiğin, istediğinde görüşüp istemediğinde görüşmeme özgürlüğünün olduğu bir düzen kimin hoşuna gitmez.

Ben demiyorum ki herkes mutlaka bir biri ile sevgili olsun. Ben sevgili olmak isteyen insanlar için “Çıkma Teklifi Geri Gelsin” istiyorum. Biri bunu isteyip, diğeri takılmak istediğinde sistem çöküyor, iletişim toksikleşiyor, biri mutlaka mutsuz oluyor. İki kişi de takılmak istiyorsa sorun yok, benim derdim aslında sevgili olmak için can atan ama cool gözükmek için takılmayı normalleştiren kadınlarla. Erkeklere ne sunarsan ona alışıyorlar hemen. Bak çıkma teklifi geri gelsin dedim, şimdi hepsi video çekmeye başladı (Gülüyor)

Yani sonuç olarak kadınlar alıştırdı ve normalleştirdi, erkeklerin de işine geldi. Böylece adı konmayan ilişkilerin muzdaribi olduk.

  • Peki sadece kadınlar mı muzdarip bu ne idiğü belirsiz ilişkilerden? Tek Adam Rejimi’ne göre yaşamayan da hayli kadın da var.

Tabii ki tüm erkekler veya tüm kadınlar böyle diyerek asla bir genelleme yapamam. Tek adam rejiminde olmayıp, birçok erkeği üzen kadın da vardır. Ama bir sosyolog olarak şunu kesin söyleyebilirim ki yaptığım araştırmalar sonucunda tek adam rejiminde olmayıp da ilişki isteyen bir erkeği üzen kadın sayısı, tek kadın rejiminde olmayıp bir kadını üzen erkek sayısından daha az.  Kitaba aldığım reaksiyonlardan bile bunu anlayabiliyorum. Evet bu günümüz ilişki düzeninden rahatsız olan erkekler de var, ama kadınların sayısına oranla çok azlar.

Bir de zamanla da değişen dönüşen varlıklarız. Bugün takılmak isteriz keyfimiz ve kahyası öyle uygun görür, yarın doyarız insana, ilişkiye ‘yaa biri olsun sabit, benim güvenli limanım’ deriz. Tüm kadınlar ilişki ister, tüm erkekler takılmak ister gibi bir genelleme yapmam çok yanlış olur.  İnsan doğası gereği sahiplenme içgüdüsündedir. Sadece bir insana değil, bir statüye, bir eve, bir işe, bir kariyere, bir paraya. Ben kitabımda sahiplenme içgüdüsünde olan insanlar, erkek kadın fark etmeksizin sanki yokmuş gibi davranmasın dedim. Yani açık olalım ne istediğimiz konusunda. Kitabım herkes bir biri ile sevgili olsun kitabı değil, ilişkilerdeki beklentiler konusunda dürüst olun kitabı. Takılmak isteyenlere saygım sonsuz. Ama sırf karşısındaki erkeği-kadını ilişkiye ikna etmek için olmadığı biri gibi davranan kadınlara-erkeklere saygım yok. Çünkü onların kendisine de saygısı yok. Ne istediğini söyle, başkası olma kendin ol. Mottomuz bu.

  • Kitaptaki er kişi kahramanımızda da olduğu gibi erkekler de sabit bir ilişkileri olsun istiyor. Ama bir yandan da başka ilişkiler de yaşamak istiyor. Bunu sadece yetinmemekle açıklamak mümkün mü? Ve bence bu erkeklerde fazla olmakla birlikte sadece erkeklerde yok kadınlar da öyle. Hem çok sevilmeye açız, hem de sevmek için iştahsız. Neden sence?

“İLİŞKİ YAŞAMAK BİRAZ DİYET YAPMAYA BENZİYOR”

Her şeyin çok lezzetli ve bedava olduğu bir açık büfedesin. Üstelik istediğin kadar yiyebilirsin, sınırsız… Kimse sana artık yiyemezsin, dur demeyecek ve sonucunda kilo da almayacaksın. Açıkçası ben yerim. Kitaptaki başkarakter kadın da hayatındaki erkeğe böyle bir konfor sundu işte, kim olsa kitaptaki erkek karakter gibi davranırdı, zaten öyle de oluyor gerçek hayatlarda da…

Gerçek saygı ve sevginin olduğu bir ilişki yaşamak biraz diyet yapmaya benziyor bana göre. Daha sağlıklısın, istikrarlı olursan diyet listene sadık kalırsan, arada küçük tatlı kaçamaklarla bu sadakati bozmazsan çok sağlıklı, güzel ve mutlu bir bedene sahip olabilirsin, o çok beğendiğin kıyafetlerin içinde harika hissedebilirsin. Özgüvenin yerinde olur, fotoğraf çekilmekten kaçmazsın artık… Sokakta yürürken karnını içeri çekmezsin, yokuş çıkarken nefes nefese kalmazsın, merdiven çıkarken dizlerin ağrımaz. Elde edeceğin, yaşayacağın şey çok güzel olur ama bedeli var, o tatlıyı yemeyeceksin.

