“Köpek, yoldaşımız oldu. Buğday, artan nüfusu besledi. Sığır, bize et ve süt verdi. Mısır, imparatorlukların büyümesini hızlandırdı. Patates, bize ziyafeti ve kıtlığı getirdi. Tavuk, yarınımızı merak etmemize yol açtı. Pirinç, bize altın bir gelecek vaat etti. At, bize güç ve hız kazandırdı. Elma, bizimle dünyayı dolaştı. İnsan, hepsini evcilleştirdi”
Antropolog, biyolog ve yazar Alice Roberts’ın kaleme aldığı Evcilleştirme: Dünyamızı Değiştiren On Tür, Epsilon etiketiyle raflarda yerini aldı. İnsan ve onun tarafından evcilleştirilen dokuz türün; köpek, buğday, sığır, mısır, patates, tavuk, pirinç at ve elmanın dünya tarihine nasıl etki ettiğini anlatan kitap Aykut Cumbul’un çevirisiyle yayımlandı.
“Hayvanları bize müttefik olmaya zorladık” diyen Alice Roberts, kitabın yazılış amacını ekolojik yıkımla karşı karşıya olduğumuz dünyada geleceği daha iyi planlamak olduğunu söylüyor. “Kendimiz ve müttefiklerimiz için daha yeşil bir geleceğin umudunu taşımak zorundayız” diyen yazar evcilleştirilmiş türlerin geçmişi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanın geleceği daha iyi planlamayı sağlayacağını ifade ediyor.
Kitapta yer alan dokuz türe dair ilginç bilgilerden birkaç kısa bölüm aktarıyoruz.
KÖPEK
… Zamanla uysal kurtlarla insan arasındaki ilişki değişti. Bu değişim iki farklı türün yan yana yaşamasıyla ve birbirlerine hoşgörü göstermesiyle sınırlı değildi. Ortaya çıkan şey bir simbiyozdu, güzel bir dostluğun başlangıcıydı. Kurtlar için insanlar, yeteri kadar yaklaşabildikleri takdirde bedava yiyecek bulabilecekleri bir kaynak olmaktan çıkmıştı. İnsan perspektifinden baktığımızdaysa, kurtlar insanların sadece hoşgörü gösterdiği hayvanlar değildi artık, aksine insanlar tarafından teşvik ediliyorlardı. Bu hayvanların yiyecek karşılığında sunacak bir şeyleri vardı. (…)
Öte yandan insanlara yakın yaşayan uysal kurtların sağladığı tek fayda, insanlarla arkadaşlık kurmak ve çocukları eğlendirmek değildi. Kurtlar arasında çok seyrek rastlanan ve korku ifade eden havlama, insanlar ve kurtlar arasındaki simbiyotik ilişkinin gelişmesinde rol oynamış olabilir. Belki de bu ilk köpekler avcılarla birlikte koşarken, avın izlenmesine, avlanmasına, hatta bulup getirmesine yardımcı oldular ve böylelikle kendilerini işe yarar hale getirmiş oldular.
TAVUK
İlk hangisi çıktı? Tavuk mu yumurta mı?
Mesele şu ki evrimsel biyologların bu soruya bir cevabı var, zira tavuktan önce orman tavuğu vardı ve o da yumurtlayan bir canlıydı. Orman tavuğunun dinazorlara kadar uzanan eski ataları da yumurtluyordu, hatta daha eski atalarının yumurtladığını biliyoruz.
PİRİNÇ
Bugün güneybatı Çin’in Guangzhou eyaletindeki Longsheng’e seyahat ettiğinizde, tarımın şekillendirdiği ve insanların hâlâ asırlık bir yaşam tarzını uyguladığı bir manzarayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Kıvrımlı bir nehir vadisinden yükselen dik yamaçlar var burada ve yamaçların her birinde pirinç teraslarına rastlamak mümkün. Dolambaçlı ve basamaklı pirinç tarlaları yaşayan bir canlıyı andırıyor ve uyuyan büyük bir yılan izlenimi uyandırıyor. Longsheng Dağları manzara boyunca kıvrımlar çizerek ilerlerken pirinç terasları sanki bir ejderhanın kanatlarındaki pulları andırır. Longsheng Ejderhanın Sırtı anlamına gelir.
PATATES
Suyu alınmış (kurutulmuş) hazır patates püresi, güler yüzlü Marslılar tarafından İngiltere’de popüler hale getirilmeden birkaç bin yıl önce eski And medeniyetleri bu koruma yöntemini çoktan uygulamaya başlamıştı. Bu bölgede yaşayan insanların özellikle gün batımından sonra bir tür dondurucuda yaşamaları epey işe yarar bir durumdu. Patatesler geceleri yere serilir ve bu şekilde dondurulurdu, gün içinde tekrar çözülen bitkilerin suyunu almak için insanlar patatesleri ayaklarıyla çiğnerdi. Ertesi gün tekrar donmaları için dışarıda bırakılan patatesler üç ila dört gün ve geceden sonra chuno, yani dondurularak kurutulmuş patates haline gelirdi.
AT
Atların ilk önce nasıl ve neden evcilleştirildiğini tam olarak bilmesek de, arkeoloji bize bazı ipuçları veriyor. Atların evcilleştirildiği coğrafya bozkırlara işaret ediyor. (…) Avrasya bozkırlarında, insanlar ve atlar on binlerce yıldır aynı doğa alanını paylaşıyorlardı. İki tür arasındaki ilişki bir çeşit avcı avlanan ilişkisi olsa da, yaklaşık 5.500 yıl önce bu ilişki değişmeye başladı ve Equus caballus’un kaderiyle insanlık tarihin gidişatı ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmeye başladı.
(...)
Ata binmek çiftçiliğe katkı sağlamakla kalmayıp, diğer hayvan sürülerini gütmeyi de daha verimli hale getiriyordu. Başarılı bir yardımcı köpeğe sahip olan bir kişi yürüyerek ancak 200 koyun güdebilirdi. At sırtında ise bir köpekle 500 hayvanı kontrol etmek ve çok daha geniş bir alana yayılmak mümkündü.