Cinsel istismarı önlemede yetişkinlere düşen sorumluluklar

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği cinsel istismarI önleme veya istismara uğrayan çocukların yaşadıklarını anlatabilmesi için yetişkinlerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlatan bir kitapçık hazırladı

08 Temmuz 2021 - 09:27

Çocuk istismarına yönelik her haberi okuduğumuzda öfke duyuyoruz, canımız yanıyor.  Sosyal medya aracılığıyla istismarcıların cezalandırılması için tepkiler gösteriyoruz. Bu tepkiler bazen işe yarayıp sorumlu ya da sorumlularla ilgili hukuki işlemler yapılıyor bazen de hiçbir değişiklik olmuyor. Biz de bir sonraki istismar vakasına kadar bu meseleyi unutuyoruz.  Oysa cinsel istismar sandığımız gibi az yaşanan bir şiddet türü değil. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2016 verilerine göre, Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat arttı. 250 bin çocuk istismara uğradı.

İstismarın önlenmesinde sorumluluk yetişkinlerde. Peki ne yapmak, nasıl davranmak, nelere dikkat etmek gerekiyor?  Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği hazırladığı “Cinsel İstismarı Önlemekte Yetişkinlere Düşen Sorumluluklar ve Çocukların Bedensel Söz Hakları” aşlıklı kitapçıkla yetişkinlere rehber olmayı amaçlıyor. Kitapçık, Çocukların Bedensel Söz Hakları Yaygınlaştırma Programı kapsamında psikolog Nurgül Öz ve sosyal hizmet uzmanı Ceren Suntekin tarafından hazırlandı.

“ÇOCUKLAR ‘HAYIR’ DEMEYİ BİLİR”

Cinsel istismar tanımı ve türleri, istismar hakkında yanlış bilinenler, etkin mücadele için ipuçları, istismar beyanı ardından çocukla iletişim gibi bilgilerin yer aldığı kitapçıkta yol gösterici, bakış açısının değişmesini sağlayan pek çok açıklama yer alıyor. Bunlardan biri sıkça söylenen, paylaşılan “çocuklarınıza hayır demeyi öğretin” sözünün doğru olmadığı. Cinsel istismarla mücadele sorumluluğunun çocuklara değil, yetişkinlere ait olduğunun vurgulandığı kitapçıkta konuya ilişkin şu sözler yer alıyor: “Çocukları cinsel istismardan korumanın tek yolu çocuklara ‘hayır’ demeyi öğretmek değildir. Çocuklar zaten ‘hayır’ demeyi bilirler ve sık sık ‘hayır’ derler. Önemli olan yetişkinlerin bu ‘hayır’ları duyması ve dikkate almasıdır. Bununla beraber, çocuğun ‘hayır’ demediği bir istismar halen istismardır ve yetişkinin sorumluluğundadır. Dolayısıyla istismarın önlenmesindeki asıl rol ve sorumluluk yetişkinlere aittir. ”

Cinsel istismarın konuşulması hem uğrayan açısından hem de yakın çevresi açısından oldukça zor. Özellikle söz konusu çocuklar olduğunda hiç yaşanmamış ya da hiç yaşanmayacakmış gibi davranmayı tercih eden aileler oluyor. Bu yöntemin yanlış olduğunun altının çizildiği kitapçıkta bu konunun konuşulmadıkça önlem alınmasının zorlaştığı anlatılıyor.

Cinsel istismarın sadece cinsel organlara değil bedenin tümüne yönelik dokunuşları, bakışları, sözleri kapsadığının ve bunların da çocukların ruh sağlığına zarar verici nitelikte olduğunun hatırlatıldığı kitapçıkta cinsel istismar hakkında yanlış bilinenler şöyle sıralanmış:

YANLIŞ BİLİNENLER

 “Cinsel istismar benim çevremde gerçekleşmez.”

İstismar sosyo-ekonomik durum, etnik köken, eğitim seviyesi, meslek, statü, yaş ve yerleşim yeri fark etmeksizin toplumun her kesiminde gerçekleşebilir. Siz farkında olmasanız da bugüne kadar cinsel istismara maruz bırakılmış bir çocukla karşılaşmamış olma oranınız sandığınızdan daha düşüktür.

“Cinsel istismar; parklar, ıssız sokaklar gibi tehlikeli bölgelerde ve çoğunlukla yaşlı, yabancı, hırpani erkekler tarafından gerçekleştirilir.”