Ama kaçamaklar yapıp veya istediğin her şeyi yiyip, daha sağlıksız bir görüntü ve bedene de sahip olabilirsin. Tamamen neyle ve nasıl mutlu olduğunla alakalı. Zor olan diyet yapmaktır bu denklemde, yani ilişki kurmanın bazı bedelleri vardır. Bedel, ödeyeceksin.

  • Kitapta resmi olarak kurulsa hakikaten ciddi oy alacak bir parti var. El ele Partisi. Parti kurma fikri nereden çıktı?

Ben tüm kadınlardan aynı hikâyeleri dinlemeye başladığımda cidden eylem yapmaya karar vermiştim. Sonra cop yerim, tomalar gelir beni ıslatır hiç çekemem gibi düşündüm vazgeçtim. Parti kurmak da arkadaşlarımla aramızda bir geyikti, siyasetle uğraşacak vakti yok hiçbirimizin. Hepimiz çok yoğun iş kadınlarıyız. Ama içimde ukde kaldı, dedim bunların gerçekten yapamıyorsam bari yazayım. Kitabın sonunda üyelik formu var, bana mail geliyor. Eğer istediğim sayıya ulaşırsam belki kurarım partiyi, bilemiyorum. Ya da dernek? Bilmem, neden olmasın.

  • Hep sorulur ya uzun bir ilişkinin sırrı ne diye? Bu galiba bir sır ve kimse bilmiyor. Ben de bir ilişkinin sırrı ne diye sormak istiyorum? İdeal bir ilişki sence nasıl olmalı?

Her ilişkinin kendi rengi, kokusu ve sesi var. Bunu da genellemem çok yanlış olur. Ama Deniz’in ilişkisinin rengi, kokusu ve sesinden bahsedebilirim, yani bana göre ilişkinin ahenginden… Bir kere taraflar kesin suretle bir birine karşı dürüst olmalıdır bu benim zinhar affedemediğim bir konu. Örneğin erkek arkadaşım beni aldattığını bana söylerse, bir süre sonra ben onunla arkadaş bile olurum bu dürüstlüğünü ve cesaretini mutlaka ödüllendiririm. Ama ben yakalarsam sadece sevgili, arkadaş olarak değil bir insan, bir hatıra olarak bile hayatında kalmam. Hafızasını kaybettiğini düşünür. İkinci olarak en önemsediğim konu kariyerime göstereceği destek. Benim ideal ilişki anlayışımda erkek arkadaşım iş hayatımda beni desteklemeli beni beslemeli bana iyi gelmeli… Üçüncü olarak da arkadaşlarımla iyi geçinmesini, arkadaşlarımın onu sevmesini çok ister ve önemserim. İşte bunlar benim ideal ilişki anlayışımın rengi, kokusu ve sesi…

  • Kitap aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerini de sorguluyor yani Meral Akşener ve 6’lı masadan bahsetmesi dışında da politik. Meseleye bu yanıyla da bakmaya nasıl karar verdin? Sosyoloji okumuş kız olmakla ne kadar ilgisi var?

Sosyoloji okumamış bir kız olsaydım, mutlaka bu kitap salt ilişki kitabı veya salt romantik komedi olurdu. Sosyoloji bir zehir, bir kere alınca bu zehri hayatı her an sosyolojik olarak değerlendirmeye başlıyorsun. Farkındalığın yüksek oluyor, her an tespit, analiz ve yorum yapıyorsun. Gündelik hayatının her anı bu şekilde geçiyor. Ben yazmıyor olsam da bu çerçeve de sohbetler ediyorum mesela… Hepimizin hatıralarından hiçbir zaman silinmeyecek hatta travma olarak yer etmiş altı şubat depreminden sonra ister istemez bir yıl sonrasının demografik yapısını konuşurken buldum ben kendimi mesela… E kitabım da günümüz insanının sosyolojisi tabii ki. Bir ilişki haritası çıkardım evet ama bu ilişki yaşayan insanların bir iş hayatları var, aile hayatları var, bu insanlar oy kullanıyorlar. Hayatı sadece özel hayattan ibaret olarak göremem ki ben, bakınca siyasetten ekonomiye, aşktan, kariyere her şeyi aynı anda görüyorum. Düşüncelerimizin, tercihlerimizin hepsi kariyerlerimizi etkilerken, özel hayatlarımızı da etkiliyor. Sanıyor musunuz ki siyasi görüşünüz, özel hayatınızı etkilemiyor. Tüm görüş ve tercihlerimiz, bizi biz yapan şeyler ve hepsi bir birine organik bir şekilde bağlı. Bu yüzden baş karakter Melodiye sürekli muhafazakar erkeklerin ilgi duyması hikayesini özellikle hikayeye ekledim, çünkü bunun bir nedeni var. Onu da kitabı okuyanlara bırakıyorum… İşin politik kısmı böyle, işin toplumsal cinsiyet rollerini sorgulayan kısmına hiç girmeyeyim bence. Çünkü ben toplumsal cinsiyet rollerini sorgulayan bir hikâye yazmadım ben toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanmasının ta kendisiyim (Gülüyor) Kitabıma yazmamam kendime hakaret olurdu.

