Genellikle çocuklarda ve ergenlik çağındaki bireylerde görülen bir bağımlılık türü olan dijital oyun bağımlılığı, ekran karşısında saatlerce oyun oynama alışkanlığına işaret ediyor. Bu durum, çocukların bilişsel, duygusal ve fizyolojik gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Rehber Öğretmen ve Psikolojik Danışman Sena Nur Aydın, aile ile birlikte kitap okumak, resim yapmak, spor yapmak, eğitici kutu oyunları oynamak veya doğada vakit geçirmek gibi etkinliklerin çocukları dijital dünyadan uzaklaştırabileceğine dikkat çekiyor.
“ÖFKE PROBLEMİNE YOL AÇABİLİYOR”
Oyun bağımlılığının günümüzde çok yaygın bir problem haline geldiğini söyleyen Aydın, “Oyun bağımlılığı, çocukların bilişsel, duygusal ve fizyolojik gelişimini oldukça olumsuz etkilemektedir. Yapılan araştırmalara göre oyun bağımlılığı çocuklarda anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi olumsuz durumlara neden olabilmektedir. Özellikle şiddet içerikli oyunların çocuklar üzerinde öfke problemlerine yol açtığı biliniyor. Dijital oyunların renkli dünyasından kendi gerçek dünyalarına dönen çocuklar için gerçek dünya cazibesini kaybetmiş oluyor. Dijital oyun bağımlısı olmaları haricinde dijital oyunlar ile fazla vakit geçiren çocuklarda sabırsızlık, hayal kırıklığı, sürekli sıkılma, düşük tolerans gibi durumlarla da karşı karşıya kalıyoruz. Psikolojik etkilerin dışında fiziksel olarak duruş bozukluğu, göz bozukluğu ve hareketsizlik sebebi ile obezite gibi sağlık problemlerine yol açmaktadır. Uyku bozukluğuna neden olabilir, bu da uzun vadede zihinsel ve fizyolojik gelişimlerini olumsuz etkiler. Diğer bir yandan dijital oyunlara bağımlı olan ve dijital oyunlarla çok fazla vakit geçiren çocukların sosyal ortamdan izolasyonuna da şahit oluyoruz. Çocuk arkadaşları veya ailesiyle geçirmesi gereken bir zaman diliminde bu vakti dijital oyunlar ile geçirebiliyor” dedi.
“FİZİKSEL OYUNLAR TERCİH EDİLMELİ”
Aydın, “Pandemi döneminin etkisi, ebeveynlerin artan yoğun çalışma temposu ve artık teknolojik aletlere kolayca erişebilmek dijital oyun bağımlılığını artırdı. Çocuklar oyun oynayarak büyürler. Oyun, çocuğun kendini ifade etme biçimidir ancak bu oyun, dijital oyunlar olmamalı. Oyunlar olabildiğince fiziksel olmalı. Bu noktada ebeveyne düşen en büyük sorumluluk çocuk ile vakit geçirmek için zaman yaratmak olacaktır. Çocuğun ebeveynleri ile vakit geçirmesi ve oyun oynaması aile bağlarını güçlendirir. Aynı zamanda çocuğun duygusal gelişimine olumlu katkıda bulunur. Teknolojik alete ulaşma anlamında sağlıklı sınırlar koymak ve telefon, tablet, bilgisayar gibi teknolojik alet kullanımını kontrol altında tutmak ebeveynlere sunacağımız başlıca öneriler arasındadır. Alternatif olarak, dijital oyunlara dalmak yerine çeşitli fiziksel, yaratıcı aktiviteleri çocuklar ebeveynleri ile yapabilirler. Örneğin, birlikte kitap okumak, resim yapmak, spor yapmak, eğitici kutu oyunları oynamak veya doğada vakit geçirmek gibi etkinlikler çocukların dijital dünyadan uzaklaşmalarına yardımcı olacak alternatif önerilerdir. Ebeveynlerin çocuklarına verebilecekleri en kıymetli şey, çocuklarıyla geçirecekleri kaliteli zamandır.” ifadelerini kullandı.
“TEKNOLOJİ GELECEĞİMİZİ YÖNLENDİRMESİN”
Oyun bağımlılığının çocuklardaki davranışsal değişimlerden anlaşılabileceğine dikkat çeken Aydın, “Çocuğun beraber yaptığınız etkinliklere ve geçirdiğiniz vakte olan ilgisi azalmış ise, bu etkinliklerden uzaklaşıp sürekli oyun oynamak istiyorsa oyun bağımlılığına yönelik bir işarettir. Düşen akademik başarı, dijital oyunlardan uzak kalınan sürede gerçekleşen öfke davranışları ve huzursuzluk da yine en belirgin işaretlerdendir. Alabileceğimiz önlemlere yönelik önerilerimiz ise çocuklara ilgi çekici alternatif önerilerin sunulması ve oyun süresi ile ilgili sağlıklı sınırlar.” dedi ve şöyle devam etti: “Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan teknoloji geleceğimizi yönlendirmesin, biz onu yönlendirelim. Teknolojik aletleri çocuklara faydalı olacak şekilde kullanmak da mümkün. Çocuklarımızı doğru yönlendirerek teknolojiyi doğru bir şekilde nasıl kullanacaklarını öğretebiliriz. Önemli olan, çocuklarımızla kurduğumuz güvene dayalı ilişki ve onlara sunduğumuz sevgi dolu rehberliktir.”