Cinsel istismar çocukların ve güç dinamiklerinin bulunduğu her ortamda; evde, okulda, sokakta, serviste, ibadethanede, parkta, sosyal medyada ve kadınlar tarafından da gerçekleştirilebilir. İstatistikler, istismarın en çok çocukların tanıdığı ve yakın hissettiği kişiler tarafından, güven bağının kurulduğu uzun süreli ilişkilerde, zamana yayılarak ve planlanarak gerçekleştiğini gösteriyor.

“İstismar eden kişiler sapık, hasta ya da pedofildir.”

Cinsel istismar failleri hayatımızın içinde, çevremizde, aramızda bulunan, sıradan kişilerdir. Fail biz de olabiliriz. Her cinsel istismar eylemini gerçekleştiren kişi pedofil değildir. İstismar; her daim kişilerin cinsel dürtülerini kontrol edememeleri, hasta ya da sapık olmalarıyla ilgili değildir. İstismar eden kişiler güç, otorite, statü ve ayrıcalığa sahip kişiler olabilecekleri gibi; evli, ebeveyn ve çevrelerince sevilen, saygı duyulan kişiler de olabilirler. Cinsel şiddet, cinsellikle değil güç ile ilgilidir.

 “Cinsel istismar her zaman fiziksel şiddet ve zorlama içerir.”

Çoğu istismar olayında yetişkin; çocuğun ona duyduğu güven, hayranlık ve sevgiden faydalanır. Çocuklar istismar eylemi sırasında fiziksel ve cinsel olarak uyarılabilir; eylemin gerçekleşmesini isteyebilirler. Fakat bu kesinlikle eylemin istismar olduğu gerçeğini değiştirmez.

“İstismara çocukların dış görünümleri ya da davranışları sebep olur.”

Çocuk izin vermiş, isteyerek hareket etmiş ya da cinsel temas içeren oyun talebinde bulunmuş olsa dahi; bu yetişkinin sürdürdüğü bir cinsel eylemin bahanesi olamaz. Sınır koymak ve hayır demek her zaman yetişkinin sorumluluğudur.

“Sadece kız çocukları istismara maruz bırakılır.”

İstismara maruz bırakılan oğlan çocuk sayısı azımsanmayacak kadar yüksektir. Toplumda var olan cinsiyet rolleri ve normları erkekleri güçlü ve dayanıklı olarak gördüğü ve istismarı kırılganlık, zayıflık ve güçsüzlükle ilişkilendirildiği için, istismara sadece kızların maruz kaldığı algısını oluşturur. Bu algı da, oğlan çocukların ve toplumsal cinsiyet rollerine sığmayan tüm diğer çocukların maruz bırakıldığı istismarı görünmez kılar.

“Ergenler çocuklardan farklıdır, onların yaşadığı istismar sayılmaz.”

Söz konusu ergenler olduğunda medyada ve toplumda cinsel istismara dair algının farklılaştığını görürüz. Oysa 18 yaşına kadar her birey çocuktur. Ergenliğe dair algımızla yüzleşmeli, yetişkinin dahil olduğu hiyerarşi barındıran her türlü cinsel eylemin istismar olduğunu unutmayarak tüm çocukların haklarını savunmalıyız.

“Çocukların hayal güçleri çok geniştir, bu nedenle cinsel istismar ile ilgili hikâyeler uydururlar.”

Çocukların hayal güçleri geniş olduğu için cinsel istismarla ilgili de hikâye uydurduğunu düşünürüz, çoğu zaman da böyle düşünmek bizi rahatlatabilir. Hele de çocuğun anlattığı kişi bildiğimiz, tanıdığımız, ummadığımız biriyse... Fakat çocukların cinsellikle ilgili kelime hazneleri ve deneyimleri istismarla ilgili hikâye uydurabilecek kadar geniş değildir. Çoğu zaman bu konuda yalan söylemezler. Söylüyorlarsa da gerçek olmayan bir eylemin ardında mutlaka araştırılması gereken başka bir ihmal ya da istismar yatar.

“İstismarı bildirmek çocuğun geleceğini mahvetmektir. Yaşanan bir-iki ufak olay önemli değildir, çocuklar olanları çabuk unuturlar.”

