Sokakta yürürken ya da dışarıda gezerken zaman zaman anne ve babanın çocukla olan tartışmasına denk gelmiş olabilirsiniz. Yükselen ses tonu, yüzlerde bir gerilim bırakır. O an, hem anne ve babaya hem de çocuğa farklı ruhsal durumlar yaşatabilir. Peki denk geldiğimiz, gördüğümüz, kimi zaman yaptığımız ve maruz kaldığımı “bağırma” çocuklar üzerinde nasıl bir etki bırakıyor? Bir iletişim ve disiplin yöntemi mi? Klinik Psikolog İrem Gamze Arslan ile konuştuk.
Birçok ebeveyn bağırmayı disiplin yöntemi olarak kullanabiliyor? Bağırmak bir çözüm mü?
Çocuklar bazen olumsuz davranışlar sergileyebilir. Bu olumsuz davranışlar ebeveynler tarafından hoş karşılanmaz ve buna tepki gösterirler. Bu tepki de çoğu zaman bağırmak olur. Bağırmak bazı zamanlarda işlevsel olabilir. Örneğin çocuk tehlikeli bir durumun içindeyse sıcak bir sobaya dokunmak veya sıcak çaya doğru koşmak gibi, o zaman ebeveyn tepki olarak çocuğu korumak için bağırabilir. Bu bağırmada bir problem yoktur. Ebeveyn çocuğun zarar görmesini istemez, bu sebeple uyarı amaçlı sesini yükseltir. Bağırmanın işlevsel olmadığı durumlar, genelde çocuğu azarlamaktır. Çocukların yaptıkları her hatada onlara bağırmak ve azarlamak kısa süre için çocukları susturabilir ve itaatkâr olmalarına sebebiyet verebilir; “geçici bir disiplin” olabilir fakat bağırma sonrasında çocukların davranışlarında ebeveynlerin arzuladıkları kalıcı düzelme gerçekleşmez. Çocuk olayın etkisi geçene kadar sessiz ve uyumlu olur. Bu sebeple bir disiplin yöntemi olarak bağırmak bir çözüm değildir diyebiliriz.
“İNCİNMİŞ VE ÜZGÜN HİSSEDER”
Bağırmak, çocuklarda nelere yol açıyor?
Sürekli olarak bağırmak ve azarlamak, çocukları fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan olumsuz etkilediği gibi gelişimlerine de zarar verebilir. Çocuklar sözlü ve fiziksel olarak daha saldırgan ve agresif davranışlar sergileyebilir. Çünkü sürekli çocuğa bağırılması çocuğun sinir sistemini savaşma, kaçma ve donma pozisyonunda tutar. Bu durumun çeşitli sonuçları olabilir. Çocuk agresif ve saldırgan tutumlar ile kendisini korumaya çalışabilir. Çocuklara bağırıldığı zaman çocuklar incinmiş, korkmuş ve üzgün hissederler. Sürekli bağırma hali çocuk için öngörülemez bir ortam yaratır ve bu da çocukta kaygıya sebebiyet verebilir. Değersizlik duygularını tetikleyerek çocukluk çağı depresyonuna sürükleyebilir.
Bağırma eylemi çocuk ile kurulan ilişkiyi etkileyebilir. Bağırmak çocukla iletişim yöntemi değildir. Bu sebeple çocuk bağırma eylemi ile karşılaştığında ilişki kurmayı reddedebilir, içine kapanabilir. Bağırma eylemini içselleştirebilir ve o da iletişim kurma kanalı olarak bağırmayı seçebilir. Bağırmak aslında iletişimsizliği doğurur ve iletişimsizlik çatışmayı da beraberinde getirir.
Bağırmak aynı zamanda çocuğun üstünde bir stres, gerilim yaratır ve bu durum beyin yapısını ve sinir sistemini etkiler. Çocuklara bağırmak onların beyin yapılarında önemli ve kalıcı değişikler yaratabilir. Sakin bir konuşma tarzı ile karşılaşan çocukların beyin nörotransmitterleri, yatıştırıcı biyokimyasallar salgılar. Çocuk bu sayede kendini güvende hisseder ve bağ kurmaya odaklı olur. Bağırma eylemi ile karşılaşan beyin ise, savaş veya kaç savunmasına başvurabilir. Bunun sonucunda da çocuk, ebeveynine vurabilir ya da ortamdan uzaklaşabilir.
Korkuyu yaşayan ve endişeye kapılan çocukların ruhsal sağlıkları nasıl etkileniyor?
Şöyle düşünün siz ufaksınız, etrafınızdaki yetişkinler ise kocaman ve size sinirli bir şekilde bağırıyorlar ve azarlıyorlar. Siz nasıl hissedersiniz? Korkar köşeye sinersiniz veya korku duygusu yanına öfke duygusunu da alır ve karşı saldırıya geçersiniz. Sürekli endişeye kapılan çocuklarda sinir, asabiyet, huzursuzluk, dikkat dağınıklığı, uyku-beslenme bozukluğu, somatizasyon (bedensel yakınmalar) ve psikosomatik hastalıklar görülebilir.
Çocuklar bağırmayı bir yöntem olarak da öğreniyor değil mi?