“KOLEKTİF BİR MESELE”

  • İlişkiler eskiden bu kadar didiklenmiyor ve işkillendirilmiyordu sanki. Üzerine bu kadar çok konuşuyor olmamız da bizi er ya da kadın kişi olarak bizi biraz korkutuyor olabilir mi?

İlişkiler üzerine bu kadar konuşuyor olmamız hatta yetinmiyor yazıyor, çiziyor olmamız kolektif bir mesele olmasından kaynaklı. Bu durum kolektif bir problem olmaktan çıktığında üzerine bu kadar konuşmayacağız. O yüzden ben paylaşılır bir meselenin ilk ses çıkaranlarından olduğumu düşünüyorum.

  • Çıkma teklifinin geri gelmesini gerçekten istiyor musun? Bu, durumu değiştirebilecek mi?

Evet, istiyorum, getirdim de. Ben bu kitabın yazarı olarak üzerime düşeni fazlasıyla yaptığımı düşünüyorum (Gülüyor) Çıkma Teklifi Geri Gelsin kitabının yazarı olarak ne idüğü belirsiz ilişkiler yaşasam biraz kendimle çelişirdim. Bu yüzden işe kendi özel hayatımı düzene sokarak başladım. Ne istediğini bilen, bunu karşısındaki insanı kaybetmekten korktuğu için dile getirmekten çekinmeyen, kendini değiştirmeyen, beklentilerini dürüstçe ifade eden bir kadın oldum. Allah da bana sevgisine ve ilişkisine sahip çıkan, duygusunun arkasında duran, gözü aç olmayan,  tok, doymuş bir erko verdi. Çıkma teklifinin geri gelmesi ilişkinin adının konmasına yararken, sadakati konusunda hiçbir şey yapamaz. Aldatan insan her türlü aldatır. Arasındaki şeye ister flört, ister sevgililik, isterse armut desin. Birden fazla insanla beraber olmak istiyorsa adının evlilik konduğu ilişki biçiminde de bunu yapar. Çıkma teklifi ilişkinin adının konması için gerekli sadece.

  • Kitaba tepkiler nasıl. “Aynı benim yaşadığım gibi” türünden tepkiler alıyor musunuz?

Oooo, çok. Bundan başka yorum almıyorum zaten (Gülüyor) Herkes kendine kitaptan bir karakter seçmiş, bu benim, bu o, bu benim arkadaşım falan. Bunu da özellikle yaptım tabii ki. Senarist olduğum için karakter yaratımı benim işimin en önemli ve hatta ilk adımı. Biz bir senaryoyu yazmaya başlamadan önce karakterleri yaratıyoruz, sonra hikâyeyi yazıyoruz, sonra akışı ve kurguyu yapıyoruz, en son diyalogları yazınca senaryo ortaya çıkıyor zaten.

Karakterleri yaratırken, bir fokus grup üzerinden düşündüm. Türkiye’deki bir kadın fokus grup diyebilirim. Böyle olunca herkes kendine bir karakter buldu, ben buyum, ben şuyum… Çünkü herkes Melodi, kimisi Mavi, bazısı Peri veya Parla… Çok rastlanır kadın ve erkek profillerden oluşturdum karakterlerimi.

  • Melodi Mermerci karakteri ile Deniz Gök karakteri birbirine ne kadar benziyor?

Melodi, arkadaşlarına ve köpeğine bağlı olduğu kadar Deniz. Deniz, eğlenceli ve komik olduğu kadar Melodi. Ama ben Melodi gibi tatlı, sempatik, miniş miniş bir kız değilim. Zaman zaman çok sert, agresif ve hatta kaba olabiliyorum. Melodi duygusal bir kadın ben ise çok daha mantıklıyım, rasyonelim acı ama gerçekçiyim (Gülüyor)  Erkeklere karşı da Melodi kadar fedakar değilim daha acımasızım. Her türlü olumsuz durumu hak ettiklerini düşünüyorum. Erkolar kapatılsın, ama hepsi değil. Bazıları lazım (Gülüyor)

  • Biz bu kitabı aynı zamanda izleyecek gibiyiz. Yani dizi ya da sinema uyarlaması var mı?

Evet, on bölümlük bir dijital dizi olarak izleyeceksiniz. Hatta sonra sinema filmini de yazmak istiyorum. Hatta sonra sekseni iki parça yemek takımı olarak da çıkaracağım (gülüyor)

  • Peki kitabın devamı var mı? Kitabın sonuna bakınca var gibi görünüyor.

Evet kitabımın ikinci baskısının satıldığı şu günlerde ben de ikinci kitaba hemen başlayayım dedim. İkinci kitabın ismi Erkolar Kapatılsın. Erkolar kapatılsın, ama hepsi değil. Bazıları lazım  bu da ikinci kitabın ana fikri diyeyim, başka da bir şey demeyeyim sürprizi kaçmasın. Umarım seneye yaza da onu okuruz.

 


ARŞİV