Bildirilmeyen istismar olaylarının sonucunda istismar eden yetişkinler başka çocuklara zarar vermeye devam eder. Unutmamalıyız ki istismar çocuğun değil uygulayan kişinin hatasıdır ve bunu bildirmek biz yetişkinlerin sorumluluğudur.

“Cinsel istismar öyle ya da böyle olacaktır, engellemek için bizim elimizden bir şey gelmez. Böyle geldi böyle gidecek...”

Cinsel istismarla ilgili elimizden bir şey gelmeyeceğini, ne yaparsak yapalım durduramayacağımızı düşünebiliriz. Fakat devletten, yargıdan, toplumda çözüm talep ederek, bu konuda mücadele eden sivil toplum örgütlerini destekleyerek, bildirim yükümlülüğünü unutmayarak, en başta kendi dilimizde cinsel şiddeti sonlandırarak, en önemlisi cinsel şiddetle mücadelenin bizimle başladığını her zaman kendimizi hatırlatarak cinsel istismarı durdurabiliriz.

DOĞRU İLETİŞİM

İstismarı önlemede önemli noktalardan biri de çocukların tıpkı yetişkinler gibi kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olan bireyler olduğunu kabul etmek. Ebeveynlerin çocukları zorla öpmesinin, sarılmasını, kendilerini öpmesini istemenin yanlış olduğunun belirtildiği kitapçıkta şu ifadeler yer alıyor: “Çocukların ‘hayır’larını duymadığınızda ve fiziksel temas konusunda ısrarcı davrandığınızda; çocuklar kendi bedenleri üzerinde kontrol sahibi olmadıklarını, sizin ve başka yetişkinlerin istedikleri zaman ve istedikleri şekilde onlara dokunmaya hakkı olduğunu düşünmeye başlarlar.”

“İYİ NİYETLİ YANLIŞ TEPKİ”

“Cinsel İstismarı Önlemekte Yetişkinlere Düşen Sorumluluklar ve Çocukların Bedensel Söz Hakları” kitapçığında yer alan önemli vurgulardan biri de taciz, istismar ya da şiddet vakalarında saman alevi gibi parlayıp sönen öfkemiz: “İstismar sonrası hızla parlayan ve kısa süre sonra sönen toplumsal tepki; iyi niyetli olsa da yeterince iyi değil. Aksine yanlış, sorunlu ve en önemlisi geçici. Pek çoğumuz öfkemizi dışa vuruyoruz ama var olan koşulları değiştirmeye yönelik somut adımlar atmıyoruz.”

Anlık öfke patlamaları yerine yapılması gerekenlerden bazıları şöyle sıralanıyor:

  • Çevrenizdeki yetişkinlerle istismar üzerine konuşma denemeleri yapın, sorular sorun, diyalog başlatmak ve sürdürmek için risk alın. Daha çok insana ulaşın,  cinsel istismarı tanımlamaktan ve adını koymaktan çekinmeyin.
  • “Sapık, canavar, pedofil, cani" gibi kelimeler kullanarak faili uçlaştırmayın. Bu ifadeleri kullanmak öfkenizi yatıştırabilir fakat cinsel istismarla ilgili yanlış inanışları besler ve istismarın artmasına sebep olur.
  • Failin meslek grubunu, doğduğu ülkeyi, mültecilik durumunu, yaşadığı mahalleyi kullanarak etiketleme ve genellemeler yaratmayın.
  • Şiddet davranışını kontrol edilemeyen bir hastalık olarak yansıtmayın.
  • Çaresizlik yaratan yorumlar yapmayın.
  • Sosyal medya paylaşımları ile sınırlı kalmayın; bulunduğunuz ilçenin kent konsey toplantılarına katılın ve yerel yönetimlerden cinsel istismarı önleyici etkinlikler talep edin.
  • Çocukların bulunduğu fotoğrafları, tetikleyici ve travma yaratabilecek detaylar içeren haberleri paylaşmayın.
  • Çocukları, paylaşımınız daha çok okunsun diye nesneleştirmeyin

Cinsel İstismarı Önlemekte Yetişkinlere Düşen Sorumluluklar ve Çocukların Bedensel Söz Hakları”  kitapçığını https://cinselsiddetlemucadele.org/wp-content/uploads/2021/06/C%CC%A7BSH-kitapcik-web.pdf   adresinden indirip okuyabilirsiniz.


ARŞİV