Öğrenebilir. Bağırdığı zaman otorite kurduğunu, bir ötekine hâkim pozisyonda olduğunu düşünebilir. Bir öteki ile iletişim dilini (her ne kadar bağırmak iletişim olmasa da) seçebilir. Hatta bazı durumlarda ebeveynler çocuklarının gösterdiği agresyondan korkup, pasif konuma geçebilir. Çocuk sırf agresyon göstermesin diye her dediğini yapabilir. Bu durum vahim sonuçlara sebep olabilir. Kral/kraliçe çocuk dediğimiz nesil farkını tanımayan, otorite tanımayan sürekli itaat bekleyen çocuklar haline gelebilirler.
“SAKİN ŞEKİLDE NET DİL KULLANILMALI”
Anne ve babalar, bakım verenler nasıl yol ve yöntemler kullanmalı?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki zaman zaman çocuk ile iletişimde ses yükselebilir. Hiç ses yükseltmeden çocuk yetiştirmek çok ütopik olurdu. Konuşmanın başında söylediğim gibi çocuğu uyarmak adına ses yükselebilir. Ses yükselmesinin dozu ve niyeti önemlidir. Çocuklara bağırmak yerine önce kendi tepkimize bakmamız gerekir. “Burada gerçekten bağıracak bir şey var mı?” Kendi duygularınızdan yola çıkmak her zaman önemli bir yol haritası sunar. Ebeveyn duygularını tanımalı ve ifade edebilmelidir. Mutluluk kadar öfke duygusu da doğaldır. Ancak kontrol edilemeyen öfke duygusu istenmeyen sonuçlara gebe olabilir. Öfkeli olduğunuz zamanlarda, çocuğunuza o an öfkeli olduğunuzdan bahsedebilirsiniz. Örneğin; “bu davranışın beni öfkelendirdi.” Burada çocuğun kendisi değil, davranışının ebeveyni öfkelendirdiğinin altı çizilir. Ebeveynin öfkesi çok yükseldiyse sakinleşemiyorsa çocuğa duygu durumunu açıklayıp ortamdan uzaklaşması da bir seçenek olabilir. Fakat burada önemli olan sakinleştiğinde çocukla tekrar iletişime geçip, öfke uyandıran durumu konuşmasıdır. İnsanların yıkıcı olduğu kadar onarıcı tarafları da vardır. Çocuklar ile iletişimde net ifadelere ve bazı durumları kabul etmeye ihtiyaç vardır. Çocukların yaramazlık yapması kadar doğal bir şey yoktur. Ancak bazı davranışların tolere edilemeyeceğini onlara sakin bir dille açık ve net şekilde ifade etmek gerekir. Çocuklara karşı hoşgörülü olmak için ebeveynin kendine zaman ayırması ve stresini azaltacak aktivitelerde bulunması önemlidir. Stresten arınmış bir kişinin tahammül sınırı artar ve bağırma olasılığı düşer.
Çocuklar bir şeye daldıkları zaman karşısındakini duymayabilirler, tıpkı yetişkinlerin meşgul oldukları bir işte yaptıkları gibi… Onlara seslendiğinizde cevap vermemeleri sizi sinirlendirebilir ve bağırmanıza neden olabilir. Eğer çocuğun dikkatini çekmek istiyorsanız, yanına gitmeyi tercih edin. Bu bağırmaktan daha etkili bir davranıştır ve saygı içeren bir yaklaşımdır. Onların yanlarına gittiğinizde boy hizalarına inin ve göz teması kurun. Ardından sakin bir ses tonu ile konuşmayı sürdürün. Saygı gören çocukların olumlu cevap vermeleri daha olasıdır.
“GÜVEN BAĞINA ÖZEN GÖSTERMELİ”
Sağlıklı iletişim nasıl kurulur?
Ebeveyn, çocuklar için hayattaki en önemli rol-modeldir. Bu nedenle onların sahip olacağı iyi iletişim becerileri çocukları tarafından da benimsenir ve onların, arkadaşlarıyla ve toplumdaki diğer bireylerle sağlıklı iletişim kurmalarını sağlar. Çevreyle sağlıklı iletişim, çocukların özgüvenlerinin artmasına ve sağlıklı kişilik gelişimlerine yardımcı olur. Ebeveynlerin iyi bir dinleyici olması önemlidir. Çocuğu dinlerken, onun sözel ifadelerini algılamaya çalışarak vücut dilini gözlemlemeli, duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışılmalıdır. Çocukla güvene dayalı, açık ve etkili bir iletişime geçebilmek için, arada güven bağının oluşmasına özen gösterilmelidir. Çocuğun duygu ve düşüncelerini rahatça açıklayabilmesine fırsat verilmelidir. Çocuğa adıyla hitap edilmesi önemlidir. Bu çocuğun, benlik kavramının gelişmesine olanak tanır. Çocuğa direkt emir kipiyle konuşmak yerine, seçenekler sunmak önemlidir. Örneğin duvarı boyayan çocuğa “duvarı boyama!” demek yerine, duvarı boyamanın yanlış olduğunu, beyaz kâğıda resim yapabileceğini söylemek daha doğru olacaktır. Özellikle küçük çocuklar çok uzun cümleleri ve açıklamaları algılayamazlar. Dolayısıyla mesajı basit bir şekilde ifade etmek çocukların algılaması ve anlaması, aksiyona geçebilmesi açısından daha iyi olur.