İzmir'de meydana gelen 6.9 şiddetindeki deprem acıyı, üzüntüyü, kaygıyı beraberinde getirdi. Geçmiş, gelecek, umutlar yıkılan binalar ile birlikte yerle bir oldu. Korona virüsü salgını nedeniyle yaşanan kaygı ve endişe durumu derinleşti. Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi'nde Uzman Klinik Psikolog Öznur Yüksel, deprem ile birlikte yaşanabilecek psikolojik sorunların neler olduğuna ve bu sorunların çözümüne dair yol gösterici bilgiler verdi.
“Hayatın olağan akışında dünyanın güvenli bir yer olduğu düşüncesiyle yaşıyoruz. Doğal afetler ve insan kaynaklı felaketler bu algımızı bozan bir deneyim olarak yaşanıyor ve çeşitli zorluklarla baş etmek zorunda kalıyoruz.” diyen Yüksel, şöyle devam ediyor: “Her bir felaketin çeşitli sonuçları olmakla beraber fizyolojik, psikolojik ve ekonomik etkileri ile yüzleşmek gerekiyor. Deprem gibi öngörülemeyen, şiddetli afetlerde bu durum daha belirgin yaşanıyor. Tabi bu felaketlerin hayatımızda bıraktığı etkiler olayın şiddetine, afete maruz kalma biçimine, yaşanan kayıplara göre değişiyor ve elbette kişiliğimizle doğrudan ilişkili. Var olan ruhsal işleyişimizle meseleyi algılıyor, yaşıyor ve kendi baş etme mekanizmalarımızla üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Bazı psikolojik etkiler ortaklaşsa da her birimiz kendi penceremizden meseleyi ele alıyoruz.”
“ŞOK HALİ, PANİK, UYKUSUZLUK”
Depremi deneyimlemiş bireyde şok hali, korku, panik, suçluluk, uykusuzluk, çaresizlik gibi duygusal zorlukların daha genel ve olağan belirtiler olarak düşünülebileceğini dile getiren Öznur Yüksel, “Bireyler umutsuzluk yaşayabilir, işlevsellikte bozulmalar görülebilir, stres kaynaklı fizyolojik belirtiler ortaya çıkabilir, bazen travmatik yaşantı zihinde tekrar tekrar canlanabilir, konfüzyon yaşanabilir. Bazı bireylerde ise daha yoğun belirtiler oluşur ve akut stres bozukluğu, anksiyete bozukluğu, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi daha derin psikolojik durumlar görülebilir.” diyor.
Psikolog Öznur Yüksel, travmatik yaşantıların bedenimizde ve bilişsel aktivitelerimizde de bazı değişikliklere yol açabileceğine dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “Özellikle olaydan hemen sonra uykusuzluk, bitkinlik, iştahsızlık/aşırı iştah, kalp ritminde bozulma, terleme, titreme, bulantı, dalgınlık, unutkanlık, odaklanamama gibi çeşitli bulgular ortaya çıkabilir. Bu bulguların tehdit ortadan kalktıktan belli bir süre sonra azalarak bitmesi beklenir. Eğer şiddetli şekilde devam ediyorsa mutlaka bir psikiyatrik ve psikolojik destek alınmalıdır. Doğal afetlerde bazı kayıplar yaşanabilir. Güvende olma hissinin kaybı, sevilen kişinin kaybı, maddi kayıplar gibi. Yaşanan bu durumlar hem yas belirtilerini hem de gelecekle ilgili yoğun korku ve kaygıyı beraberinde getirir. Kaybetmenin ya da kaybetme ihtimalinin oluşturduğu bu kaygı başlarda gerçek bir tehditle oluşsa da zamanla azalmaması genelleşmiş anksiyete bozukluğu gibi tedavi psikolojik rahatsızlıklara evrilebilir. Bu durumda kaygıyla, belirsizlikle baş edebilmek için profesyonel bir yardım almak gerekmektedir.”
“SAĞLIK BİR BÜTÜNDÜR”
Travmatik yaşantılarla ya da hayati kriz durumlarıyla başa çıkmanın standart bir yolu olmamakla beraber psikolojik sorun yaşayan bireylere duygularını ifade etme olanağı vermenin, yardım isteyebilmesi için cesaretlendirmenin, yaşadığı durumla ilgili aydınlatıcı bilgiler edinmesini sağlamanın süreci kolaylaştırabileceğinin üzerinde duran Öznur Yüksel, uyarılarını şöyle sürdürüyor: “Bireyin arzu ettiği zamanda duygu ve deneyimlerini anlatmasına yardımcı olmak, duygularını bastırmasına yol açacak yorum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Ayrıca bireyin ancak zor bir süreçten geçtiğini kabul ederek iyileşmeye doğru gidebileceğini kabullenmesi gerekir. Fizyolojik ve psikolojik sağlık bir bütündür, dolayısıyla dengeli beslenme, dinlenme, uyuma, hafif egzersizler önemsenmelidir. Ayrıca günlük rutini oluşturmaya çalışmak, nefes egzersizlerini ve gevşeme çalışmalarını bu rutine entegre etmek kaygı seviyesini azaltan birer yardımcı olabilir. Bireyin zor yaşantılar sonrasında duygularının yoğunluğunda azalma görülmemesi, fizyolojik ve psikolojik çöküntü halinin bir aydan uzun sürmesi durumunda mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım alması gerekmektedir.”